BÖLÜM - 5

160 20 6
                                    

5- DÜELLO

"Yaşam Taşı bizde efendim."

Efendi Hades, "Nasıl?" dedi ayağa kalkıp. "Bu... İmkansız! Sahte bir taş olmalı o. Bizi kandırmaya nasıl cüret edersin?"

İlk kez sesini duyduğum, Hades'in hemen karşısında ve Zeus'un sağ çaprazında oturan tanrı Poseidon konuştu. "Kandırmıyor, Hades. Deniz halkım bu kadar uzaktan bile taşın enerjisini hissetmiş. Önceden hiç hissedemiyorlardı ancak bir kaç gündür hissettiklerini söylediler bana."

  Hades daha da sinirlendi. Böyle bir bilgiyi ona söylemediği için olsa gerek, Poseidon'a olan bakışlarını çekemedi.

Salonda bir süre sessizlik olunca Zeus ayağa kalktı, onunla birlikte herkes de oturduğu yerden kalkıp kararı beklemeye başladı.

  Ben, Alec, korkuyordum. Hayatımda korktuğum anlar çok fazla değildi, ancak Alya'yı buradan alıp götürsem bile, onu kaybetmekten korkuyordum.

"Anlaşma yapılması üzerine, tanrıların sözlerini tutup, yaşam taşınının ve Alya Soylu'nun takas edilmesine, ancak henüz Alya Soylu'nun güçlerine çok güvenmeyip, bu boyuttan çıkmasına izin verilmemesine karar verilmiştir."
 
Hem iyi hem de kötü bir karardı çünkü bu Alya'yı şimdi kurtarsam bile ileride yine tehlikeye girebileceği anlamına geliyordu. Yine de, en azından Alya'ya her şeyi anlatacak vaktim olacaktı.

  Dryas bize Alya'yı getirdi. Hepimiz selam verip salondan çıktık. Dışarıdaki görevli bize yine yarıtanrılar okulunda kalabileceğimizi söyledi. Alya Rüya'ya ve diğerlerine sarıldı, beni görmezlikten geldi ve Işıl'a sarılacağı sırada Işıl da ona sarılmak istemedi. Alya şaşırsa da bir şey demedi.

Yarıtanrılar okuluna gelmeden önce kaçırıldığım ormana doğru Alya'yı çekiştirip diğerlerine az sonra geleceğimizi söyledim. Konuşmamız gerekiyordu.

  Onu gövdesi kocaman olan ağaca çekiştirerek kolumla ağacın arasına aldım.

  "Şimdi anlatıyorum, sen de beni dinleyeceksin Almira. Ben asla sana ihanet etmedim. Sen yokken yaptığım tek şey seni aramak oldu, istersen diğerlerine de sorabilirsin. O kızıl şeytan dediğin kız da beni zorla öptü..."

  Cümlemi bitirmeden Alya dudaklarıma yapışınca şaşkınlıktan karşılık veremedim. Dudaklarını çekti, ellerini çeneme koydu.

"Hepsi oyundu, onlar yüzünden yaptığım bir oyun."

Bulunduğumuz ağacın altına oturduk ve anlatmaya başladı.

"Ben Hades'ten kaçmaya çalışırken onlar geldi ve senin onları beni kurtarmak için yolladığını söylediler. Ben de başka çarem olmadığı için onlarla birlikte gittim. Orada Kevin, Lenora ve Dryas ilk başlarda bana çok kötü davranmadılar ama..."

"Bir dakika, Lenora da kim?"

"Lenora boynumdaki kolyeyi almak isteyen deli bir büyücü. İlk başta iyi birisi zannetmiştim. Ancak TWOS'deyken bir takım garip olaylar oldu ve kolyemi birinin istediğine dair mesajlar yollayıp durdular. Sonra rüyalarımla oynandı, seni bana kötü gösterdiler. Hem de çok kötüydü. Sırf o kızıl şeytan için beni bırakmıştın ve neyse... Her şeyin mükemmel gittiğini ve benim hiçbir şeyden şüphelenmediğimi sandılar. Ancak unuttukları şey benim ruh eşliliği gücümdü,sen fark etmeden senin kalbini dinledim ve neler olduğunu az çok anladım."

  "Ben... benden vazgeçtiğini düşünmüştüm."dedim sesimin titremesine engel olamadan. O da beni bıraksaydı, annem gibi o da çekip gitseydi ben ne yapardım? Alya benim yaşama sebebimdi.

"Senden vazgeçmek mi?"Kahkaha attı. Ben de güldüm onunla. Her şey iyi olacaktı, artık Alya yanımdaydı ve endişelenecek hiçbir durum yoktu.

...

YARITANRILAR OKULUWhere stories live. Discover now