020: Jung Wooyoung çözüyor

417 43 33
                                    

≪Peki birbirimizi başarısızlığa uğrattığımızdane olacak?≫

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.


≪Peki birbirimizi başarısızlığa uğrattığımızda
ne olacak?

Mutluluğu aramak... her zaman bu kadar zor olmamıştı. Ama böyle de olmamıştı.

Wooyoung çocukken çok fazla gülerdi. Yani gerçekten mutlu hissederdi. İçinizi kıvılcımlarla dolduran türden apaçık belli olan ve sonuç olarak o kıvılcımların sönmesinin çok da uzun sürmediği bir mutluluktu.

Birçok çocuk öyle hissederdi, büyük çoğunluğu daha önce dünyanın acımasızlığıyla tanışmamıştı... fakat er geç toplum onlara bir kaya gibi çarpıyordu.

Wooyoung'un annesi -tüm o kavgalar ve alaylardan ve kendi oğluna ve evli olduğu adama karşı duyduğu nefretten önce- bazen geceleri ona sarılır ve aslında onun için oldukça utandırıcı olan bebekken ne kadar gürültülü ve deli dolu olduğunun hikayelerini anlatırdı. Çığlık atardı, koşardı, sebepsiz yere kavgalar çıkarırdı ve çoğu zaman annesinin baş edemeyeceği kadar sorunlu olurdu.

Ama annesi son kusuruna kadar onu sevmişti. En azından sevdiğini söylemişti, ta ki Wooyoung yalan söylediğini fark edene kadar.

Zaman geçip giderken Wooyoung aynanın önünde dikilirken ya da eski fotoğraflarının önünden geçerken kendisini tanıyamazdı bile çünkü içinde bir yerlerde hep bir boşluk hissederken nasıl o kadar içten gülümseyebiliyordu ki o zamanlar?

Uyanırdı ve geri uyumayı isterdi. Tavana öylece bakar ve zamanın nasıl bir bulanıklıktan ibaret olduğunu düşünürdü; umutsuzluk ve hiçlik içinde sonsuz bir döngüydü. Her ne kadar çok istese de lanet olsun ki bir an bile durmuyordu.

Yaşça daha da büyüdü ve daha da yoruldu. Ne zaman mutlu olduğunu hissetse uzun sürmeyeceğini biliyordu. Gülmenin, konuşmanın, sosyalleşmenin, insanları umursamanın gereksiz olduğunu fark etti. Her şeyin gereksiz olduğunu fark etti.

Ve Wooyoung dünyanın sadece durmasını ister olmuştu. Bazen gözlerini açıp nefes almak kusmak istemesine neden oluyordu.

"Orada her şey yolunda mı?"

Wooyoung'un karman çorman düşüncelerinin ortasında Yeosang'ın sesi belirdi. Kalp atışlarını sayarak normale dönmeye çalışırken yere bakmayı kesti. Şu anda verandaya yaslanan ondan daha uzun olan Yeosang'a baktı, yüz ifadesinde belli belirsiz bir gülümseme vardı.

Wooyoung dudağını ısırırken ağzının ne kadar kuruduğunu fark etti. Sertçe başını salladı ama Yeosang'ın inandığına emin değildi. "E-evet. Her şey, ee... yolunda."

Yeosang sokağı geçti ve o an Wooyoung giydiği uzun kahverengi sweatshirt'ü fark etti, kapüşonunu başına geçirmişti. "San'ın evine gitmek için otobüse mi bineceksin?"

Yine Wooyoung, Yeosang'ın San'ın adını nereden bildiğini merak etti. Onu bu konu hakkında sorgulaması gerektiğini biliyordu ama düzgünce düşünemiyordu ve  bastırdığı tüm öfkesini serbest bırakmaya ihtiyacı vardı.

WHO WE ARE | Woosan (Türkçe Çeviri)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora