Küçük bi merhaba👋🏻

298 16 23
                                    



Merhaba,👋🏻

Kimsecikler var mı orada? 👀
Kıymetli M.Ç.K. okurlarımdan yahut daha da eskilerden ta Ecel'den (Gardiyan) bu yana yazdığım karalamaları takip eden, kalemimi beğenen kimsecikler kaldı mı?

Kalmış olması en büyük temennim. Zira ben wattpad'de kaldım. Araştırmaya, hayal kurmaya ve bunları harmanlayarak romanımı yazmaya devam ediyorum.

İsmi: Taş Bebek.

Şu anda otuz altıncı bölümündeyim. Ve yeni bölüm için günlerce araştırdığım Ukrayna - Olesko Şatosunu Meran-Ulaç çiftiyle, sizlerin huzuruna sunmak için heyecanla bekliyorum.

Karakterleri, olay örgüsünü, harcanan emeği sizlerle konuşmayı özledim. Hikaye / karakter hakkındaki eleştirilerimizi, sohbetlerimizi deli gibi özledim arkadaşlar.💔💔

Sizler de kalemimi, yazdığım çiftler arasındaki karşı konulmaz uyumu, olay örgüsündeki ters köşe ve sürprizleri bir nebze olsun özlediyseniz, Taş Bebek'iğime bir şans verin.

Son bölümden ufak bir alıntı bırakıyorum, aşağıya. Olur da şans vermeye karar verirseniz, hesabımın sıcak kollarında, pembe bir afişle uyuyan bir hikaye bulacaksınız. Sizin tarafınızdan uyandırılıp, ruhuna kavuşmayı bekleyen bir hikaye. ✨🔥


📌❤️

"Ben çalmadım."

Ulaç öfkeyle güldü.
"Aa, tabi!" dedi ceketini çıkarırken. "Zaten senin olanı çalmış sayılmazsın değil mi?"

Siyah ceketini beceriksizce kolundan kurtarıp, hışımla bir köşeye fırlattı.
"Senin meşhur Robin Hood felsefeni nasıl unuturum? Nasıl unutur da sana güvenirim!"

"Ben çalmadım." dedi Meran kendinden emin, katı fakat sakince.

"Ben çaldım!" dedi, Ulaç gömleğinin ilk düğmesini bir türlü açamayınca sinirle ince kumaşı çekiştirdi.
"Anasını satayım tamam ya, ben çaldım! Evet!"

Meran'ın ilgisi halıya saçılan gömlek düğmeleriyle dağılırken Ulaç bağırmaya, anlamsız el kol hareketleri yapmaya ve soyunmaya devam ediyordu.

"Kolyedeki elmasın çıkarıldığı madeni, o maden bölgesini, hatta maden şehrini komple satın alacak param var ama gittim..." derken beyaz gömleğinin eteklerini pantolonundan sıyırıyor bir yandan sol eliyle var olmayan bir yeri işaret ediyordu.

"Gittim Halit İnan'ın ölmüş karısının kolyesini çaldım! Kaos istiyorum! Biri beni ölüm listesine almazsa, geceleri uyuyamıyorum! Kan seviyorum ya, kan istiyorum! Ben de böyle bir manyağım çünkü!"

Meran az önceki sakin duruşunu kaybederek, bağırdı.
"Karısının değil o kolye benim! Benim, benim annemin!"

Ulaç gömleğini de bir başka köşeye fırlatıp, kadının dibine sokuldu.
Başını eğip, kadının yanaklarını kavradı. Alınları birbirlerine değer yakınlıkta durdu. Zümrüt taşından keskin bakışlarını, gök mavi bulut bakışlı kadına dikti.

Meran yerine, Meran'ın söylemedikleri olup onun adına konuşmaya karar verdi. Böylece itiraf ettirecekti.

"Çünkü, hazmedemiyorum. Halit İnan'ın mutsuzluğunu garantilemeden mutlu olamıyorum. Benden nefret eden babamı bırakıp da kendi hayatımı kuramıyorum."

"Bırak!" diye bağırdı Meran, elleri adamın ellerine gitmiş çekmeye uğraşıyordu.
"Bırak, kolyeyi ben çalmadım!"

Ulaç bırakmadı.

"Çünkü ailesinin varlığını, yanında birilerinin varlığını çekemiyorum. Hayatına biri girecek, sevecek sevilecek diye ödüm kopuyor."

"Sus!" dedi Meran acı dolu çığlığıyla. Tırnaklarını adamın çıplak kollarına gömdü.
"Sus artık!"

Ulaç susmadı.

"Çünkü kendi kızını sevmediyse, kimseyi sevmeye hakkı yok! Yalnızlık içinde, acıyla ölmeyi hak ediyor. Hak ettiğini alana dek bu uğurda ömrümü de çürütsem, babamın yakasını bırakmayacağım."

Meran'ın dizleri titriyor, adamın güçlü kolları olmasa bayılacağını biliyordu. Dolan gözlerinden yaşlar akacak korkusuyla gözünü kırpmadan delicesine bakıyordu.

"Çünkü zehirli de olsa babamla kurabildiğim tek ilişki bu! Elimdeki tek şey intikam! Ve ben intikamı bırakamayacak kadar korkağım! Sevildiğim bir hayat kuramayacak kadar korkağım!"

"Ulaç, seni öldürürüm!" dedi zehirli gibi bir sesle.
"Sus, seni mahvederim!"

"Hayatımdaki herkesi terk ederim. Çünkü başka türlüsünü öğrenmedim. Çünkü o, annemi terk etti." dedi Ulaç. "Çünkü o, beni terk etti."

Meran'ın göğsünden nicedir yuttuğu bir hıçkırık koptu. Bacaklarındaki güçten sonra kollarındaki gücünün de çekildiğini hissederken tutuşunu gevşetti.

"Sevdiklerimi incitirim, yalanlar söyler, duygularıyla oynar, arkalarından iş çevirir, hiçbir etik değeri bilmem, hiç bir sınırı tanımam, beni terk etmeleri için elimden geleni yaparım. Çünkü sevgi acı vermek zorunda. Çünkü, başka türlüsünü yaşamadım."

"Ulaç, ben çalmadım yemin ederim!" dedi, Şahmeran'a benzemeyen, Meran'a benzemeyen birinin sesi.

Bu sesin sahibinin bir ismi bile yoktu. Annesi ona isim koymamıştı ki...

"Ulaç, yalvarırım ben yapmadım..."

Sesin sahibi ağlıyordu. Oysa Şahmeran asla ağlamazdı.
Sesin sahibi yalvarıyordu. Oysa Meran İşbüke kimseye yalvarmazdı.

Kadın sesin sahibini tanıyamıyordu, kim konuşuyordu? Sanki bu korkunç şatoya hapsolmuş bir hayalet bedenini ele geçirmiş, benliğine hükmediyordu.
Kendisine hiç benzemiyordu. Çok yabancıydı. Kendisinin, yabancısıydı.

"Ulaç, beni, hiç, hiç.. sevmediler."

Mimoza Çiçeğimin KatiliWhere stories live. Discover now