snow phantom is in love

41 4 13
                                    

🍀

Bugün onunla randevusu vardı. Reenkarnasyona inanmıyordu ama az sonra, aşkından dolayı lanetlendiği ruh ile buluşacaktı.
Ölüp de bir yukionna'ya dönüşene kadar köylülerinin anlattığı hayalet hikayelerine de inanmıyordu gerçi ama burada duruyordu işte...

Lanetli bir şekilde insan kılığında, dünya üzerinde gezindiği bu 500 yıl boyunca onu çok özlemişti... Nasıl olmuştu da sevdiğinin yüzünün tek bir ayrıntısı bile değişmemişti? Reenkarnasyon'da sadece ruh yeniden doğmaz mıydı? O zaman neden tam da aklına kazınan şekilde görünüyordu.

Onun ruhunu yiyemeyeceğini, onu kendisinin bir parçası haline getiremeyeceğini çok iyi biliyordu. Bunu yapamazdı... her şey olurdu ama onun ruhunun çığlıklarını duymaya dayanamazdı!

Sadece tekrar tekrar doğacak, kendisini asla hatırlamayacak olan bu ruh ile geçirebildiği kadar vakit geçirmek istiyordu.

Daha önce sadece bir hayalet olduğundan dolayı asla adını öğrenemediği sevgilisinin bu ömründeki adını öğrenmişti... Jonghyun. Çok hoş bir tınısı vardı.

Ona müşterisi olduğu için efendim demek yerine, bu şekilde seslenmek istiyordu. Belki özlemi bu şekilde hafiflerdi.

Müşterileri ile randevusunu normalde kendisi planlardı. Ama bu sefer karşısındaki yiyebileceği bir ruh olmadığı, tek istediği Jonghyun ile vakit geçirmek olduğu için planlama işini tamamen ona bırakmıştı. Nereye gideceklerini bile bilmiyor, dükkanda sevgilisinin gelmesini bekliyordu.

Bu yaşlı ve özlemle dolu ruh, geçen her saniye daha da sabırsızlanıyordu. Heyecan ile nelerin yaşanabileceğini hayal ediyordu. Jonghyun'un nazik ruhunu bir kere daha görebileceği için yerinde duramıyordu.

Nerede kalmıştı, saat neredeyse üçe geliyordu. Şimdiye kadar burada olması gerekirdi.
Telaşlı düşünceler, içini kemirirken heyecanını bastıramasa bile gölgelemeye başlamıştı. Merakla beklemeye devam ederken birden varlığını hissetti.
Gelmişti!

Daha fazla yerinde duramayarak ona doğru telaşlı adımlar tuttu. İkisi de gülümseyerek karşılamıştı birbirini. İlk defa gülümserken görüyordu onu. 500 yıl beklediğine değecek içini ısıtan bir gülümsemesi vardı sevgilisinin.

Hemen yanına yanaşıp bugün neler yapacaklarını sordu. "Sürpriz!" dedi Jonghyun, "Oraya gittiğimizde öğreneceksin, çok iyi bir plan yaptığımı düşünüyorum. Doğru kokuyu bulman hiç zor olmayacak!"

İşte bu kelimeler içine oturmuştu. Bulmayacaktı doğru kokuyu, bulamazdı. Bulması demek, sevdiğinin bir kurbana dönüşmesi demekti, asla yiyemeyeceği bir kurban...

Yarım bir sırıtış ile cevap vermeye çalıştı, "Çok da emin olmazdım. Hizmet veremediğim müşterilerim de oldu. Gerçek benliklerini benden o kadar iyi sakladılar, o kadar karmaşıklardı ki bu imkansızdı."

Jonghyun, kurduğu cümlelerin hiçbirini resmen duymamışcasına bütün heyecanı ile gülümsemeye devam ediyordu. Başını sallayarak az önce konuştukları konuyu geçiştirdi ve daha mutlu olaylara odaklandı.

"Hadi gidelim o zaman. Nasıl planlar yaptığını gerçekten merak ediyorum." Jonghyun girmesi kolunu teklif ettikten sonra dükkanın bulunduğu sokağın aşağısına doğru yürümeye başladılar.

Durduklarında ise önlerinde duran çift kişilik bisiklete bakıyordu yönleri. "İşte bunu beklemiyordum."

Jonghyun'un telaşla gözleri açılmıştı. O güzel gözleri daha net ve parlak görünüyordu şimdi. "Bu seni rahatsız ettiyse yapmak zorunda değiliz, hemen bir taksi çağırabilirim."

Yüzünü tatlı bir gülümse sararken hafifçe sevdiğinin koluna vurdu. "Hayır hiç de rahatsız etmedi, aksine böyle bir şey düşünmüş olmana mutlu oldum." Yavaşça tuttunduğu koldan çıkarak bisikletin arkasına yanaştı. "Hadi gidelim!"

Bisikleti sevdiğinin yönlendirmesine izin verirken, tüm gücüyle çevirdiği pedallarla da ona desteğini gösteriyordu.

Şehrin iyice ıssız, barınaklara sahiplik yapan mahallerine gelmişlerdi. Dükkanına bu kadar yakın barınaklar olduğunu bilmiyordu. Barınaklar güvenlik açısından gelişmiş olmalıydı ki hiç kaçan hayvan haberi de duymamıştı.

Dışarıdan görünüşü hiç de muntazam olmayan bir binanın önünde durmuşlardı. Bağışlara ve desteklere ihtiyaç duyduğu çok belli oluyordu.

Jonghyun hemen bisikletten atlayarak, inmesine yardımcı olmak için elini uzatmıştı. Gülümseyerek yardımını kabul etti, nazikçe kavradı sevdiğinin elini.

Şimdiyse yan yana durmuş rutubet kokan binaya bakıyorlardı. Binanın etrafı 500 yaşındanki kendisinden daha yaşlı görünen çitlerle çevriliydi. Jonghyun'a döndüğünde kaşlarının çatıldığını gördü, ruhu da huzursuzlaşmıştı. Buradaki köpeklerin durumu çok kötü olmalıydı, yoksa Jongyun bu kadar endişeyle dolmazdı.

Jongyun'un kolundaki yerini geri aldı ve anlayışlı bir gülümseme ile onu çekiştirmeye başladı.

"Gel hadi. Onlar için elimizden geleni yapalım."

wanderlust | wjsn one shotsDonde viven las historias. Descúbrelo ahora