Bölüm 54: Ben hain değilim.

250 34 79
                                    

"Sana iki soru soracağım. İkisine de dürüst cevap vermediğini düşünsem bile seni gebertirim" dedi Jiyong. Go Eun bağlı olsa da beni geriyordu. Bu yüzden duvar dibine çöktüm.

"Bak yakışıklı derdin ne bilmiyorum ama beni burada bağlı tutamazsın. Gebertmek ? Bunu yapabileceğini sanmıyorum bile"

"Onu tanımıyorsun" dedim sinirle. İkisi de bana döndü. Duvara tutunarak zorla ayağa kalktım.

"O GD. Mottedensin dimi ? Onu duydun dimi ? Mutlaka duyarsın. Onun lafı hiç bitmez. Mottede 3 personeli öldürdü. Biliyorsun dimi ? Kimse ona dokunamadı. Neden ? Çünkü o en iyisi. Çünkü o öldürürken kim olduğuna bakmıyor. Onun öldürmemek için sebebi yok. Bunu müdür demişti" dediğimde Go Eun yavaşça ona döndü ve yutkundu.

"Sen o musun ?"

"Evet öyle şeyler var. Bu soru zaten birinci soruma cevap veriyor. Mottedensin. Peki Jennie'yi nereden tanıyorsun ?" Dediğinde Go Eun gözlerini kapattı.

"Bana cevap ver Go Eun ?" Dedi Jiyong sakince. Go Eun gözlerini açtı ve bana baktı.

"Bir liste var. Sadece iki kişinin ismi. GD ve Jennie Kim. GD'nin üstü karalanmış. Arananlar listesi" dedi sonra Jiyong'a döndü.

"Bu müdürün odasında asılı. Bana adını ilk söylediğinde tanıdık gelmişti. İnan o olduğunu bilmiyordum. Sonradan dank etti. Hanbin'e onun buralı olup olmadığını sordum. Buralı değil dedi"

"O Hanbin'i benzeteceğim" dedi Jiyong ve sırtına yaslandı.

"Motte Jennie'yi biliyor mu ?"

"Hayır. Hayır onlara söyleyecektim ama  söyleyemezdim"

"Yalan atıyor" diye bağırdım. Söylememesi için bir neden yoktu. Söylemişti. Neden söylemesin ki ? O mottedendi. Ben ise motteye göre bir haindim.

"Neden söyleyemezdin? "

"Jiyong bebeğim yalan atıyor. Ona inanma. Dinleme onu. Sende biliyorsun. Motte bu konuda eğitiyor onları" dedim sinirle. Jiyong bana sinirle bakınca sustum.

"Çünkü söylersem benim buraya geldiğimi bilirlerdi. Bu da başıma bela açardı"

"Sen kimsin ?" Dedi Jiyong. Onu tartıyordu. Beyninde ona ait düşünceler vardı biliyordum ama iyi mi yoksa kötü mü bilmiyorum.

"Go Eun....sadece Go Eun işte"

"Go Eun bana baksana bir" Dediğinde ikisine döndüm. Birbirlerine bakıyorlardı.

"Sence ben aptal mıyım ?" Dedi. Jiyong'un bu taktığını çözmem uzun sürmemişti. Bu soruyu soruyordu ki karşısındaki onun neler bildiğini, nelere kanmadığını anlasın. Blöf yapıyordu. Bu sayede karşıdaki kendini onun yanında aptal hissedecek ve her şeyi anlatacaktı.

"H-hayır. Bak ciddiyim. Ben mottedenim a-ama"

"Motteyi avucumun içi gibi bilirim. Her yerini gezdim. Defalarca hem de. Müdür?  Müdürü hepsinden iyi bilirim. Onu izledim. Ne bok yediğini biliyorum. O odaya kimseyi sokmaz. Sen nasıl girdin ? Neden ölüm belgen var ?"

"Çünkü sen zekisin Go Eun. Sorguladın. Değiştirmek istedin. Değiştiremedin. Başarısız hissettin. Amacın kalmadı. Bu yüzden intihar ettin ama Tanrılar seni bana geri yolladı" dedi Go Eun. Benim kaşlarım çatılsa da Jiyong ne dediğini anlamıştı. Hafifçe kafa salladı.

"Sonra GD gibisin. Oda değiştirmek istedi ama o bir şeyler başardı. Yine de öldü. Yazık oldu. O çocuk iyiydi." Dedi ve derin bir nefes aldı. Şimdi anlıyordum.

"Bunu bana müdür dedi. İntihar ettiğimde yaşım çok küçüktü. Zaten beni hepinizden ayrı tutarlardı çünkü intihara meyilliydim. Bu bulaşıcı bir şey aslında. Beni görmeye gelen psikolog intihar etti. Ona sadece hayattan bahsetmiştim. Zavallı kadın." Dediğimde Jiyong kafa salladı. Ona inaniyordu. Bir şeyler yapmam lazımdı. İnanmamalıydı. Bana inanmalıydı.

" O yalancı. Ona cidden inanıyor muydun ?"

"Bana nerede kaldığını söyle ? Motte'de seni ayrı tutuyorlardı ama nerede ?"

"Laboratuvarların orada. O katta kalıyordum."

"Tamam doğruyu söylüyor" dedi Jiyong bana dönerken.

"Bana inanmalıydın. Ben sana doğruyu söylüyorum diyorum! Neden başkalarına inanıyorsun ? Yalan söylüyor" diye bağırdım. Jiyong kalkıp yanıma geldi.

"Bebeğ-"

"O zaman nasıl dışarıda ? Ha ? Motte Onu dışarı bırakmaz. Nasıl buraya gelip gidebiliyor ?"

"Jennie sana zarar falan vermeyeceğim. Motte'de güvenlik açığı var. Farkında mısın bilmiyorum ama belli saatlerde buradayım. Hım..sanırım ikinci karşılaşmamız. Nehrin kenarındayken. Orada geç kaldığım yer Motteydi. Beni kontrole iki kere geliyorlar. Sabah 8. Akşam 8. Haftasonu da dışarı çıkmıyorum çünkü eğitimlerim hafta sonu ama Daniel bana yardım ediyor. Dışarı çıkıp gezmem için. Bunun bana iyi geleceğini söylüyor"

"Daniel ? Daniel hala orada mı ?" Dedim heyecanla. Yavaşça kafa salladı.

"Evet orada. Arada sizden bahseder. Tabi iyi günündeyse"

"A-ama sana inanmiyorum. Sen oradansın"

"Bebeğim. O doğru söylüyor. Laboratuvar katı hariç bir yerde olsa onu görürdüm. Go Eun'u bende aradım ama yoktu. O Bom'un kardeşi. Bu yüzden ona inan"

"Bom ?" Dedi Go Eun.

"Bom senin ablan"

"Gençler beni biriyle karıştırdınız çünkü benim ailem yok. Ben mottede doğdum."

"Mottede doğmadan Go Eun. Sen oraya götürüldün. Senin bir ablan ve ailen var ama ailen öldü. Seni ararken. Ablanda bir çocukluk fotoğrafı var" Dedi Jiyong. Sonra beni kaldırıp eski yerine otururken beni de kucağına çekti.

"Sana her şeyi anlatırım. Kanıtlarıyla beraber. Tabi ondan önce emin olmam gereken bir şey var"

"Ne ?" Dedik ikimiz de aynı anda. Jiyong gülümsedi.

"Benim tarafımda olduğundan emin olmalıyım. Çünkü benim bir sözüm var" dediğinde ona döndüm. Uzanıp enseme bir öpücük kondurdum.

OTHER SIDE: REVENGE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin