Bölüm 4: Beni hiç sevmedi.

423 45 178
                                    

Siz delisiniz. Bir önceki bölümde 204 yorum var. Çıldırıyorum hshsh
Güzel sohbetti kızlarım. Bu bölüm biraz sinir olmalık. Yorumlarda sövebilirsiniz❤

Her seferinde bu çocuğa aynı şeyi söylemekten vazgeçmeyeceğim. Mal. Daha dün partiden çıkmıştı ve yine parti veriyordu. Karşımda yüksek müziğin geldiği villaya baktım. Arka bahçeden eve girdim. Dün sarhoşken anlattığına göre arkadaki büyük salona birinin girmesi yasakmış. Annesi kızıyorsun bebeğin. Bu yüzden arkadaki salonda kimsenin olmayacağını biliyordum. Arka salondan çıktım.

Bilerek bu saatte gelmiştim çünkü bu saatte herkes zıvanadan çıkıyordu. Beni gören insan olursa bile ertesi gün hatırlamayacağına emindim. Hızla üst katta çıktığımda artık kimse yoktu. 3 kata çıktım ve odasına girdim. Dolabına yöneldim ve kasaya baktım. Cebimden maymuncuk ve diğer malzemeleri çıkardım. Kasayı açmam sadece 2 dakikamı aldı. İçinden hızla kolyeyi ve diğer her şeyi çıkarıp cebe attım ve kasayı kapattım.  Sonuçta buraya sadece kolye için girdiğimi anlamamalılardı.

Duyduğum sesle hemen dolabın içine girdim ve kapağını çok az boşluk kalacak şekilde kapattım. Biri odaya pencereden girdiğinde kaşlarım çatıldı. Neden pence-Aman Tanrım şuan biri bu evi soyuyordu. Hayır benim dışımda biri daha soyuyordu. Elimle ağzımı kapattım nefesimi tuttum. Siyah saçlı adam etrafına bakınırken onu izledim. Yüzü odanın karanlığında gözükmüyordu. Elindeki feneri aynaya tutunca aynadaki ışık yüzüne vurdu.

"Siktir Mino ?" Dedim dolaptan çıkarken. Mino şaşkınca bana döndü. Elindeki feneri bana tuttu.

"Jennie ? Sensin. Tanrım nerelerdeydin? " Dedi bana sıkıca sarılırken. Ona sarılırken tereddüt ettim çünkü artık o evdeki gibi değildik.

"Ben..orada burada işte. Sen burada ne yapıyorsun asıl ?"

"Bir işim var. Ah doğru ona dönmeliyim" dedi ve dolaba ilerledi. Kasanın önünde durdu. Cebimdeki kolyeyi çıkardım.

"Mino bunu mu arıyorsun? " Dediğimde bana döndü.

"O kolye sende ne arıyor? "

"Onu aldım...Mino burada ne halt yiyorsun ?" Dedim panikle. O buradaysa diğerleri neredeydi ? Peki ya Jiyong ?

"O kolyeyi almam lazım Jennie. Diğerleri bekliyor ve hemen tüymeliyiz"

"Ama kolyeyi ben aldım ve vermeyeceğim" dedim sinirle. Bu kolye bana lazımdı. Madem o kadar istiyorlardı daha erken gelselerdi.

"Jennie işi aldık bile-"

"Bencil olma Mino. Ben aldım" dedim ve kapıya ilerledim.

"Jiyong hyung çok kızacak"

"Ona söyle gelip benden almayı denesin o zaman. Belki acır da veririm"

"Bunu ona söyleyemem biliyorsun" dedi göz devirirken. Omuz silktim. O zaman işi iptal edecekti. Şansına küssün.

"Neden tek geldin ?" Dedim sakince. O nerede demek zordu. Onu görmekte zordu.

"Bizimkiler dışarıda. Fazla kişi dikkat çeker. Hyung zaten aşağıda. İşi varmış" dedi. Kalbim deli gibi hızlanırken sakince kafa salladım.  Sakin olmalıydım.

"Ben kaçtım" dedim hızla ve aşağı inmeye başladım. Hyung derken Jiyong'dan bahsediyordu. Ondan bahsediyor olması lazımdı. O aşağıda mıydı?  Nasıldı ? Onu görmek istiyordum. Ona bakmak istiyordum. Aşağı inerken ayaklarım titriyordu. Kot pantolonumu düzelttim ve cropumu aşağı çekiştirdim. Acaba kızar mıydı bana böyle giyindim diye ? Jennie ne saçmalıyorsun. Seni umursamıyor bile.

Partinin olduğu alana girdim. Herkes zil zurna sarhoştu. İçip sohbet ediyorlar, kahkahalar atıyorlardı. Keşke bende onlar kadar düşüncesiz olsaydım. Anı yaşayabilseydim. Gözlerim alanda gezindi. Onu göremiyordum. Tam çıkmak için kapıya yöneldiğimde mutfaktan çıkan turuncu saçları gördüm. Nefesim kesildi. Beni fark etmemişti. Elindeki birayı dudaklarına götürdü. Bakışlarım yine saçlarını buldu. Turuncu. O kadar yakışmıştı ki ellerimi saçlarına geçirmek istedim. Göz göze geldik. Duraksamadı bile. Sadece usulca bana doğru yürüdü. Kalbim ağzımda atmaya başlarken titreyen ellerimi belime koydum. Bana herhangi bir şey demesi için gözlerine baktım. O ise yanımdan sessizce geçip gitti.

Kafamı arkama çevirdim ve ona baktım. Hiç bir şey olmamış gibi kalabalığa karışırken bakışlarım kollarında gezindi. Dövmesini olduğu yer bir sargı beziyle kapalıydı. Yani sildirmiş. Dövmemizi sildirmiş. Bizi birleştiren şey demişti. Bana söz vermişti. Ne olursa olsun bana söz vermişti silmeyeceğim diye ama kolundaki sargı bezi gösteriyordu bunu. Gözlerim dolarken bakışlarım ensesine götürdüğü parmaklarına kaydı. Yoona'nın yüzüğü.

Hızla evden gizlice çıktım ve karanlık sokağa girdim. Yüzüğü takmış. Yüzüğü takmış. Yüzüğü takmış. O lanet yüzüğü takmış. Koşmaya başladığımda her şeyi beynimden atmaya çalışıyordum ama imkansızdı. Çıkmıyorlar, ben uzaklaştırmaya çalıştıkça üstüme geliyorlardı. Beni mahvediyordu. Benim dövmemi silip atarken nasıl onu saklayabilirdi ?  Nasıl bu kadar...Beni sevmedi. Beni hiç sevmedi. Ben onun için sadece Yoona'yı düşünmesini engelleyecek biriydim. Ben onun için bir hiçtim.

Yüzünde ne bir pişmanlık, ne de huzursuzluk vardı. Beni kovmak için bir fırsat elde ettiği için memnun olmalıydı. Böylece artık Yoona'ya geri dönebilirdi. Beni sadece kullandı. Bir de dövme mi ? Buna nasıl kanmıştım ? Dövme onun için önemli sana değildi. Anlamsız bir resimdi sadece. Bizi birleştirmiş! Asıl o yalancıydı. Asıl o beni kandırmıştı. Ben 6 aydır ne kadar kötü bir insanım, bizi mahvettim diye gezerken o iyiydi. Acaba bir kere bile aklına geldim mi ? Bu kız aptal diye arkamdan gülmüştür.

O GD değildi. GD beni korurdu. Bana dayanamazdı. Sıska vücuduna rağmen benim için yemeğini saklardı. Çocuklarla kavga ederdi. Bana dünyadaki en değerli şeymişim gibi bakardı. O ise dünyadaki en rezil insanmışım gibi bakıyor. Beni kırıp, parçalara ayırıyordu. Benim GD'im Bana bunu yapmazdı. O beni severdi. O ağlamama dayanamazdı.

Nefesim kesilince durdum. Bilmediğim caddeye bakındım. Kimse yoktu etrafta. Göz yaşlarımın akmasına izin verdim. Bitmeyecekti böyle. Beni kandırmanın bedelini ödeyecekti. Beni bir çöp gibi kenara atamazdı. Buna izin vermeyecektim. Ben Jennie isem o bu yaptıklarının bedelini ödeyecekti. Hepsi bunları ödeyecekti. Döktüğüm göz yaşlarına boğacaktım onları.

OTHER SIDE: REVENGE Where stories live. Discover now