o n i k i

98 15 9
                                    

"ay yakacaksın bizi kageyama!"

"sakin olur musun bi amına koyayım? yakmam merak etme, bu ev senden pahalı." hinata burnunu kırıştırıp kageyama'nın omzuna hafifçe vurdu.

"hadi oradan be."

yarım saattir internetten bakarak güzel bi kahvaltı sofrası hazırlamaya çalışan ikili, okullu bir çocuğun üşendiği veya anlamadığı için ev ödevini sitelerden araştırması gibi internette dolaşmadık hesap, site bırakmamışlardı. ne yazık ki markete malzeme almaya giden kageyama eve geri döndüğünde una kadar dolmuş tezgâhı görünce kriz geçirmemek için kendini tutmuş, daha sonra hinata'yı evden çıkartarak tezgâhı toplamıştı.

hinata büyük ve modern evin; açık, camlı yan kapısından eve girip tekrar mutfağa girmişti. dün gece yarısı, ikisi de heyecandan uyuyamadığından kalkıp evi turlamış ve birbirlerinin hayat hikayelerini dinlemişti. hinata'nın aklına takılan bir konu vardı.

büyük mutfaktaki sandalyelerden birine oturdu ve aklınu kurcalayan şeyin konusunu açtı.

"hey kageyama, dün aklıma bir şey takıldı." sözlerine ara verdi ve kageyama'nın tepkisini bekledi. 'hm' sesini duyunca sözlerine devam etti.

"küçüklüğünde yaşadığın arkadaş ortamındakiler senden yaşça büyüklerdi değil mi? ve okuldan tanışmıştınız doğru hatırlıyorsam. sana yapılan zorbalıkları kimse fark etmedi mi cidden? kimse sesini çıkartmadı mı?"

kageyama'nın eli iş yapmayı durdurdu o an. daha sonra aynı şekilde devam etti. "bu seni ilgilendirmez." hinata dudağını büzdü.

"hadi be, açmamam gereken konuyu açtım sanırım. her neyse masayı hazırlıyorum ben." üstelemenin ne kadar kötü olduğunu bildiğinden üzerine gitmek istemedi hinata. eğer cidden kendisine değer veriyorsa bir gün elbet anlatacaktı, yani öyle umuyordu.
--------

"kalk. battaniye getirdim buna uzan." hinata doğruldu ve kageyama'nın serdiği battaniyenin üzerine yattı. kageyama'ya eliyle yanını gösterdiğinde ilk başta tereddüt etse de bugün yorulduğundan yanına uzandı kageyama.

bir kaç dakika öylece yıldızlı, sessiz ama bi o kadar da gürültülü gökyüzünün manzarasını izlerken derin bir nefes verdi kageyama. "konuya nasıl gireceğimi düşünüyorum."

hinata yanına döndü ve kageyama'ya baktı. yan profili ne kadar da güzeldi yeni tanıdığı ama fazlasıyla ısındığı değerli arkadaşının. bir melekten farksız, gözlerindeki ışıltıyla tüm dikkat gökyüzündeki her şeyi takip ediyordu. kaşlarına ulaşan siyah saçları rüzgarın hafif şarkısıyla dans ederken biçimli güzel dudakları arada bir oynuyor ve fısıltıya eşlik ediyordu. uzun kirpiklerini, yıldızların ışığı gözüne çarpıp parlatırken ondan etkilenmeyecek tek bir kişi tanımıyordu hinata. önüne döndü.

"şöyle bir dönüp geçmişe baktığımda zorbalıkları hak ettiğimi düşünüyorum bazen. kimseyle anlaşamamam benim sorunumdu çünkü. fakat annem ve babamın benim yüzümden ayrılmasıydı beni hırçınlaştıran. o zamanlar küçüktüm tabii, asıl suçlulun annemler olduğunu düşünür ve yaşadığım her zorluğun sebebini onlardan bilip gün yüzü göstermezdim onlara. katlanamadılar bir süre sonra bana. koparttım sevgilerini. acımasız bir katilden farkım yoktu, mutlu olmalarını sağlayan bağlarını kesmiştim onların. benim yüzümden her dakika kavga ediyorlardı. biraz olsun durgunlaşsam da zorbalıklar ve üstüne anne baba kavgası mental açıdan mahvetti beni." gülümsedi kageyama. aptallığına.

"bir süre sonra evime bile gelmemeye başlamıştım. her akşam başka yerlerden topluyolardı annemler beni. bir gün tam kaçacakken annemi mutfakta telefondan fısır fısır konuştuğunu duydum. gülüyordu annem. inanamadım gözlerime. ovuşturdum onları. hayır yanılmamışım, annem gülüyordu. sonunda babamla barıştılar diye düşünüp gülmeye başlamışken annem başka bir adamın ismini söyledi. şok oldum ve ağlaya ağlaya kaçtım. aklıma direkt aldatmış olma ihtimali geldi. ki haklıydım." son cümlesini söylerken sesi kısıldığı için hinata tekrar yanına döndü. gözünden gelen yaşları görür görmez ellerini birleştirdi ve baş parmağıyla güzelce ovdu onları.

"anlatmak zorunda değilsin. bu kadar ileri gitme, ağlamanı istemiyorum." kafasını iki yana salladı ve diğer eliyle gözlerini silip burnunu çekti siyah saçlı oğlan. "hayır." dedi. "bunu kendim istediğim için anlatıyorum endişe etme." devam etti ardından.

"gerisini tahmin etmişsindir zaten. babam öğrenince ortalığı yıktı. odamda sessizce bitmesini dilerken uyuya kalmışım ertesi gün de kalktığımda başka bir evde, başka koku altındaydım. babam başımda duruyordu. sonra bana açıkladı her şeyi, boşanmışlar. resmi olmasa bile öyleymiş. o gün gittiler ve cidden boşandılar. bir kaç yıl sonra da annem vefat etti, babam başka bir kadınla evlendi. evlendiği kadın hoshiumi'nin annesiydi. evlendiklerinden bir hafta sonrada sizin mahalleye taşındık. gördüğüm zorbalıkları benden başka kimse görmüyordu zaten o zamanlar. ama şuanda sizler sayesinde unuttuğumu düşünüyorum, kafam biraz olsun başka yerlerde en azından. dün gece kabus da görmedim. daha bir şeyler istemek bencillik olur zaten. teşekkür ederim hinata. topunu bahçeme kaçırdığın için."

hinata kahkaha attı dolu gözlerinin yanı sıra. "beni ağlattığının farkında mısın? teşekkürünü kabul etmiyorum, ancak benimle istediğim yerlere gidersen kabul edebilirim." gülümseyerek kafa salladı kageyama.

"neyse beni bırak. yıldızlar hakkında bir şey düşündün mü bakayım?" hinata salağa yattı. oysa yıldızların eşliğinde geçirdiği en duygusal ve unutamayacağı geceydi. düşündükleri şeyden roman bile yazabileceğini geçirdi içinden. ne kadar da ironik bir dünyada yaşıyorlardı onlar böyle?

"senin güzel sesini dinlemekten ne dediğini bile anlamadım ki."

Você leu todos os capítulos publicados.

⏰ Última atualização: Aug 05, 2022 ⏰

Adicione esta história à sua Biblioteca e seja notificado quando novos capítulos chegarem!

teach to play volleyball ━ ᴋᴀɢᴇʜɪɴᴀOnde histórias criam vida. Descubra agora