otuz sekiz

826 54 10
                                    

"Kolyeyi neden çöpe attın Eylem?"

Gelen soruya karşı donakalmış,daha ne olduğunu anlayamadan Buğra sınıfı terk etmişti.

Ve ben tahmin edebileceğiniz üzere,tek kelime dahi edememiştim.
Oysa sınıfa ne hayallerle çıkmıştın..

Koşarak çantama baktığımda daha 20 dakika önce çantama koyduğum kutu yoktu.Korkarak çöp kutusuna baktım.

Not yırtılmış,kutuysa kolyeyle beraber çoktan çöpü boyamıştı.Üstelik kolye de çoktan kopartılmıştı.

Kolyeyi çöpe benim atmadığımı nasıl kanıtlayacaktım bilmiyorum ama tek bildiğim Buğra'nın peşinden gitmem gerektiğiydi.

Tam sınıftan çıkacakken içeri en sevmediğim hoca olan matematik hocası girdi.Kadın ne hikmetse hep benim sınıftan çıkmam gereken anlarda derse giriyordu.

Geçen sene regl olduğumu farkedip hoca içeri girmeden tuvalete gitmek istemiştim ama anında sınıfa damlamış,
özel bir mevzu olduğunu söylememe rağmen beni sınıftan çıkarmamıştı.
Böyle de antipatik bir hocaydı işte.

"Hocam benim acilen çıkmam gerekiyor.Lütfen."

"Otur oturduğun yere.Zil çalmadan önce neredeydin?"

"Hay senin ziline dee,sana da."

"Bir şey mi dedin Eylem?"

Tek kaşını kaldırmış,aval aval suratıma bakıyordu.Sanırım cool olmaya falan çalışıyor,ama asla başaramıyordu. Dişlerimi sıkarak zorla gülümsemeye çalıştım.

"Yok hocam.Haklısınız."

Tüm ders boyunca Buğra'yı ve nerede olduğunu düşünmüştüm.O gözlerindeki hayal kırıklığı o kadar ağırıma gitmişti ki uzun bir süre unutabileceğimi de düşünmüyordum.

Nihayet zil çaldığında eşyalarımı toparlayıp sınıftan çıktım.Okulun her yerine bakmış,yine de Buğra'yı görememiştim.

Belki de çoktan okuldan çıkmıştı.
Telefonumu açıp Buğra'nın olduğu sohbete girdim.

buğra: kolyeyi beğendin mi :)
(15:23)

buğra: serenle ne konuşuyorsunuz?

buğra: umarım sana saçma sapan şeyler anlatmıyordur.
(15:44)

1 saat önce attığı mesajlara bakıp burukça gülümsedim.Arama butonuna bastığımda telefonu çalmadı.
Çoktan kapatmıştı.

Mutsuz ve huzursuzca okuldan çıktım.Okulun yanındaki Bi Cafe'ye oturup bir kahve söyledim.Sanırım başka türlü kendime gelemeyecektim.

"Ooo hoşgeldiniz Eylem Hanım.Sizi buralarda görür müydük?"

Okuldan yakın arkadaşım olan Can'a zorla gülümsemeye çalıştım.Bir şey olduğunu anlamasını istemiyordum.
Zira anlatacak halim de yoktu.

"Arada uğruyorum işte.Nasıl gidiyor?" dedim zor çıkan sesimle.

"İyi misin sen?Sesin çok kötü geliyor.
Seninki de burada.O da en az senin kadar yıkılmış gibi."

Başıyla işaret ettiği yere baktığımda bahçede oturan Buğra'yı gördüm.
Yanında ise geçen haftalarda okula gelen adını bilmediğim bir kız vardı.

Ve o adını bilmediğin kız şuanda Buğra'nın elini tutuyor Eylem.

Buğra uzaktan bile üzgün olduğu belli bir vaziyette otururken yanındaki kız elini onun elinin üstüne koydu.

Dilim tutulmuş gibi onlara baktım ve sonrasında hemen kafamı çevirdim.

Bir anda yerimden kalkarak önüme bakmadan yürümeye başladım.
Hemen buradan çıkmak istiyordum,
nefes alabilmek için.

Önümde sipariş verdiğim kahveyi getiren garsona çarptığımda yere düşen bardak tuzla buz oldu.Şimdi tüm bakışları üzerimde hissediyordum.

Muhtemelen Buğra ve o kız da bana bakıyordu ama şuan tek istediğim eve gidip uyumaktan başka bir şey değildi.Burası bile bana dar gelmişti.

"Ç-çok özür dilerim.Kusura bakmayın."

Arkamda Can'ın bana bağırışlarını umursamadan kafenin önünden geçen ilk taksiye bindim.

Buğra ve Seren'in arasında bir şey olmadığını geç de olsa idrak edebilmiştim ama şimdi bu neydi?

İkisinin ellerinin üst üste olduğu an gözümün önüne gelirken sıkıca gözlerimi yumdum.Sanki bunu yapmamı beklermiş gibi gözlerimde duran damlalar ise fırsat bulmuş,hepsi akmıştı.

Evin önüne geldiğimde taksiciye parasını vererek taksiden indim.O anda bomboş sokakta telefonumdan bir mesaj sesi yükseldi.

+90**********: nasıl hediyemi beğendin mi :D?

+90**********: çöpte senin üstünde durduğundan daha iyi durduğuna eminim ;)

⛓️
tam her şey düzelecekken kaos yaratmaya bayılıyorum huyum kurusun😌
diğer bölümler texting olarak devam edecek.

beni bi' sevsene ❦ {tamamlandı} Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ