Sağlıklı Ölüm

6.6K 454 54
                                    

"Kız, anan sana hiç mi bir şey öğretmedi ? Ne beceriksizsin çekil şurdan domatesin gözünden yaş geldi."

Spora gittiğimiz için sağlıklı beslenmek adına bazı tarifler deniyorduk. Tarık birazdan cinnet geçirecekti. Ben sadece tatlıda iyiydim, en sevdiğim yiyecek türü olduğu için önce onu öğrenmiştim. "Canan, sen bunların güzel olacağına emin misin ?" Her biri fazla yağsız, tuzsuz, şekilsiz duruyorlardı.

"Ahu, bir daha başka bir şey yemek istemeyeceksin." Bir sürü malzeme gitti, umuyordumki öyle olsun. Kaşarı kesmeye çalışıyordum ama ya çok kalın ya da çok ince olup,yarıda kopuyordu.

"Canan, şu kızı al çek gözümün önünden bak vallahi bıçaklayacağım. Eyyy güzel anam, meğer ne güzel çocuk yetiştirmişsin, on parmağımda on bir marifet."

"Aşkım, üzülüyorum." Delirtmiştim sonunda. "Kız asıl ben üzülüyorum. Dağ gibi adam senin elinde açlıktan eriyip gidecek." Yavuz'un onu doyuracak bir sevgilisi vardı. Her yönden. Modum düşmüştü yine, bir haftadır sevgilisi olduğunu hatırladıkça canım sıkılıyordu. Belki de onu ilk ben görmüştüm. Ah salak kafam. O karşılaşmayı unutmayıp, onu bulsaydım ne olurdu diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Canan neye üzüldüğümü anlamış olacak ki "Kader kuzum, Kader"diye sayıklıyordu. Kuzusunu kesip şiş yapacaktım artık, "sağlık kuzum, sağlık" diye diretmeseydi, şimdi böyle olmayacaktı.

Yemekler hazır olduğunda masaya oturmuştuk. Canan heyecanlıydı, Tarık ifadesizdi, ben ise somurtuyordum çünkü aç kalacaktım. Hepsinin tadına baktım eh işte idare ederdi. Canan üçer beşer yiyordu. "Yutamıyorum adeta geviş getiriyorum." Tarık, Canan üzülmesin diye kulağıma fısıldamıştı. "Tat duyularım, bir daha işlev görmeyebilir. "diye fısıldamıştım bende. Zorla yemiştik hepsini, en son hatırladığımsa cama yansıyan mavi, kırmızı ışıklar ve siren sesleriydi.

                                                            *

"Aaaaayyhh karnım. Anne. Anneciğim." Zehirlenmiştik.

Canan yan yana bile yenmeyecek iki malzemeyi karıştırıp, süsleyip bize yedirmişti. Üçümüz de acilde ki sedyelerde yatıyorduk. Serumlu hikaye atsam beni kim durdurabilirdi ki ? Ama hayır, o kadar da deği-   "Kızlar, Tuğrul'a serumlu fotoğraf attım sanırım buraya geliyor."

Nasıl bir arkadaş grubum vardı benim ya ? Canan bizden daha kötüydü çünkü kıtlıktan çıkmış gibi yemişti. Hem zehirlenme hem mide fesadı geçirmişti. "Tarık, sen yakında boyun kırmalı video da çekersin. O boynu kırılıp ölen kişi ben olayım, yaşamak için çok gencim."

"Kıskanma seninki gelmiyor diye, kenafir." Benimki diye bir şey bile yoktu. Yavuz'dan bahsediyorsa o şu an beyaz çarşaflı, kuş tüyü yatakta kuş avlıyordur.

Canan arada kendine gelip, tekrar bayılıyordu. Ayıldığı zamanlarda da "mini mini bir kuş" söylüyordu. An itibariyle kuşlardan nefret ediyordum. Serumların bitmesini beklerken dışardan sesler geliyordu " Ne zaman görebiliriz ?" Tuğrul Bey'in sesiydi. Tarık'ı ve onun renkli kişiliğini çok sevmişti fakat kardeşi olarak, onu ölen kardeşinin yerine koyuyordu. Tarık anlatmıştı bunları bize, o da farkındaydı ama işte...

Canan yine ayılmıştı karşıya bakıp, eliyle işaret ederek  "portakal" diye sayıklıyordu. Siz beni insanlıktan, saffetten, sevgiden, samimiyetten, portakaldan iğendirdiniz. Yetmişti artık, gözlerimi kapattım. Başım hem ağrıyor hem dönüyordu.

"Ahu Hanım" Boşuna benimle uğraşma doktor söylediğimi duyuyordum.

"Ahu, benim Yavuz." Gülümsedim. Bana bir tek Yavuz adımla seslendiğinde kalbim canlanıyordu. Gözlerim hala kapalıydı , o neredeydi ? Bir el, elime dokundu.

"Ahu, uyanman gerek gideceğiz." Gözlerimi açtığımda Yavuz'un eli elimde gözü gözümdeydi. Hoşt ayol. Hızla çektim elimi bu da istek attık diye beni ne sandıysa ? Ben kimseye kapatma falan olmazdım sadece uzaktan severdim o kadar.

Boğazım kurumuştu, karnım mı midem mi anlayamadığım yerimde hala ağrı vardı. "Siz burda ne arıyorsunuz ? Diğerleri nerede ?" Demek ki Canan, gerçekten portakal görmüştü  "Tarık Bey, Tuğrul'a haber verdiğinde Mehmet ve ben yanındaydık. Bir ihtiyaç olur diye geldik, diğerleri de arabada bekliyor. Sen iyi misin ?" Hastalanınca çok nazlı olurdum ve şu an ağlamak istiyordum.

"İyiyim. Bizde gidelim o halde." Yatakta doğrulduğumda kolumdan tutmuştu elbette yardım içindi sakin olmalıydım. "Yürüyebilecek misin ?" Tabii ki yürüyecektim o kadar da değildi. "Canan yürüyerek çıkabildiyse buradan bende çıkabilirim. O daha kötü." Boğazından gelen gülme sesini duyunca ona baktım, gülmemeye çalışıyordu. "Komik bir şey mi söyledim." Biraz daha gülerse, şuracıkta "kenetlenmişsin kalbime ilmek ilmek" diye bağıracaktım.
"Canan Hanım pek kendinde değildi. Onu Mehmet götürdü." Bunda gülünecek ne vardı ? Kesin başka bir şey olmuştu.

Eve gelmiştik. Yavuz ve takım arkadaşlarını eve davet edememiştik çünkü ölüyorduk. Canan, ben uyuy- derken uyumuştu. Tarık kendi evine geçmişti, bende şimdi yatağımdaydım. Tipim berbat haldeydi midem de öyle. Doktor 2 gün rapor yazmıştı işe ve spora gidemeyecektim. Bu fırsatı evde sessiz sakin bir şekilde değerlendirecektim. Yavuz'u görememek üzsede dinlenmeye ihtiyacım vardı. Bunları düşünürken sızıp kaldım.
        

                                                            *

Yaklaşık yarım saattir gülüyordum. Dün olanları Tuğrul videoya çekmişti. Canan, Mehmet'i görünce ağıza alınmayacak küfürler etmeye başlamış "imdat" diye bağırıyordu. Sonra tekrar bayılıyordu. Sonra yine ayılıyordu " Ulan!! Bana dokunursan seni kendi silahınla boğar, ibret olsun diye sokak sokak gezdiririm. Ayyy doktorrr." dedikten sonra yine uçmuştu. Mehmet gülüyordu, o bile gülüyordu Canan'ı omzuna atıp kapıya yönelmişti ki Tarık "bırak arkadaşımı sapık herif" diye bağırınca Mehmet insanlık namına Tarık'ı da diğer omzuna atıp ikisini arabaya kadar çuval gibi taşımıştı. Hiçbir zorunluluğu da yoktu üstelik. Teşekkür etmek lazımdı, bu sefer spor salonuna tatlı alıp gitmeyecektim.

Tuğrul'a mesaj attım.

"Tuğrul Bey, günaydın. Dün size, Yavuz ve Mehmet Bey'e teşekkür edemedik. Çok zahmet verdik arkadaşlarım yeni yeni kendine geliyor. Müsaitseniz sizi yarın akşam teşekkür etmek için yemeğe davet etmek istiyoruz."

Gördü, yazıyordu.

"Ahucuğum, bana bey demene gerek yok.
Müsait oluruz ama sizi yormayalım şimdi."

"Hayır, lütfen kırmayın. Mahcubuz size karşı."

"Peki, Yavuzlara ben söylerim. Geliriz, akşam 20:00 diyelim mi ?"

"Çok iyi olur. Görüşürüz."

Umarım telafi ederdik.

Canan'a mesaj geldiğinde sinirlenmişti. "

Annen mi ?" Telefonu çevirip gösterdiğinde, Mehmet'ten olduğunu gördüm. "Yarın akşam için sabırsızlanıyorum." yazıyordu. Yapacak bir şey yoktu konu artık bizden çıkmış, ikisinin problemi olmuştu. Bir şeyler yazdı ama ne yazdığını görmedim. Bugün dinlenecektim. Odama çekilip biraz uyumaya karar verdim.
         
                                                          *

Akşam için hazırlık yapıyorduk. Umarım yemeklerimizi yerken endişe duymazlardı. Canan çorba ve salata yapacaktı, Tarık sofra düzeni ve içeceklerden sorumluydu, ben ise ana yemek ve tatlı bölümündeydim. Karar vermiştim, yemek olarak kremalı mantarlı makarna ile dana bonfile yapacaktım. Tatlıyı dünden yapıp dolaba attığım için işim kolaydı.Kimin ne sevdiğini bilmediğimden, havada karada giden vişneli ıslak kek yapmıştım. Hazırlıklar tamamlandığında, saat 19:00'a geliyordu. Bizimde hazırlanma vaktimiz gelmişti. Evde olacağımız için abartmaya gerek duymamıştım. Siyah, derin v yaka kemerli bir tulum giymiştim. Üç tane kolyeyi üst üste taktığımda görüntü hoşuma gitmişti. Saçlarımı taradım, parfümümü sıktığımda hazırdım. Spor ve şıktım. Masada ki son kontrolleri yaptığım sırada kapı çalmıştı. Bizimkiler görünmüyordu, ben bakacaktım. Kapıya doğru ilerledim, kahkaha sesleri geliyordu. Açtım. Karşımda o kadını gördüm, yataktaki kadını.

Bulutların İçindeWhere stories live. Discover now