Bölüm 3

12.2K 814 393
                                    

Medyayı izleyerek hikayenin içindeymiş gibi hissedebilirsiniz. 🧚‍♀️

İyi okumalar 🧚‍♂️

Sanki kalbimin sesini duyabilirlermiş gibi telaşlanmıştım. Hareket etmeyi kesip ne olur ne olmaz diye bir elimi keçinin ağzına koydum. En ufak bir ses bizi tehlikeye sokardı.

Delikten bakmaya devam ederken görüş acım kapanmıştı. Tekgözlü dev ağaca tırmanmaya başlayınca refleks olarak geri çekildim neredeyse elimdeki sopa elimden kayacakkı.

Şükür ki yosun yerinden oynamamıştı. De içinde bulunduğum ayaca tırmanıp görüş acım açılınca karşı ağaçlardan yere meyvelerin döküldüğünü gördüm.

Belli ki tırmanıp meyveleri toplamaktı amaçları. İleride bir tekgözlü dev daha görününce sırtından şıpır şıpır damlayan kanlar dikkatimi çekmişti.

İlerlemeye devam edip sırtı görününce sırtından sarkan 4 iri hayvan leşini görmüştüm.

Onun peşinden gelen başka bir dev daha gördüğümde korkudan zangırdamaya başladım. Elinde tuttuğu hayvanın kafasını çıplak eliyle koparmış tüysüz hayvanı çiğ çiğ yemeye başlamıştı.

Boş miğdem ağzıma geldiğinde böğürtü sesim duyulmasın diye keçinin ağzından çektiğim elimi ağzıma kapadım.

Bunlar yamyam gibiydi. Çiğ et yiyorlardı. Kafamı başka yöne çevirdim. İçimde bulunduğum ağacın üzerindeki dev aşağıya atladığında yer sallanmıştı.

Aman Allah'ım başka bir evrendeydim ben . Nenelerimizin anlattığı o eski devirlerdeydim. O mağaradayken bir şeyler olmuştu. Ya da mağara o şeyin ta kendisiydi.

Devler gider gitmez mağaraya geri dönmeliydim ama ne buna takatim vardı ne de mağaranın bir çıkışı.

Devler aşağıya attıkları yemişleri toplayıp gitmeye başlamışlardı. Aynı anda hareket ettiklerinde yer sallanıyordu. Onlar gider gitmez derin bir nefes aldım.

Koynumdaki keçi tehlikeyi hissetmiş gibi yerine sinmiş sesini çıkarmamıştı. İnşallah korkudan sütü kesilmemiştir diye düşündüm.

Ağaçların tepelerini olduğum yerden göremediğim için biraz bekledikten sonra dışarıya çıktım.

Yerlerde kalan tektük yemişi toplayıp hemen yedim. Onların bünyesine zarar vermeyen şey bana zarar verebilirdi ama keçi benden önce davranıp birini ağzına attığı için yemekte sorun görmedim. 

Ardından kocaman yayvan bir yaprağı alıp elimle kase gibi tuttum diğer elimle keçiyi sağdım.

Sütü kesilmek yerine bol bol otlandığı için çok çıkmıştı. Yaprak dolduğunda içip tekrar sağıyordum. Sonunda doyduğumu hissettiğimde doğruldum.

Bir şekilde nasıl evime dönebileceğimi öğrenmem gerekiyordu. Hem dönüş yolu bulup hemde insan azmanlarına yem olmamayı başarmalıydım.

İçine girdiğim ağacı iyice belleyip gün zifire dönmeden mağaraya varmak için yola koyuldum.

Ekşam çökerken mağaraya varmıştım.  Çok yorulmuş, açıkmış ve susamıştım. Bugün iyice otlayan keçiyi yine yanıma aldığım yaprağa sağıp kana kana içtim.

Elimde ışık olmadığı için kepeneğimin içinde keçiye  sarılıp sabahı bekledim.
Mağarayı bir mahlukat mesken tutmuştur diye içeriye girmemiş mağaranın yanındaki kuytu bir köşeye sinmiştim.

Böğürtü sesiyle gözümü açtığımda kalbim ağzımdan çıkacaktı. Sesler mağaranın içinde yankı yapıp daha güçlü bir şekilde kulaklarıma çarpıyordu.

İçeriye girip bakmaya korkuyordum ama bu acı dolu haykırışa kayıtsız kalamazdım.

Yavaş adımlarla içeriye girdiğimde yere devrilmiş olan tekgözlü devlerden birini gördüm. İlk defa bu kadar yakından gördüğüm için ödüm kopmuştu. Ama acısının sebebini öğrenmek istediğim için çırpınışlarından darbe almayacak bir mesafeye kadar ilerledim. Keçiyi mağaranın dışına bağladığım iyi olmuştu yoksa dev onu çiğ çiğ yerdi.

Acıyla böğürerek ayağına ulaşmaya çalıştığını gördüğümde ayağının altına dikkat kesildim.

Kocaman ayağının altındaki kıymığı gördüğümde acısının nedenini de anlamış oldum . Elleri o kadar büyüktüki ayağındaki kıymığı çıkaramıyordu. Çırpınışları durulduğunda ayağına yaklaşmaya cesaret edebilmiştim. Dev beni farkettiği için çırpınışlarını durdurmuştu ama acısı yüzünde can buluyordu.

Devin tekgözüne odaklanıp kıymığı çıkarmak için ayağına doğru elimi uzattım . Gövdemi uzak tutuyordum ne olur ne olmaz diye .

Elim tenine değdiğinde irkilip geri çekilmeye çalıştı ama elimi geri çekince kıpırdamamıştı. Daha temkinli olarak elimi uzatıp kıymığı tutup bir hamlde çektim.

Kıymık çok derine saplandığı için büyük bir böğürtü koparmıştı. Acısının müsebbibini ben bilip saldırır diye mağaradan dışarıya koştum. Böğürtüsü kesilince oda benim peşimden koşmuştu.

İyilik yap denize at diye boşuna dememişler.

Ama tek adımı benim 3 adımıma bedel olduğu için beni belimden tutup yukarı kaldırdı. Tek gözünü  anlamlandıramazmış gibi yüzüme dikti.

Yüzünü bana yaklaştırıp derin derin kokumu solumaya başladı. Sonunda beni yere bırakıp kalbinin olduğu yeri sert sert yumruklamaya başlamıştı.

Kalbini yumruklayıp beni gösterdi ve kendi dilinde homur homur bir şeyler söyledi
Sanırım bu onun dilinde teşekkür demekti.  Ya da ben öyle anlamıştım.

Önemli değil anlamında elimi savuşturup çıkışa yönelirken kükreyip elleriyle kalbini dövmeye devam etti.

İçgüdülerim kaçmamı söylüyordu. Sanırım biraz önce teşekkür etmek istememişti.

Kafamda rotamı belirleyip dikkatini çekmeden ilerlemeye çalıştım ve var gücümle koşmaya başladım. Ben koşmaya başlayınca acı dolu bir bağırtı koparıp peşime düşmüştü. Ama arkama bakmaya hiç niyetim yoktu.

Bu hikayeyi yazarken soluksuz bir maceranın içindeymişim gibi hissediyorum.

Umarım sizin içinde öyledir.

Aşağıya hayalimdeki devi koyuyorum. Beğenmediyseniz hayalinizdekiyle devam edin.

Bu arada 2.15 boyunda ve tek gözlü olarak hayal edin. Göz rengi bu şekilde.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.









TEKGÖZ -GAY-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin