XXXII. YILDIZIN ÖLÜMÜ

289 30 160
                                    

-{elena ledda-pesa}

•çok sevdiğim bu parçayı dinleyerek okumanızı tavsiye eder, keyifli okumalar ve bol yorumlar dilerim sevgili dostlarım. :)

  Annemle ve yanındaki tanımadığım adamla siyah arabaya binmek üzereydim. Hiç istemeyerek yaptığım onlarca seçimden biriydi bu da, hayat bizi seçenekler arasında seçeneksiz bırakmaya bayılıyordu dostlarım.
  Annemle birlikte gitmemek için fazlaca sebebim olduğu doğruydu, hayatımı bu noktaya getiren tüm değişkenlere annemden uzaklaşmak için katlanmış olduğumu da düşünecek olursak, buraya kadar gelmişken geri dönmemem gerekirdi. Ama dostlarım, hayat bizi değiştiriyordu ve bu asla yaşla ilgili değildi. Gurur Faysal hayatıma girmiş olmasaydı ben bugün burada, bambaşka bir seçim yapabilecektim.
Şimdi ise kendimi hayal kırıklığına uğramış bir biçareden öte göremiyordum.
Küçük karınca kadın, deve aşık olmakla hayatının en büyük hatasını yapmıştı. Ve sanırım hiçbir kadın, aşkı kötü bir adamın ellerinde tatmadıkça hayatı tanıyamıyordu.
İyi ve kötü, güzel ve çirkin, varoluş ve yok oluş gibi, aşkın kendisi de birbirini çürüten tezatların bir parçasıydı. Her aşk, aşkı hak etmeyen bir zalimin ellerinde paramparça olurdu biraz.

Ve büyürdük.

Aşkı seçimlerimizin bir parçası olarak görmekle büyük bir hata yapmıştım. Gurur Faysal, kime aşık olacağımızı seçemeyiz demişti, dahası dostlarım o harika bir öğretmendi ki, bu gerçeği yaşayarak öğrenmemi sağlamıştı.
Böylece ben, Gurur Faysal'a karşı ilk yenilgimi almakla birlikte hayata karşı da ilk yenilgimi almıştım.

Tanrı her şeyi ne de güzel yaratmıştı! Kedileri, gökyüzünü, yıldızları, çiçekleri...Güzel yaratmadığı bir tek insanoğlu vardı. Belki biraz da aşk...

Siyah arabaya binmek üzereydim.
Gurur Faysal bir seçim yapmamı bile beklemeden gitmişti. Bu onun seçimleri karşısında, benim seçimimin bir önemi olmadığını söyleme biçimiydi.

Siyah arabaya binecektim. Ciğerlerimden boğazıma doğru yükselen bir düğüm olmasaydı, annemle birlikte giderdim. Birdenbire üzerime çöken ağlama isteğiyle ve yaşlarla dolan gözlerimle ne yapacağımı bilemeyerek duraksadım. Şimdiye dek yaşanan her şey, siyah beyaz bir sinema filmi gibi zihnime üşüştü; zorla tutulduğum bir sinema salonunda buhran içinde çaresiz kaldığımı hissettim.

Ve koşmaya başladım.

Tıpkı Nil'i ve polis memurlarını arkamda bıraktığım günde olduğu gibi dostlarım, rüzgara karşı böğürerek koştum. Bitiş çizgisinin Gurur Faysal'ın kollarının arası olmasını ne de çok isterdim!

Gözyaşlarım görüş açımı bulanıklaştırana kadar ve adrenalinden nefesim tekleyene kadar koşmayı sürdürdüğümde peşimden koşan bir adet iri memeli annem ya da babamın korumalarından birileri var mıydı bilmiyordum ama ben Gurur'un peşimden koşacak olmasını umut etmiştim.

Hatta, ilahi bir ışık misali gökyüzünden süzülerek yanıbaşıma da konabilirdin Sevgili Gurur Faysal...Kanatlarına tutunup bilmediğim diyarlara havalanmak konusunda hiçbir tereddüt yaşamazdım o zaman. Belki, büyümeyen çocukların olduğu uzak ülkelerden birine göçerdik birlikte, belki aşkı hala masumane yaşayan çiftlerin diyarlarında konuklardık, turnalarla yan yana uçardık ve ben seni, seninle her yere gelecek kadar çok seviyor olduğumu itiraf edebilirdim sana...

Ciğerlerimi, kalbimi ve ruhumu sızlatan bir acı, nefesimi büsbütün kesti; bacaklarımın gücünün kalmadığını sezip duraksadım. Hıçkırarak ağlarken bir yandan da nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum, ellerimi dizlerime dayayıp bekledim.
Üzerime doğru uzanan bir el bulanık gözlerimin görüş açısına girdiğinde kalbim heyecanla çarptı. Başımı kaldırıp baktığımda ise, Çağlar'ın endişeli yüzüyle karşılaşmış olmak ağlama isteğimi büsbütün kamçıladı; ciğerlerimden gelen sesli bir yakarışla haykırdım, dostlarım.

KANUNSUZWhere stories live. Discover now