ü ç

150 25 7
                                    

"ben size gelmeyin demedim mi adi herifler? almıyorum kalın öyle dışarıda." kenma kapıyı yumruklamalarını umursamadan oturma odasına gitti.

hinata dün akşam kenma'yı aramış, zamanı varsa bir şeyler konuşmak istediğini söyleyip, annesinden izin alarak kenma'ya gelmişti. ama ateşi o kadar çoktu ki, kenma kapıyı açınca direkt üstüne yıkılmıştı. şimdi ise uzunca bir tişörtün içinde, alnındaki ıslak bez ile kenma'nın televizyondan izlediği yayıncıları izliyordu.

"kenma." kenma, hinata'nın önüne çöküp ıslak bezi alarak ellerini alnına koydu. "dinliyorum."

"kapıyı yumruklayanlar bizimkiler değil mi? bırak da girsinler." kenma gözlerini hinata'nınkilerle buluşturdu. "ama hastasın.."

"iyiyim ben, problem değil." yapabildiği kadar gülümsediğinde kenma iç çekerek ayağa kalktı. kapıyı açtığında neredeyse hayvan sürüsünün altında ezilecekti. "hinataaa!"

"hinata heeey!"

"hinata, iyi misin?"

"wow hinata çok seksi gözüküyor, arkadaşlar napayım sikeyim mi?"

"ben seni sikicem şimdi bekle." yaku oikawa'nın kulaklarını çekip köşeye bir yerlere fırlattı. "tanrım evimi hayvanat bahçesine çeviren bu canavarları bir an önce rahmetine kavuştur."

"oi kenma! gene modundasın bakıyorum." lev, kolunu kenma'nın omzuna attığında kenma dil çıkartarak geri kaçtı. sugawara hinata'ya yaklaşıp elini tuttu ve anne gülümsemelerinden birisini hasta oğlana iletti.

gelenlerin bazısı mutfağa girmiş; getirdiği poşetlerdekilerle yemek yapıyor, bazısı kenma'nın oyun konsolları gibi oynamak için kullandığı aletleri kurcalıyor, bazısı ise hinata'nın başına dikilmiş, yorgun yüzünü inceliyorlardı.

terushima kenardaki su dolu kovaya yerdeki bezi batırıp sıktı ve hinata'nın alnına yavaşça yerleştirdi. "hinata, iyi olacak mısın?" hinata yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi. aynı anda da sağ gözünden minik bir damla yanaklarına yol aldı.

terushima eliyle ağzını kapattı. "yanlış bir şey mi dedim?" hinata uzanıp terushima'nın elini tuttu. "hayır, demedin. şu an gereksizce huzurlu hissediyorum. endişelenmeyin, iyi olacağım tabii ki de."

sugawara tendou'nun konuşmak için açılan ağzını kapattı. "sen tedbiri al bize bir şey olmaz dersen yemin ederim deşerim." hinata kıkırdadı. bu sefer bir kaç damla firar etti badem rengi gözlerinden. "hinata ağlıyor..." goshiki, usulca yanağından akan yaşları izlerken söylediğini duyan kenma, lev ve nishinoya hemen yanlarına geldi.

"ne yaptınız lan mandalinama?" kenma hinata'yı kaldırıp arkasına yastık koydu ve sırtını oraya yaslamasına yardımcı oldu. "mutluluk göz bilmemnesi bunlar. bir anda boşaldı."

oikawa gözlerini dehşetle açıp içeriye girdi. "KİM BOŞALMIŞ!? OHA ÇOCUK VAR!" yaku koltuğun üzerindeki yastıklardan birini alıp oikawa'nın yüzüne fırlattı. "şerefsiz adi sapık.."

hinata tekrar kıkırdadı. "size anlatacağım ama hiç soru sormadan dinleyin tama-"

"HİNATA BAK SANA BALLI BÖREK YAPTIM!"

"BALLI ÇÖREK O GERİ ZEKALI BOKUTO."

"ÖYLE BİR ŞEY YAPMADI HİNATA, YALAN SÖYLÜYOR KANMA."

mutfaktan bağıran semi, shirabu ve bokuto'nun yanına koştu kenma. "MUTFAĞIMI YAKACAKSINIZ."

sugawara boşalan yere oturdu ve hinata'nın kafasını kendi göğsüne yasladı. "şu salakları çağırın da anlatsın çocuk."

bir kaç dakika sonra hepsi toplanıp meraklı gözlerle hinata'ya baktığında kafasını sugawara'nın göğsüne sakladı. "bakmayın öyle yüzünüze kusarım."

"olur olur, yeriz yeriz" yaku nishinoya'nın kafasına şaplak attı. "pislik herif." hep beraber güldüler. hinata boğazını temizledi ve gözlerini birleştirdiği ellerine kenetledi.

"topumuzun yeni gelenlerin bahçesine kaçtığını biliyorsunuzdur. oikawa en ufak şeyi saklayamaz. herneyse, o gün beyaz saçlı çocuk bana boyumun voleybola uymadığını, oynayışımın arkadaşlarımı etkilediğini ve kısa boyumla istesem de bir yere varamayacağımı söyledi. tabii ki de buna alınacak birisi değilim. bir süredir bizi izlediğini ve sizin benden çok üst seviyede olduğunuzu gibi şeyler zırvaladı. bir süre düşündüm, acaba sizi gerçekten olumsuz anlamda etkiliyor muyum diye. bana dedikleri umrumda değildi, o an düşündüğüm tek şey oydu zaten. üstüne siz geldiniz ve ne olduğunu falan sordunuz. duygulandım biraz. aslında topu vermemezlik yapmamıştı. sadece o lafları söyledi diye kızdım ve yalan söyledim." derin nefes alıp verdi hinata ve yavaşça başını kaldırdı. "ben çok özür dile...." kafasını tamamen kaldırdığında gözleri yaşlarla dolmuş arkadaşlarıyla karşılaştı.

"hinata ne kadar da şirinsin." dedi ve burnunu büyük bir gürültülüyle çekti terushima. tendou, bokuto ve oikawa ona ayak uydurarak göz yaşları içinde kafalarını katıldıkları anlamında salladılar.

sugawara ise gülümsedi, eliyle minik bedene kocaman sarıldı. "şapşalsın sen." ağlayarak hepsi birbirlerine sarıldıklarında semi ve shirabu fotoğraflarını çekmekle meşguldüler. kenma yanındaki peçetelikten peçete çıkarıp hepsine uzatırken lev köşeye geçmiş sessizce ağlıyordu. goshiki ve yaku da onlara katıldığında kapı çalmıştı.

kenma kapıyı açmaya gitti. onun dışında kimse duymamıştı zaten zil sesini. "tanrım sulu gözler basmış evi. hadi parti verelim." elinde bir sürü poşetle giren kuroo'nun sesiyle hepsi o tarafa döndü.

"evim...güzel evim..." kuroo kenma'nın omzunu sıvazladı. "merak etme ben onlara bakarım sen sadece eğlen." shirabu kenma'nın yanağından makas aldı. "evi yemeyeceğiz dostum. gerçi bokuto'dan şüphelenmiyor değilim. yemek yapacağım diye bütün abur cuburlarını gömdü de."

kenma gözlerinden ateş saçarak bokuto' ya döndüğünde bokuto korkuyla çığlık attı. "ALLAHIM SEN BENİ ASOSYAL SOSKOPATIN ELİNDEN KURTAR."

"SOSKOPAT DİYE BİR ŞEY YOK APTAL!" ev birbirine girdiğinde bokuto'nun kaçması artık imkânsız olmuştu.

teach to play volleyball ━ ᴋᴀɢᴇʜɪɴᴀWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu