7.Bölüm ^ Bu Bir Davet mi?

9.5K 794 68
                                    




Not: Bölümleri 'sınırı geçildiğinde' haftada bir veya -yorumlarınız harika olduğu ve benim dayanamadığım zamanlar-  iki kez ekleyeceğim. Zamanla oy ve okunma sayısında eski halimize geleceğimizi düşünsem de kaybetiğim -Vote- oylarıma da özlem çekmiyor değilim açıkcası. 

7.Bölüm
Bu Bir Davet mi?

Yabancıların en yakınıydın sen.

Heybetli, kara kahvesi aygır odunlarla kuvvetlendirilmiş, keçe bezinden evlerin toprağa düşen koyu gölgeleri arasından geçip Mimoza'nın yaşadığı otağa ulaştığında Akil dizginleri sıkıca çekti. Dışardan bakıldığında sepet kadar görünen konut, ovaya düzensizce serpiştirilmiş çoğu çadırdan küçüktü. Beygirin durmasıyla, heybesine bağlı, beyaz kısrak da başını iki yana sallayıp durduğunu duyururcasına kişnedi. Atın, tiz sesiyle bilinçsizce mırıldanan kıza seslendi.

"Sarı kafa..." sessizce fısıldarken, kızın çenesini sarararak dudaklarını gizleyen saç tutamlarına tereddütle dokundu.

Yolculuk sırasında rüzgarda dağılan sarı tutamlar adamın bedenine çarptığındaki kadar yumuşaktı. Kendi bereli, sert ellerinin yakışmayacağı kadar güzel ve yumuşak!

Burnundan bir nefes çekip, kendini kadından uzaklaştırdı. Kendine gelen Mimoza birkaç saniye boş gözlerini kırpıştırsa da gerçekliğe dönmesi uzakta değildi. Okyanuslarını irice açarken, attan düşecek gibi olup aygırın yelelerine sarıldı. Aynı saniye de omzunun altından, dirseklerinin biraz üstünden kendini kavrayan güçlü ellerle nerede kaldığını hatırladı.

"Anne Umay." diye bir iç çekti, hıçkırık dudaklarından kaçarken sahiden at üzerinde bu kadar rahatsızken nasıl uykuya dalmıştı? En son Dağhan'ı düşündüğünü hatırlıyordu...

Arkasındaki hareketlilik, adamın yere basmasıyla son bulurken uzanıp kızı ince belinden, kendiyle arasına mesafe koyarak indirmişti. Kız dikildiği yerden ayakuçlarına bakarken, iç sesiyle bir kamaşanın arasında debeleniyordu. Ne demeliydi? Ne diyecekti? Yüzüne bakmalı mıydı? Bakamazdı ki...

Ellerini önünde birleştirip avuçlarını kenetledi. Parmaklarıyla oynuyor, ne kıpırdayıp evine adım atıyor ne de Akil'le konuşuyordu. Bakışları bir gayretle ayakuçlarından adamın postallarına kaydığında hızlıca vücudundan simasına tırmandı.

"Sen olmasaydın..." Diye başladığında, dudağının kenarını dişlemiş ve gözlerini evine kaçırarak teşekkür etme sahnesinin finalini sergilemişti.

Evinin tepesindeki geniş delikten zayıf ışık huzmesiyle beraber duman yayılıyordu. Ocak yanıyor, Ocak Tanrısı Alaz Han, evlerini ısıtıyor ve ablasının yokluğunda Dağhan'ı koruyordu.

"İçeri geç." Dedi Akil.

Kızın gözleri evindeydi, uzatmanın manasızlığına lüzum görmedi. Mimoza başını çevirdiğinde Akil'e bakmak için iki adım gerileyip kafasını kaldırması gerekmişti.

Adam, masum bakışlarla karşılaşmaya özen göstererek, yere sabitlemişti gözlerini. Mimoza'nın saf bir parıltıyla geceyi aydınlatan maviliklerini yüzünde hissettiğinde dudağının sağ ucunu yanağına seyretti. Aynı anda sol eliyle kulübeyi gösteren tembel bir hareket yapıyordu. Başı da beden diline katıldığına, kafasını sola biraz yatırmıştı.

"Hadi." dedi.

Şimdi eli, kızı postalamak ister gibiydi. Mimoza, bunu otağına giren komşunun tavuklarına yaptığından, anımsadı bir an. Kendine kışkış mı diyordu bir nevi? Aklına gelen bir soruyu, patavatsızca sordu.

Mimoza Çiçeğimin KatiliWhere stories live. Discover now