Bölüm 1

20.7K 1K 399
                                    

Resim temsilidir

Keçileri otlatmak için dağın yamacına çıkmıştım. Kendimi bildim bileli yarı aç yarı tok keçi çobanlığı yapıyordum. Artık bu dağları avucumun içi gibi biliyordum.

Bir anam bir ben dağın eteğindeki derme çatma kulübemizde yaşayıp gidiyorduk.  Keçi çobanı olmama rağmen kendimize ait tek bir keçimiz vardı.

Samir adındaki keçim ve bir ayağı çukurdaki anam tek varlığımdı. Benim halime hem acıyıp hem gurur duyuyordu anam.

Yetim olduğum için hor görülürdüm hep. Keçilerini otlatmam dışında pek hoş karşılanmazdım. Yetim olduğum için kız bile vermemişlerdi bana.

Meraklısı olduğumdan değil ama anam çok içerliyordu bu duruma. Sana yetemedim . Baban olsa böyle mi olurdu diyerek dövünüp duruyordu.

Akşama kadar keçileri otlattığımda hepsini geri yerlerine götürmüş evin yolunu tutmuştum.

"Anam. Ben gelmişim."

İçeri girdiğimde tarhana kokusu doldu burnuma. Sık sık bu çorbayı yememimize rağmen her seferinde kokusuyla mest olurdum. Ocakta kaynayan o sıcak yemek tüm yorgunluğumu alırdı.

"Hoşgeldin oğul. Geç otur sen. Ben çorbanı koyayım."

Taslara çorbayı döktüğünde anamın elleriyle yaptığı ekmeği çorbaya katık edip karnımızı doyurmuştuk.

" Bu günlerimize şükünler olsun."

"Amin oğul amin."

Anamla sofrayı toplayıp divana çökmüştük.

" Canım oğul. Bir kız var anasıylan konuştuk. Keçiyi verirsek kızını vermeye razı oldular."

Yine aynı mevzu açılmıştı.

" Yeter ana bilmezmiş gibi konuşursun. O keçi olmasa neyin yününüyle kışı geçirirz. Neyin sütüyle şifa buluruz. Hem ben evlenmek istemem bilmezmiş gibi konuşma. Bir daha da lafını açma bu konunun."

Anamı üzmek en son istediğim şey bile değildi lakin keçi karşılığı kız alıp kimsenin kanına giremezdim. Bende isterdim elbet, evlenmek yuva kurmak. Bebelerim dağlarda koştursun isterdim. Ama iki canın karnını zor doyururken yazık değil miydi kıza yazık değil miydi sabilere.

O yüzden kaderimse çekerim diyip razı gelmiştim buna.

Hava iyice zifire döndüğünde mumu söndürüp uyumaya koyuldum.

..

Sabahın erken saatlerinde çorbamı içip yola koyulmuştum.  Köylerinin çobanı şehire çalışmaya gittiği için karşı köyün koyunları da eklenmişti bugün sürüye.

Bir türkü tutturup elimdeki sopayı bir sağa bir sola çarpa çarpa sürüyü ilerletiyordum dağın yamacında.

" Hey gidi keçi çobanı Ali hey. Senin de olup olabileceğin bu işte."

Havanın kararmaya başlamasıyla keçileri toparlayıp yerlerine bıraktım tek tek. En sona benim Samir kalmıştı. Onu da peşime takıp evin yolunu tutum. Hava şimdi iyiden iyiye kararmıştı elimdeki gaz lambasıyla ilerliyordum.

Samir aniden yerinden fırlayıp dağa doğru fırladığında bende peşinden fırladım.

" Samir dur. Nereye gidiyorsun."

Bir elimde gaz lambası bir elimde sopamla Samirin peşinden dağın tepesine doğru koşturuyordum.

Yamacın kenarına yaklaşırsa mazallah telef olurdu hayvancağız. Dağlarda çok koşturduğum için daha nefesim tıkanmamıştı.  Samir daha önce hiç görmediğim bir mağaranın içine girince bende peşinden ilerledim.

Dağın bu kısmı çok yüksek ve tehlikeli olduğu için buraya bir iki sefer harici hiç çıkmamıştım.

Burada bir mağara olduğunu bile bilmiyordum.

Ayı ya da kurt ini olabileceği için korkarak içeri bir bakış attım. İçeri girmeden sopamla yere sert sert vurmuştum Samir çıksın diye ama çıkmamıştı.

Sonunda dayanamayıp üstümdeki giysiyi çıkarıp değneyimin ucuna bağladım. Gaz lambasındaki gaz yağından dökerek ateşe verdim kumaşı.

Ucunda ateş yanan değneği mağaranın içine tutarak oraya doğru yöneldim. Ateşi bir sağa bir sola tutarak etrafı inceliyordum.

Her yeri örümcek ağının sardığını görünce buraya ne bir hayvanın ne de bir insanın uğramadığına emin olmuştum.

" Samir dön artık."

Mağaranın iyice dibine doğru ilerlemiştim ama Samir yoktu. Bir an önce keçiyi bulup gitmem gerekiyordu. Anam telaş edecekti yoksa.

Bu kadar derin bir mağara hiç görmemiştim. Örümcek ağlarını elimle iteleyerek ilerlemeye devam ettim sonunda Samiri gördüğümde koşarak kucağıma aldım.

" Başıma ne işler açtın akşam akşam. Seni pişirip yesem hakkımdır. "

Kucağımda Samiri tutarak mağaranın girişine  doğru ilerlediğimde bir şok yaşadım.

Biraz önce girdiğim yer kapanmıştı. Taş falan düşmemişti giriş hiç var olmamış gibiydi.

Arkadaşlar yeni kurgumla karşınızdayım. Allah izin verirse yurt odasıyla beraber bu hikayeyi de yürütmek istiyorum.

Tekgöz masalını annanem bana anlatırdı. En sevdiğim masaldır bu. Annanemin gerçek bir hikaye diyerek bana anlattığı hikayeden ilham alarak yazacağım bu hikayeyi.

Umarım seversiniz.

Umarım seversiniz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mağaranın içi. Etrafı örümcek ağlıymış gibi düşünün.

TEKGÖZ -GAY-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin