"Unutmuştum"

33 8 100
                                    


Keyifli okumalar.

Bölüm şarkısı:

Leman Sam- Rüzgar

🍁

2 ay sonra

İkinci dönemin ilk günü herkes gibi alarmları sabahın ilk saatlerine kurup okula gitmeyi daha dün geceye kadar ben de planlıyordum. Ama kurduğum on alarmın onunu da çaldığı ilk anda itinayla geri kapatan ben, sabah güne güzel övgülerle uyanmıştım. Her gün sanki belli bir saati varmış gibi ağrıyan başım, ne kurduğum alarmı ne de planladığım olayları hiç istediğim güzergahta yol aldırmıyordu. Bu durumdan artık çok sıkılmıştım. Ev yine sessizdi, tektim, komodinin üzerindeki bitmesine az kalmış tabletten bir ilaç alıp kıyafetlerimi giyindikten sonra sessiz evin içerisinde bir ruh gibi gezinen bedenimi dışarı attım.

Güneş, okulun bahçesindeki tüm bedenlere görkemini saçtığı sırada adımlarım usul usul ilerideki banklarda oturan Atay'ın yanına ulaştı.

"Vay, Alkım Beyimiz güneşli hava, insan gibi kavramları bilir miydiniz siz ya? Şükür sizi mağaranızdan çıkarana!"

Yüzüne takındığı alaylı gülüşünü takmayarak dirseklerimi dizlerime yaslayarak başımı kollarımın arasına alıp ovalamaya başladım.

"Dur bakayım sana, sakalların uzamış lan senin, hem sonra sivilce de atmışsın, doğruyu söyle bensiz abur cubur partisi mi yaptın?"

Eliyle yüzümü kendine doğru çevirip incelediğinde başımı tekrar geri çevirip kolunu tuttum. "Atay, bak daha ikinci dönemin ilk günündeyiz, şimdiden böyle başladıysan zırvalamaya, ben seni birkaç ay daha çekemem kardeşim."

"Ha yani bundan sonra böyle diyorsun; ders, yine ders, hep ders... Oğlum kaptırdın kendini iyice bak derse, lan seni mağaradan çıkarıp gözün gönlün açılsın diye getirdiğim yer yine okul oluyor! Bu nasıl iştir, anlayamadım, kendimi aldatılıp üç çocuğuyla ortada bırakılmış kadın gibi hissediyorum."

Gözlerimi devirdim."Ne diyorsun, Atay?"

"Kapattın kendini odana, sesini duyan yüzünü gören cennetlik anasını satayım. Dersten başka düşündüğün bir şey yok. Tamam, kafan dağılır, iyi gelir dedik ama burada kendi geleceğim de söz konusu. Tarihe, 'sıkıntıdan ölen genç' başlığından ziyade daha makul başlıklarla geçme gibi hayallerim var. Sen benim hayallerimle oynayamazsın, Devran mısın Alkım mısın, her ne haltsan!"

Tek omzumun üzerinden banka doğru gelişigüzel bıraktığım çantamı daha sıkı kavrayarak ayağa kalktım. Ayaklandığımı gören Atay benimle birlikte doğrulup eliyle koluma dokunarak gidiş yolumu kesti. "Nereye gidiyorsun, iki gözümün çiçeği? Ayıp oluyor ama böyle dımdızlak kaldım bank köşelerinde."

Başımı geriye doğru atıp derin bir nefes çektim sıkıntılı ciğerlerime. "Sınıfa çıkıyorum, takıl işte kafana göre." dedim ve adımlarımı tekrar okulun giriş kapısına çevirdim.

"Ya dur, oğlum, daha var derse, acelen ne? Sınıfa ilk girenin sözlüsünü yüksek mi veriyorlar sanki, hayır öyle bir şey olsa beraber gidelim derdim de işte, yok yani. Otur adamakıllı şuraya, iki insan yüzü gör!"

Son sözlerini sarf ederken yükseltmeye çalıştığı sesi ben banka oturup çatık kaşlarımı ona çevirdiğim anda yerini sessizliğe bırakmıştı. Histerik bir gülüşle sırtımı banka yaslayıp gözlerimi bahçede gezdirdim. "Ne oldu senin şu pudinge?" sorusu geldi Atay'dan.

KÜLLÜ PUDİNG| TEXTİNG Where stories live. Discover now