"Zaman Sadece İntihardır"

44 11 154
                                    


Keyifli okumalaaar...

Bölüm şarkısı:
*Çağan Şengül- Bir Deli Hasret*

🍁

Alkım:

Tek kelime. Tüm benliğini tutsak edip boynuna hayal zincirlerini takacak kadar güçlü, bildiğin veya umduğun her şeyi yerle bir edip seni dumura uğratacak kadar da bilinçlidir. Tek kelime: özlem.
Özlem tek kelimedir, evet; ama bazen duyguların aşılamaz pencerelerini aralamak için satırlar yazmak gerekmez, ya da paragraflar düzmek. Tek kelimeyle bile romanlar yazılıp kurgular çıkabilir gönlünden. Yeter ki, o kelimeyi seçebil, sen.

"Nasıl geldin buraya?"

Birbirine karışmış saç tellerini yavaş yavaş ayırırken ellerimi nereye koyacağımı bilemediğimden sürekli ensemde tutuyordum. Dışarıdan gören biri, kesinlikle boynumun ağrıdığını falan düşünebilirdi. "Arabayla." lafı çıktı o an ağzımdan.

Gözlerini devirdi. "Ben de bir saatlik yolu tırla falan geldiğini sanmıştım... Nasıl buldun burayı?"

Cevap veremedim. Ortada bir Çisem faktörü vardı, hâliyle kendimi tehlikeye atamazdım yoksa Çisem'in gazabını çekecek dinçlikte değildim.

"Çisem... O söyledi, değil mi?" diye sordu bakışlarını kaçırarak, bir serzenişle.

"Konu bu mu gerçekten Yağmur, kimin söylediği ya da benim buraya nasıl geldiğim mi?"

"Dayım..."

"Gördü beni." dedim merakını gidermek amacıyla. Ama bu yaptığım ters tepmiş olmalı ki merakının dinmediğini, aksine daha da arttığını gözlemledim, koyu ela gözlerinin arasından.

Bakışları şaşkınlığın en üst safhasında yer alırken dilinden dökülenler birer birer ruhuma kazındığı esnada, sesim mürekkebi bitmiş kalemin son rütuşlarını yaptığı o anki yorgunluğu ve silikliği gibi çıkmıştı. "Çok merak ettim seni."

Yüzü düştü. "İyiyim." dedi, fakat bakışları yine bende değildi. Sanki gözlerim yasaklı bölgeydi ve oraya girmesi yasak gibiydi. "Sen?" sorusunu duydum başı yerden hafifçe kalkıp gözleri bu sefer gözlerimi hedef alırken. Buruk bir tebessüm yayıldı dudaklarıma. İyiyim dersem yalan söylemiş olur muydum? O, yalan söylenmesinden nefret ederdi.

Aramızdaki sessizliği bozan şey, bahçenin köşesinden bize doğru gelen Kenan Bey oldu. "Hah, buradasınız, hadi gençler sofra kuruldu, çardağa geçelim." dedi gözleri bizde gezinirken.

Hoşnutsuz bir tavırla araya girdim. "Ben, rahatsızlık..."

Ancak lafımı bölen kişi Kenan Bey oldu. "Ne rahatsızlığı delikanlı, gelmişsin buraya kadar, bir yemeğimizi yemeden gitmene izin verir miyim sanıyorsun? Hadi oyalanmadan geçelim, sonra çiftliği gezdirir Yağmur sana."

Bakışlarımı Yağmur'a çevirdiğimde suratının ifadesiz olduğunu gördüm, bakışından hiçbir şey çıkaramıyordum. Adımlarımız Kenan Bey'i takip ederek ön bahçedeki çardağa ulaştığında sofradaki baş köşeye Kenan Bey, iki tarafına da karşılıklı olarak biz geçmiştik. Yağmur hâlâ gözlerini bana çevirmiyordu ve bu, içimdeki ateşi sürekli harlayıp duruyordu. Yemek boyunca Kenan Bey'in sorularına maruz kalmıştım, beni tanımak istediği aşikârdı ve tabii ki haklıydı. O yüzden elimden geldiğince mütevazı bir tavırla cevaplamıştım sorularını. Yağmur'un sessizliği her ne kadar moralimi alt üst etse de, belli etmemeye çalışıyordum.

KÜLLÜ PUDİNG| TEXTİNG Donde viven las historias. Descúbrelo ahora