Hasta

4.7K 276 199
                                    

Doğu'dan

Ağlamaktan kızarmış ve şişmiş olan gözlerimi silip babacığımın kucağında hasta bir şekilde yatan tavşana baktım. "b-babacığım çok mu a-acı çekiyor?" Dediğimde kafasını sallayıp kucağında hasta bir şekilde yatan hayvanın tüylerini okşadı.

"Acısına son verebiliriz" dediğinde burnumu çekip gözlerinin içine baktım. "N-nasıl?" Dediğimde tavşanı yavaşça eline alıp bir eliyle benim elimi tuttu ve yürümeye başladı. Mutfağa geldiğimizde bir bıçak aldı ve beyaz tavşanı mermerin üzerine koyup bıçağı hiç düşünmeden acı içinde kıvranan hayvanın boğazına saplamıştı.

Gözlerim korku ile aralanırken kan bulaşmış elleriyle küçük hayvanı tuttu ve bir çöp poşeti çıkartıp beyaz tüylerine kan bulaşmış hayvanı çöp poşetine attı. Hâlâ haraket eden hayvan bir süre sonra haraketlerini kesmişti. "N-neden yaptın b-bunu?" Dedim ve bir kaç adım geriledim.

"Acısına son vermenin başka bir yolu yoktu çünkü" dedi ve ellerini yıkamaya başladı. Ellerindeki kan gümüş lavaboya doğru akarken ıslık çalmaya başlamıştı. Gözüm hâlâ tavşan'nın olduğu poşeteyken ellerimi yumruk yapıp kaşlarımı çattım. "S-senden nefret ediyorum!" Diye bağırdığımda ıslık çalmayı bırakmıştı ve haraketi de kesilmişti.

"Ne?" Dediğinde gözlerimi sıkıca yumup ellerimi yumruk yapmaya devam ettim. "D-duydun işte!" Dediğimde yüzüme inen tokatla yüzüm sağ tarafa doğru düşmüştü.
Gözlerim sonuna kadar açılırken ellerimi yanağıma götürdüm, gözlerim yavaş yavaş dolarken arkamı dönüp odama çıktım.

Yanağımın ve ölen tavşanımın acısıyla ağlarken aşağıdan kırılma ve dökülme sesleri geliyordu. Yatağın içine girip iyice küçüldüm ve hıçkırarak ağlamaya başladım.

Bir kaç dakika sonra kapımın açılma sesi geldiğinde burnumu çekip iyice sindim yerime. "Yalan söylüyordun değil mi?" "N-ne?" Dediğimde üzerimdeki battaniye bir anda çekilmişti. "Benden aslında nefret etmiyorsun değil mi?" Dediğinde cevapsız kalmıştım. Bazen nefret ediyordum! Ama bazende çok seviyordum. Şuan da ise nefret ediyordum.

"D-doğruydu" dediğimde boğazımı saran ellerle acıyla inledim. "Küçük bebeğim son zamanlarda çok şımardığını fark ediyorum, sıkı bir eğitime girmenin zamanı gelmiştir belki. Hm?" Dedi ve boğazımı bırakıp gözlerimin içine sinirle baktı.

Öksürerek nefesimi düzene sokup boğazımı okşamaya başladım. Benim babam böyle bir insan değildi! Göz yaşlarım gitgide hızlanırken odadan çıktı, bir kaç saniyenin ardından dış kapının kapanma sesi gelmişti.

....

"Doğu cidden adamın seni orada zorla tuttuğunu anlamayacak kadar saf mısın?" Dediğinde yeniden kaşlarımı çattım. Mert yarım saatir Aysarın bana türlü işkenceler yaptığını uydurup evden kaçmam için bir sürü bahane uyduruyordu.

"Mert, h-hayır dedim ya!" Dediğimde gözlerini devirip yüzümü avuçlarının arasına aldı. "Meleğim çok safsın ama inan bana günün birinde gözün açılacak şimdi görüşürüz" diyip alnıma bir öpücük kondurdu ve yanımdan ayrıldı.

Alnımı silip homurdanarak arabaya bindim ve şoföre baktım. Babam gelmemişti beni almaya... "Ş-şey babam ne z-zaman eve gelecek?" "Bilmiyorum efendim" dedi ve ciddi bir surat ifadesiyle arabayı sürmeye başladı.

....

Tavşanımı öldürdü diye sinirliydim ama eve gelmemesi beni daha çok sinirlendiriyordu.
"Şerefsiz" diye mırıldandım ve elimdeki kalemi masaya bıraktım ardından sıkıntıyla bir nefes verip önümdeki testi kapattım ve ayaklandım.

Mutfağa baktığım da yemek yapan ablayı görünce sinsice gülümsedim, Madem ondan nefret ediyordum bunu belli etmem gerekirdi değil mi?

"M-merhaba, acaba babam h-hangi yemekten nefret ediyor?"

Bunny•bxb•Where stories live. Discover now