Keyifli okumalar
Enzio'nun anlatımı
İçim yanıyor. Kalbim kaburgalarımı acıyla döverken gözlerim buğulu bakışlarını ameliyathanenin kapısından ayırmıyordu. Saat dönüyor ama zaman benim için geçmiyordu. İlerleyen akrep sanki zehrini kanıma enjekte etmiş, yelkovanın kolu boğazıma dolanmış gibiydi. Katran karası bulutlar arasına dalmış, cehennemde kavrulmaktaydım. Kesilmiş sakallarımın üzerinden akıp giden her göz yaşı, ard arda intihara hevesli inci taneleriydi. Yüreğim isyan ateşinin içinde kavrulurken acıyan tüm bedenimdi. Sanki etlerim liğme liğme kemiklerimden ayrılıyor, iliklerimi küçük kurtçuklar kemiriyordu. Aşkın sancısı tüm benliğimi tüketirken ciğerlerimde kalan son bir parça kokusunu içimde saklama telaşındaydım. Dudaklarım istemsizce onun adını sayıklarken zihnim, beraber geçirdiğimiz her anı tekrar tekrar hatırlamaktaydı. Gecemin ayı, gündüzümün güneşi... Bir zamanlar yıldızlara parlamayı öğreten güzel kadınımın gözlerinde sönmeye yüz tutmuş hayat ışığı...
"Enzio, gidip temizlen. Müge seni bu halde görmesin."
Şafak'ın sözleriyle üstüme baktığımda ne kadar haklı olduğunu gördüm. Berbat bir haldeydim. Ellerim kan ve pislik içindeydi. Müge'nin beni bu halde görmesine izin veremezdim."Buradan sakın ayrılmayın."
Üçü de başını sallayıp onayladı. Yerlerinden hiç kıpırdamadan, gözlerini kırpmadan kapıya bakıyorlardı. Ne yanlarından gelip geçenler, ne haklarında söylenenler umurlarında değildi. Onları orada bırakıp hızlı adımlarla en yakın boş odalardan birine girdim. Ellerimdeki kanı sabunla temizlerken lavabonun içinde kıpkırmızı su birikmiş, burnuma metalik kokusu gelmişti. Alışkındım. Ellerimdeki kanı temizlemeye, birilerinin Azraili olmaya alışkındım. Bu ilk değildi ancak son olacaktı. Bundan sonra ne elime silah, ne de birilerinin canını alacaktım.Lavabonun yanında duran peçetelerden alıp ellerimi ve yüzümü kuruladım. Temizlenmiş ve ferahlamıştım. Kıyafetlerime sıçrayan bir kaç damla kan, siyah renkli giyindiğim için belli değildi. Bu yüzden umursamadan dışarı çıktım. Siyah giymeyi tercih eden kötü adamlar değildi, üzerlerine sıçrayan kurbanlarının kanıydı.
Ameliyathanenin önüne geldiğimde kapılar açıldı. İçeriden bir hemşire küçük boyutta bir sedye çıkardı. Sedyenin üzerinde yeşil örtüye sarılı kıpırtısız yatan bir bebek... Bacaklarım titredi. Nefesim kesildi. Bitmiş olamazdı. Ölmüş olamazdı. Ellerimi başıma koyup korkak adımlar attım ona doğru. Bakmaya korkuyor ancak gerçeklerden kaçamıyordum. Soran gözlerle hemşireye baktığımda gülümseyerek başını salladı.
"Tebrik ederim, baba oldunuz. Kızınız Stella'nın kontrolünün yapılması için çocuk doktoruna götürüyorum. Sonra kucağınıza alabileceksiniz. Karınız da gayet sağlıklı, merak etmeyin."
Şafak kulağımın dibinde sevinç çığlıkları atıp zıplamaya başladığında ben daha fazla ayakta duramadım. Dizlerim beni daha fazla taşıyamadı, yere çöktüm. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığımda kimin ne düşüneceği umrumda değildi. Bunlar hüznün değil, mutluluğun göz yaşlarıydı. Artık ağlamak olmayacaktı. Hüzün olmayacaktı. Huzur dolu bir yuvam olacaktı.
Babam ölmüştü, onunla birlikte işkenceleri de son bulmuştu. Annem ölmüştü, onunla birlikte kuklası olduğum hayat da son bulmuştu. Arnaldo ölmüştü, onunla birlikte acı çeken oğlu ve karısı özgürlüğüne kavuşmuş mutlu olmuşlardı. Marcio İtalya'da kendi krallığını kurmuş, bizden uzaktaydı. Cario şuan burada bize yardım ediyordu ancak en kısa zamanda tekrar kayıplara karışacağından ve bizi ömrünün sonuna kadar uzaktan izleyip korumaya devam edeceğinden emindim. Mary, oğlu ve geliniyse kendi kaderlerini kendileri çizmişlerdi. İzimizi kaybettirdikten sonra bizi asla bulamayacaklardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK +18 (TAMAMLANDI)
Romance+18 cinsellik içerir rahatsız olan okumasın lütfen! Dudakları şefkatle dudaklarımı okşarken, dili hoyratça darbelerini vurmaktaydı. Nefesi nefesim olmuşken kalın kolları arasında titrememek imkansızdı. Acımasızca ittirdiği bedenimde duvarın acısı ya...