altı

834 133 61
                                    

༺ 𒆜 ༻

Tamamen bilinmezlikti bu ve bilinmezlik, insanı önceden kestirilebilen her türlü tehlikeden daha çok ürkütür.

Görülmeyen Koleksiyon - Fragman, Stefan Zweig

༺ 𒆜 ༻

"Gerçekten güneşli bir günde uzun kollu giydiğine inanamıyorum." gülerek konuştuğumda, yüzüme gelen güneşle gözlerimi kıstım. Hava gerçekten çok sıcaktı ve bu yüzden deniz kenarına yürümeye gelmiştik. Jeongguk'un elini tutuyorken, üzerine bakarak söylediğim şeye Jeongguk, dudaklarını büzdü.

"Seni bekletmemek için, elime ne geldiyse onu giydim sevgilim." Hafifçe kıkırdadığımda, Jeongguk birleşik olan ellerimizi salladı yavaşça. Son zamanlarda üzerinde çalıştığı bir proje ödevi vardı. Bu yüzden de, geceleri daha geç uyuyor, sabahları olduğundan daha erken kalkıyordu, okulda bile pek görüşemiyorduk. Şu an ise hafta sonu olduğu için daha rahattık. 

"Projeni ne zaman teslim edeceksin?" diye sorduğumda, cevapladı hemen.

"Salı günü, az kaldı bitmesine." dediğinde, aklımda direkt hesap yaptım. Bugün pazar ise, iki gün sonra projesini teslim edecek ve sonrasında rahatlayacaktı.

"Sadece iki gün kalmış, sonrasında rahatsın." Gülümsedi.

"Evet, sonrasında seninle daha çok vakit geçireceğim. Seni aksattığımın farkındayım sevgilim, üzgünüm, bunu telafi edeceğim." Elimi sıkılaştırdım, kafamı salladım iki yana.

"Hayır, sorun değil. Üzülme lütfen." Jeongguk, hızlı konuşmama karşı güldü ve hafifçe eğilip saçlarımın üzerine öpücük kondurdu.

"Seni seviyorum." dediğinde, yüzünü inceledim. Teni solgun görünüyordu, göz altlarında hafif bir morluk dikkatli bakınca kendini belli ediyordu. Yorgun gözüküyordu ve sanki gizlediği bir şey varmış gibi hissediyordum. Uzanıp yanağına kısa bir öpücük kondurdum.

"Ben de seni seviyorum sevgilim." Gülümsedi. Biraz daha yürüdüğümüzde aklıma küçükken teyzemle yaptığım şey gelince, Jeongguk'un önüne geçip, heyecanla konuştum.

"Taş sektirelim mi?" Jeongguk, şaşkınlıkla kaşlarını kaldırırken, kocaman gülümsedim ve ısrar ettim.

"Lütfen! Eminim ki çok eğleneceğiz." Jeongguk, itiraz edemeyeceğini anladığında pes etti ve kabul etti.

"Peki, eğlenelim bakalım." Kayalıklara doğru koştuğumda, arkamdan Jeongguk'un "Düşeceksin, koşma öyle." deyişini duysam da umursamadım. Kayalıkların yanına geldiğimde, yerden ufak bir taş aldım ve hafif eğilerek, denizin üzerine fırlattım. İki kere sektirdiğinde, dudaklarımı büzdüm. Küçükken teyzemle birlikte yaptığımızda, daha fazla sekiyordu. Jeongguk, yanıma geldiğinde yerden iki tane taş alıp, birini ona verdim.

"Beni geçebilecek misin sence?" dediğimde, güldü.

"Pek emin değilim Hanımefendi Hye Rin."

Güldüm. Taşı, dikkatle denizin üzerine yolladığımda üç kere sektiğinde kafamı idare eder dermişçesine yavaşça salladım.

"Üç, gayet iddialı." Jeongguk, arkamdan konuştuğunda, ona döndüm ve imalı bir şekilde konuştum.

"Sıra sizde Bay Jeon." Bay Jeon, dememe güldüğünde yanıma geldi ve gözlerini kısıp, hafif eğildiğinde taşı fırlattı. Onun da üç kez sektiğini gördüğümde, gülümsedim.

𝐑𝐞𝐦𝐞𝐦𝐛𝐞𝐫 𝐭𝐨 𝐑𝐞𝐦𝐞𝐦𝐛𝐞𝐫 𝐦𝐞「 JJK 」Where stories live. Discover now