are u kidding?

28 4 16
                                    

🪴

Son kitabı da hızla çantama koyup, çantanın fermuarını kapattım. Aceleyle ayakkabılarımı giyiyordum ki tekini giydikten sonra telefonumu unuttuğumu fark edince tek ayak üstünde seke seke odama gidip telefonumu aradım. Her yeri aradığım küçük bir oda devriyesinden sonra yatağımın yanındaki komidinin çekmecesinden çıkınca öncekinden daha aceleci bir şekilde seke seke kapıya gittim.

Geç kalmıştım. İkinci ders sınav vardı ve ben birinci dersin bitmesine yaklaşık olarak beş dakika kala uyanmıştım... Tanrı teneffüsleri kutsasın!!

Koşa koşa sınıfa girdim, eşyalarımı sırama bırakıp oturduktan sonra soluklanırken bir yandan da sınıftakileri incelemeye başladım. Herkes bir şeylerle uğraşıyor, kimi konuşuyor, kimi hala test çözüyordu.

Jangjun kafasını sıraya koymuş, benim gibi sınıfı izliyordu. Sonra birden bana döndü ve gözlerimin içine bakmaya başladı. Tebessüm edip önüme döndüm.

Hoca gelmiş, sınıfa dağıtmam için sınav kağıtlarını bana teslim etmişti. Jangjun'un kağıdını koyduktan sonra beni kolumdan dürterek diğerlerinin duyamayacağı kadar kısık sesle konuştu.

"Sınavını bitirince kantinde buluşalım."

Onu kafamla onaylayıp kağıtları dağıtmaya devam ettim. Yine ne istiyordu, öğle yemeğini filan ödememi mi? Eğer öyleyse bugün Jangjun'un menüsünde taş vardı.

Sınavın bitmesine 15 dakikadan fazla varken Jangjun kağıdını öğretmen kürsüsüne bırakıp sınıftan çıktı. Benim sınavım da bitmek üzereydi, kalan sorularımı da bitirip hemen kantine gittim. Köşedeki masada oturmuş dışarıya bakıyordu. Karşısına oturduğumda bana dönmeden konuşmaya başladı.

"Bir iddaaya girelim; eğer sen benden yüksek alırsan sana sevgili ayarlıyacağım, ben senden yüksek alırsam benim istediğim kişiyle aramı yapacaksın."

"Bunun bana ne yararı olacak?" Saçmalıklarından bıkmış bir ifadeyle ona bakıyordum ama o hala dışarıdaki basketbol maçını izliyordu.

"Eğleneceksin, seni temenni ederim." Suratındaki ciddiyet maçtan dolayı mı yoksa konuştuğumuz konudan dolayı mı anlayamamıştım ama..

"Tamam, anlaştık." el sıkışıp kalkacaktım ki "Dur!" demesiyle kalkmaya yeltendiğim yerime geri oturdum.

"Bugün seni şaşırtacak ve bize limonlu gazoz alacağım. Beleşin tadı her zaman daha iyidir, o yüzden keyfini çıkartsan iyi olur." Meşhur sırıtışını göstererek sevimlilik yapmaya başladığında bütün ciddiyetimi kaybetmiştim.

Biz gazozlarımızı içerken zil çalmıştı. Gazozumu da alıp sınıfa gittim. Sınavlar büyük ihtimalle bugün bitmeden açıklanırdı.

🤍

Öğlen panoya baktığımda sonuçlar asılmıştı. Girdiğimiz iddianın sonuçlarını beraber öğrenebilelim diye sınıfta uyuklayan Jangjun'u panonun önüne sürükledim.

"Senden yüksek almışım, vay canına!" Küçük bir çocuk gibi yerinde sıçradığı için onu tanımıyormuş gibi davranmaya çalışmıştım ama bu sefer omuzlarımdan destek alarak zıplamaya devam etmişti.

"Peki çok sevgili ekselansları, bu acımasız yolda hayat arkadaşınızın kim olmasını istersiniz efendim?" Pes etmiş ve onun bu haline gülmeye başlamıştım.

"Akşam mesaj atsam, olur mu?" Sorunla beraber kaşlarım çatılmıştı.

"Ah, peki..." Yalan söylemeyeceğim bu tepkiyi vermesini beklemiyordum.

🤍

Ders çalışırken gelen bildirimin sesiyle yerimde sıçradım. Yapmakta olduğum testi bitirip telefonumu elime aldım.

"Son Eunseo."

Dışında başka bir şey yazmıyordu. Şaşırmıştım. Telefonumu bu sefer çantama koyup yattım.

🤍

"Mesajın devamını yazarken uyuya kaldın herhalde Jangjun-shi." Hem gözlerim hem de söylediklerim ile ona küçük iğneler batırıyordum.

"Hayır, mesaj bu kadardı." Ama hiç canı acıyor gibi görünmüyordu. Porselenden bir zırh giymiş olmalıydı...

"Dalga geçmiyorum. Hem bir iddaya girdik sözünü tutmak zorundasın." Tereddüt ettiğimi görünce ciğerlerindeki bütün nefesi dışarı salarak beni olduğum yerde bıraktı.

🤍

Okul çıkışında Jangjun'a yakalanmamak için gizli gizli gidiyordum ki sesini duymamla olduğum yer çivilenip kaldım.

"Kaçma benden korkak." Evet ondan kaçıyor olabilirdim ama bir ayda 10 kilo birden zayıflamasını engellemişken beni bu şekilde çağıramazdı!!

"Korkak mı?! Sensin korkak!"

"Evet korkağım. Sana zarar gelecek üzüleceksin diye ödüm kopuyor." Sarılmasıyla, az önceki benden eser kalmamıştı. Bi süre sonra beynim tekrardan çalışmaya başlamış olacak ki onu ittirmeye başladım.

"Bırak beni!" Arkamı dönüp gidecekken bir daha sarıldı.

"Tamam ama lütfen son bir kere doyasıya sarılmama izin ver, lütfen."

Gözlerim yavaş yavaş doluyor etraf bulanıklaşıyordu. Sinirden mi yoksa benim de ona karşı hissettiklerim yüzünden mi bilmiyordum. Kolları arasında dönüp kemiklerini kırarcasına ona sarıldım.

"Özür dilerim. Seni seviyorum."

wanderlust | wjsn one shotsWhere stories live. Discover now