İhanet öyle kolayca söylenen bir söz değildir.
Özellikle yarası olan biri için.O sözü söylerken bile kalbinin en derinliklerinde bir yerler acır. O acı birine söz vermişken, kalbinde başka birine yer açmak belkide dünyanın en kötü hissidir.
Benim ve kalbimin ise bir sözü vardı. Mirhan'a, yeşil gözlüye ama bozdum sözümü...Kalbim gitti en büyük ihaneti yaptı. Olmayacak birini sevdi ve tamamen küle çevirdi.
O sorgu odasında yaşadıklarım beni kendimden tamamen nefret ettirmişti. Yabancıya kalbimin kapılarını açmış girmesine izin vermiştim. Üstelik son söylediği sözlerden sonra ikimizinde ihanet yemini etmesi artık imkansızdı.
Beni orada perişan halde bırakıp çekip gidince ayakta duramamıştım. Sandalyeye oturup başımıda masaya yaslayarak dakikalarca ağladım.Susmak bilmeyen gözyaşlarımın artık sonu gelmiyordu.Kader sanki benim için hep gözyaşı yazmıştı ve ben onu yaşıyordum.
Ağladım pişmanlığıma,ihanetime,kalbimin fütursuzca atmasına ağlayıp durdum. Sonunda biri halime acımıştı, ellerimdeki kelepçelerden kurtulmuş, ifademi verir vermez hemen kendimi dışarı atmıştım. Nefes alamıyordum boğazıma bir yumru oturmuş sanki yaşamamı istemiyor gibiydi. Ben kendi derdimle uğraşırken bakışlarım bir anda siyah arabaya kaydı. Daha doğrusu arabanın sahibi Ece hanıma! Önce adamına fırça atmış sonunda da arkasına bile bakmadan binip gitmişti.
Evet elini kolu sallaya sallaya merkezden çıkıp gitmişti. Çünkü yine şikayetçi olmamıştım. Orayı kendim gittiğimi onu tahrik eden ben olduğumu söyleyip bütün suçu üzerime almıştım. Ece hanım ise nefret dolu gözlerle bakıp vicdanımın böyle rahatlamasına izin vermeyeceğini ne olursa olsun sevdiklerinin bedelini ödeteceğini söylemişti. Hazırdım o bedeli ödemeye, her ihanetin bir bedeli vardı ve bende onu ödeyecektim.
Onun siyah arabasına binip gittiğini görünce nefes alışverişlerim biraz daha düzene girmişti. Tam kendimi sakinleştirdim derken bu kez gördüğüm manzara karşısında bir kez daha tökezleyerek kötü oldum.Çünkü yabancıyı bir kadına sımsıkı sarılmış halde görmemle aldığım azcık nefesim bile haram olmuştu. Az önce bana sarılan elleri şimdi başkasına sarılıyor onu kucaklıyordu.
İçimdeki kıskançlık duygusu bir anda açığa çıkınca ne yapacağımı bilemedim. Bir ara yanlarına gidip ikisinide dövmek istedim ama gururum kıskançlığımdan üstün gelmişti. Hemde hangi hakla yanına gidip hesap soracaktım? Ben kimdim? Emanetine mi ? Yoksa arkadaşına ihanet ettiği aşkına mı?
Kimdim ben onun için ? Onları öyle samimi görünce vücuduma sanki bıçak saplıyorlarmış gibi hissettim.Bir süre uzaktan onları izledim ama kendime yaptığım işkenceye daha fazla dayanamayıp hemen bir taksiye atlayıp bana iyi gelecek bir yere gittim. Çiçek teyzelere...
Çiçek teyzelere bir kere gitmiştim ama onlara olan bağımlılığım kalbimde ayrı bir yer edinmişti. Belkide bir çoğunda kendimi gördüğüm için, belkide ilk defa karşılıksız beni bağırlarına bastıkları içindi. Çünkü ailemin yerine onları koymuştum.
Bakım evinin önüne gelince bir an durakladım. Bakışlarımı binanın kapısında yazan isme gitti. Sevgi bakım evi...
Sevgi güzel isimdi ama sonrası bakım evi herşeyi bozuyordu. Aslında sonraki cümleler olmasa bu bina, bu bahçe her şeyiyle çok güzeldi.Özellikle içindekileriyle.
İşte bazen istediğimiz herşey olmuyordu. Olmak zorunda her şeye uymak zorundaydık. Aklımdaki düşünceleri yok ederek adımlarımı sevgi evine yönlendirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elma Şekeri
RomanceÇocukken küçücük kalplerinde filizlenen bir aşk... Bu aşkın yeniden doğmasını vesile olan bir elma şekeri... Şekerler ülkesinde yaşayan şeker kız ve şeker oğlan... "Geçmişim,çocukluğumun, geleceğim gözümün önünde tek tek ölüyordu. Oysa ben vuslatı b...