007: Jung Wooyoung kusurlu

670 73 65
                                    

≪Ben bile kendimiTanıyamazkenBaşkalarının tanımasıÇok gülünç≫

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ben bile kendimi
Tanıyamazken
Başkalarının tanıması
Çok gülünç

Wooyoung kendi görünüşünü hiçbir zaman sevmemişti.

Çoğu insan da sevmediği için kendisini özel ya da herhangi bir ilgi için değerli hissetmiyordu.

Herkesin kendisinde sevmediği bir şey vardı; kilolarından gözlerinin şekillerine, dudaklarından sivilce izlerine ya da çenesinin uzunluğuna kadar. O yüzden plastik cerrahi diye bir şey vardı ve o yüzden güzellik endüstrisi bu kadar pahalıydı ama Wooyoung kendi görüntüsünü değiştirmek için bıçak altına yatacak kadar da nefret etmiyordu görünüşünden.

Sadece... bazen daha farklı görünmeyi, daha iyi görünmeyi istemişti. İstediği gibi görünmeyi istemişti. İstemişti, istemişti, istemişti.

Annesi genç bir yüzle ve gülümsediğinde ya da kahkaha attığında beliren derin gamzelerinin bulunduğu yanaklarıyla her zaman zayıf biriydi. Makyajını her zaman doğal yapar, istediği zaman uçlarını istediği renge boyadığı saçlarını ise hep omuz hizasında tutardı. Kendi görünüşüyle her zaman farklı şeyler denemeyi severdi ama söz konusu Wooyoung'un değişik göz renkleri olduğunda işler değişiyordu.

Annesi fotoğraf çekinmeyi de çok severdi özellikle de sosyete davetleri için giyinip kuşandığı zamanlarda. Ama o fotoğraflar hiçbir zaman Wooyoung'u değil sadece kendisini ve Wooyoung'un babasını kapsıyordu.

Wooyoung'un babası ise uzun, kusursuz kemik yapısıyla ve gözleri saygıyla üzerine çeken pürüzlü sesiyle güçlü bir adamdı. Yapılıydı da ve kadınların peşinde koşmadığı zamanlarda çoğunlukla spor salonlarında görülürdü.

İyi bir vücut imajına sahip olmaya takıntılıydı ve Wooyoung'a o konuda ona kıyasla ne kadar bayağı olduğunu hatırlatmayı hiç es geçmezdi.

Wooyoung belli bir süre sonra ikisini de kıskanmaya başlamıştı. Annesinin sevimli gamzelerini ve yumuşak hatlarını ve babasının boyuyla karizmatik, girişken kişiliğini kıskanmıştı. Onların sahip olduğu şeyleri istemişti çünkü kendisinin yeterli olmadığını biliyordu.

Wooyoung büyürken anne babasıyla karşılaştırıldığında ne kadar yetersiz olduğunu gittikçe daha çok anlamıştı.

İlk başta gözlerinden ve nereye giderse gitsin hep kötü niyetli bakışları üzerine çekişinden nefret etmişti. Ardından çıkıntılı ve yüzüne göre çok aykırı duran burnundan nefret etmişti. Daha sonra sınıfındaki diğer erkeklere göre ne kadar kısa olduğunu, ergenliğe girdiklerinde hepsinin aniden uzadığını fark etmişti.

Ardından genç-yetişkin biri olduğunda metabolizması yavaşladığı için giydiklerine ve yediklerine dikkat etmeye başlamıştı. Bazen aynada kendisine bakar ve küçük inatçı göbeğini parmağıyla dürter, keşke bir asam olsa da göbeğimi bir sihirle yok edebilsem diye düşünürdü. Ama Hogwarts'a gitmiyordu ve bu dünyada sihir yoktu.

WHO WE ARE | Woosan (Türkçe Çeviri)Where stories live. Discover now