5

137 11 3
                                    

Evangeline, gezindiği hanenin arka kapısından çıkarken kendi kendine homurdanıyordu.

"Cennet cennet demesini biliyor ama etrafı darmadağın hâlde bırakmış. Hizmetçi de mi çağırmıyor hiç?"

Kendisini kuş cıvıltılarının süslediği minik arka bahçenin sandalyesine attı yorgunlukla.

Ev, iki kattan oluşuyordu. İlk katta salon ve çalışma odası, ikinci katta ise yatak odası ve yıkanma yeri.

Tabi yatak odasının içerisindeki giyinme odasını saymazsa.

Kulağa aşırı küçük bir yer gibi gelse de fazla güzel bir aurası vardı buranın. O adamı onaylamak istemese de cennet dediği kadar vardı.

İç çekti.

Acaba ailesi şuan ne yapıyordu? Onu merak edip sorgulamışlar mıydı?

"Ağabeyim..." Dedi ayaklarını karnına doğru çekerek.

"Umarım tepki göstermez."

Ağabeyiyle arası garip bir şekilde fazla iyiydi. Annesi hep söylenirdi neden bu kadar iyi geçiniyorsunuz diye.

Anne kelimesi zihninden geçer geçmez kaşları çatıldı istemsizce. Annesini hiç sevmediğini bir kez daha tasdiklemiş olmuştu.

Böylesi en iyisiydi.

"En iyisi düşünmemek," dedi kendi kendine. Birkaç dakika sessizliğin tadını çıkardıktan sonra çığlık attı.

"Lydia!" Kahretsin, nasıl unutmuştu? Hala üzerinde olan balodan kalma kıyafetlere baktı tekrardan.

Bu kıyafeti acilen sahibi Lydia'ya geri götürmesi gerekiyordu. Her endişeli oluşundaki gibi yüzü kirece dönmüş, bir çare bulmak için deli gibi düşünüyordu. Bir sağa bir sola doğru voltalamaya başladı etrafı.

"Çok ayıp oldu... Çok ayıp oldu..." Durdu.

"Hadi götürebildim diyelim, yanımda giyecek başka hiçbir şey de yok ki!"

Gerginlikten kurumuş boğazını yumuşatabilmek için içeri girip mutfağa doğru ilerledi. Su doldururken kapının tıklanma sesini duydu.

Eli ayağına dolanmış bir vaziyette kapıya doğru ilerledi. Adımları her zamankinden daha tedirgin ve ürkekti.

"Kim o?" Diye sordu ses tonunu gizlemek ister gibi bir tonla.

"Thomas efendim, Mr. McBeafort'un hizmetkârıyım. Beni genç efendim gönderdi." Evet, ses tanıdık geliyordu, dünkü arabayı kullanan adam olmalıydı bu. Kapıyı araladı hızla.

"Hatırladım bayım, hoşgeldiniz." Aniden gelen bu kibar tavır adamı şaşırtmakla beraber minnettar etti.

"Sizi biraz bekleteceğim," dedi adam arabasına ilerleyerek.

Biraz sonra elinde ağır olduğu belli olan bir yükle yavaş yavaş yaklaşan orta yaşlı adam bağırır gibi bir tonla konuşmaya başladı nefes nefese.

"Affedin, tek başına biraz ağır oluyor... Malum başka bir yardımcı getiremiyorum buraya."

"Yardım etmemi ister misiniz?" Diye sorulsa da kibarca reddetti adam. İçeriye taşıdığı ağır sandığı içinden şükür çeke çeke yere bırakarak açıklamaya başladı.

"Hanımım, bunlar sizin için. Ölçülerinizi tam olarak bilmesek de efendinin tahminleriyle bir şeyler yaptırdık. Beğenmezseniz,"

"Ne ki bu?" Diye sandığa elini sürdü kadın.

"Kıyafet... Ve benzeri şeyler."  Gecelik demekten gereksiz yere utandı adam. Susmayı tercih etti.

"Başka bir isteğiniz var mı genç hanım?"

Yağmurlu Bir GeceWhere stories live. Discover now