- Y O N -

2.7K 302 206
                                    

"GEBER!"

Duyduğum sesle başımı iki yana sallamış ve gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Bu olamazdı...

Sarmaşıkların vücudumdan çekilmesi ile ayaklarımın üzerine düşmüş ve hiç vakit kaybetmeden hafifçe sendeleyerek çantamı bıraktığım yere ilerlemeye başlamıştım.

Bakugo hâlâ sokağın başında duruyor ve büyük ihtimalle karanlıkta kimi kurtardığını anlamaya çalışıyordu. Yavaş yavaş bana doğru ilerlemeye başladığını fark ettiğim an onunla konuşmaya hazır olmadığımın farkındaydım.

"Hey, sana diyorum, kimsin?!"

Çantama bıraktığım kolyeyi boynuma takmıştım. Sessiz kalmakta kararlıydım bu yüzden ona cevap vermemiştim.

Bana doğru sinirle gelmeye devam ederken az önce beni sarmaşıkları ile öldürmek üzere olan Akira'ya bakmış ve bakışları tekrar bana dönmüştü.

"BENİ GÖRMEZDEN GELME!"

Derin bir nefes almış ve omzumun üzerinden ona bakmıştım.
Sanırım onu görmeyi ve ona sarılmayı her şeyden çok istiyordum Onun kusur bulamadığım yüzüne bakarken, çatık duran kaşları ile kısılmış kırmızı gözleri benim üzerimdeydi.

Üzerindeki kahraman kostümü ile gece devriyesinde olduğunu anlamıştım. Yumruğumu sıkıp bakışlarımı önümde yatan Makato'ya çevirmiş ve ona ilerlemiştim.

"ŞU AN SENİ TUTUKLAMAMAM İÇİN HİÇBİR SEBEP YOK APTAL KADIN!"

Onun en çok sinir olacağı şeyi yapıyor, onu görmemezlikten geliyordum. Yere doğru bir patlama göndermiş ve zaten parçalanmış olan beton zemini iyice parçalamıştı. Bu bir uyarıydı. Daha fazla böyle davranmaya devam edersem bana saldıracaktı.

Makato'nun belinde taşıdığı küçük bel çantasına uzandım. Aradığım çoğu not kesinlikle burada olmalıydı. Bel çantasını onun belinden alıp kendi çantama koydum.

Çantamı yere koyduktan sonra yavaşça Bakugo'nun olduğu tarafa dönmüştüm.

Kollarımı germiş ve kolyeyi yine tereddütle boynumdan çıkarmıştım. Nefret edecek ve saf nefreti güçlendirecek bir şeyler düşünmem gerekiyordu.

Sokağın karanlık kısmında kaldığım için sokak lambası sadece Bakugo'nun bulunduğu yeri aydınlatıyordu.

Ellerimi iki yana açıp omuzlarımı silkmiştim. Bunun üzerine sırıtarak elindeki patlamalarla bana doğru gelmeye başlamıştı.

Ve sanırım annemi düşünmek yeterliydi. Gücüm aktifleşirken gözlerimi Bakugo'dan ayırmamıştım.

Yere eğilip yavaşça parmaklarımı zemine değdirmiş ve havalanan parçaları elimde oluşturduğum küçük hortum ile ona yollamıştım.
Şu an için başka bir hamlem yoktu.

Sadece dikkatini dağıtmalı ve kaçmak için küçük bir fırsat yakalamalıydım.

Bunun ardından kolyeyi tekrar takmış, yerdeki çantamı alarak dönüp koşmaya başlamıştım.

Patlama sesi bütün ara sokakta yankılanırken çoktan sokağın sonuna varmıştım. Son kez ona bakıp kızgın bakışları ile ilk önce etrafına sonrada bulunduğum yere bakmasını izledim ve koşmaya devam ettim.

Onu belki de şimdilik atlatmıştım ama bir sonraki karşılaşmamızda bunun o kadar kolay olmayacağını biliyordum.

Caddede adımlarımı yavaşlatıp yürümeye devam ederken arkamdan gelen iki çift ayak sesi ile yanak içimi ısırmıştım. Ben durduğumda arkamdaki iki kişi de durmuştu.

"Uravity, dur bir dakika." Kulağıma ulaşan tanıdık ses ile kaşlarım havalanmıştı.

"Ama Dynamight onu yakalamamızı istedi, biliyorsun." Bir tanıdık ses daha.

"O olduğu ne malûm?"

"Bu sokak dönemecinde ondan başka kimse yok Pinky..."

Uraraka ve Mina'da bu gece devriyesinde olan iki pro hero olmalıydılar. Yavaşça onlara döndüm. Yüzlerini kaplayan şaşkın ifadeye tebessüm ederek bakmıştım.

"Um, sanırım olay yanlış anlaşıldı. Bir villian değilim." Uraraka kafası karışmış bir şekilde bana bakıyordu. Mina ise bana doğru bir adım atmıştı.

"Yuna? Burada neler oluyor?"

Yorgun bir şekilde omuzlarımı düşürmüştüm. "Aslına bakılırsa, işler biraz karışık."

Uraraka kaşlarını çatmış ve kulağındaki küçük kulaklığa iki parmağını koyarak konuşmuştu. "Burada kimse yok Dynamight."

Ardından parmaklarını kulaklığından çekip kollarını göğsünde çapraz bir şekilde bağlamıştı.

"Bunca zaman sonra mı?"

Başlayacağım zamana ya! İsteyerek bu kadar geç dönmüyordum ki.

Her ikisininde gözlerindeki hayal kırıklığını görebiliyordum. Başımı onaylarcasına salladım. İkisi ilk başta birbirlerine bakmış sonrasında bana dönmüşlerdi.

"Yuna, umarım 7 yıl önce gitmenin gerçekten geçerli bir sebebi vardır. "

Bakışlarımı ayaklarıma çevirmiştim. Aklıma gelen onca şey tüylerimin diken diken olmasına sebep olmuştu. Dudaklarımı ıslatıp bana bakan arkadaşlarıma bakmıştım.

"Annemin bana ihanetiyle bir laboratuarda denek olmam yeterli bir neden mi?"

İkisinin gözleri sonuna kadar açılırken Uraraka elleri ile ağzını kapatmıştı.

Mina hızla önümde durup kollarımı tutmuştu. "Denek mi? Yuna... Neler oldu?!"

"Size birkaç şeyi anlatacağım, ama burada değil, lütfen..."

Mina bana bir anda sarıldıktan sonra Uraraka'da bana sarılmıştı.  "Ochako-chan senin evine gidelim. Biliyorsun Ejirou evde."

Uraraka Mina'yı onayladığında gülümseyerek Mina'ya bakmıştım.

"Kirishima ile evlendiniz mi?"

"Evet! Ve bir hafta sonra da Kaminari ve Jirou'nun düğünü var.."

"Oh, bu çok iyi..." Gülümsemem yüzümde kaybolurken Uraraka bir elini omzuma koymuştu. "Şimdi benim evime gidelim, her şeyi o zaman konuşuruz Yuna-chan. Ve bence Momo ve Jirou'yu da çağırmalıyız."

"Buna gerek var mı?" Yavaşça onlarla ilerlemeye başladığımda çantamı sıkıca tutmuştum.

"Ne kadar çok kişiye anlatırsan o kadar iyi."

Hayır. Bence tam tersi Uraraka..

Sanırım bu sorunu çözmemde en yakın arkadaşlarım bana yardım edemezlerdi. Sadece bana yük olan acıyı hafifletebilirlerdi gerisi yine bendeydi...

-----------------------------

Bu aralar ilham bana küsmüş olmalı, bir türlü ne yazacağımı bilemedim xjdnjxndkd

Umarım güzel bir bölüm olmuştur, kendinize dikkat edin <3


-Aylera-

Be With Me ❧ Bakugo KatsukiUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum