Seni seviyorum

148 56 2
                                    

"Bir düşüneyim bakalım affettim mi? Hımm affederim ama bir şartla?"

Gözleri ışıldayarak bana baktı, "Her şartın kabulümdür prenses sen yeter ki affet!"

"Şart değil aslında hani bir ara sözün vardı ya Tahir'le, Zühre'yi anlatacaktın, şimdi anlatmanı istiyorum."

"Oo hemen prenses sen yeter ki iste, bu güzel sesimle benden dinle onların aşklarını bakalım."

Tam anlatmaya başlayacaktı ki bir dakika deyip, Mirhan'ı koltuğa tamamen yasladım. Bacaklarını biraz öne uzatıp dizlerine yattım. Elinide alıp saçlarımın üstüne koyarak, gözlerimi kapadım.

"İşte şimdi tamam, saçlarımı okşayarak anlat lütfen! Ben masal dinlemeyi en çok böyle seviyorum. Annem bana ne zaman masal anlatsa dizlerine yatardım ve oda saçlarımı okşayarak  anlatırdı."

Mirhan'dan ses çıkmayınca gözlerimi açıp baktım. O ise hayran bakışlarla bana bakıp gülümsüyordu.

"Hadi başla bakalım Mirhan bey neyi bekliyorsunuz?" deyip tekrar gözlerimi kapadım.

"Peki hanım efendi başlayalım.

Geçmiş zamanın birinde zengin ve tanınmış bir padişah yaşarmış. Padişahın askeri, malı, mülkü, kısaca her şeyi varmış. Fakat bu padişahın çok büyük bir derdi varmış. Çocukları olmuyormuş. Bu yüzden  gitmediği doktor kalmamış. Derdine bir türlü çare bulamamış.

Hal böyle olunca padişahda kendini eğlenceye vermiş. Bir bahçe yaptırmış ve zamanının çoğunu orada geçirmeye başlamış.

Günün birinde ise vezirini yanına alarak çarşıda dolaşmaya çıkmışlar.

Çarşıda dilenci ile karşılaşan padişah dilencinin duasına kayıtsız kalamamış. Dilenci "Kim bana altın verirse Allah onun muradını gerçekleştirsin" diye dua etmiş. Padişah dilenciye para verip bahçesine geri dönmüş.

Bahçede bir ağacın altında oturup dinlenirken az ötede yaşlı bir dervişi görmüş.
Derviş padişaha marifetleri olduğunu söylemiş. Bunu duyan padişah veziri ile dervişin yanına gitmiş. Dervişten, gönüllerinden geçeni bilmesini istemiş. Derviş, padişahın da vezirin de evlat istediklerini bilmiş. Bunu duyan padişah dervişten yardım istemiş.

Derviş cebinden bir tane elma çıkarmış. Bu elmayı ikiye bölmüş. Bir parçasını padişaha, bir parçasını da vezire uzatmış. Eğer bu elmaları yerlerse ikisinin de çocuğu olacağını söylemiş. Derviş padişaha kızı olacağını, vezire de oğlu olacağını söylemiş. Sonra da çocukları ayırmamalarını ve büyüdüklerinde de evlendirmelerini söylemiş. Padişah ile vezir buna çok sevinmişler. Elmayı yemişler ve dokuz ay sonra dervişin dediği gibi padişahın kızı, vezirin de oğlu olmuş.

Padişah kızına Zühre adını, vezir de oğluna Tahir adını koymuş. Tahir ile Zühre beraber büyümüşler. En iyi hocalardan ders almışlar. İkisi de çok zekiymiş öğretilen her şeyi hemen öğreniyorlarmış. Henüz on yaşındayken ise Zühre, Tahir'e sevdalanmış.

Bir gün Tahir'i uyuduğu sırada öpmüş. Tahir uyanmış ve buna çok kızmış. Kardeş olduklarını düşünen Tahir, tepki gösterse de ertesi gün uyuduğu sırada Zühre tarafından yine öpülmüş. Tahir çok sinirlenmiş ve bu sefer Zühre'yi dövmüş. Bu duruma çok üzülen Zühre Allah'tan sevgisinin yarısını Tahir'e vermesini istemiş. Zühre'nin duası kabul olmuş ve Tahir de Zühre'ye aşık olmuş. Bu sefer de Zühre naz yapmaya başlamış.

Kardeş gibi büyüseler de kardeş olmadıklarının farkına varan Tahir ile Zühre birbirine iyice bağlanmışlar.

Aşklarını birbirlerine türküler söyleyerek dile getirirlermiş. Bunları Arap bir köle görmüş ve padişahın karısına haber etmiş.

Elma ŞekeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin