20

2.3K 226 94
                                    

"elektrikler gelmeyecekse bize gidelim." gözlerimi kırpıştırırken kolunu tutmuştum. "minmin?" kesinlikle onu tekrardan karanlıkta bırakmak istemiyordum. "koş getir hadi onu da." kafamı sallayarak onu arkamda bıraktığımda odama ilerlemiştim. üzerimdekileri hızla değiştirirken minmin'i kucağıma aldım ve odadan çıktım.

"karanlıktan korkuyor musun?" kafamı sanki görebilecekmiş gibi iki yana sallarken ne yaptığımı sonradan fark etmiş ve gözlerimi devirmiştim. "doğru, bunu önceden söylemiştim." birkaç mırıltı çıkardığımda kıkırdama sesleri kulağıma geliyordu.

korkmuyordum çünkü sen buradaydın. sen buradaydın, yanımdaydın. benim için, onun için fark etmeden buradaydın. buradaydık. nasıl korkardım? ellerimi tutmayacak mıydın birazdan her zaman yaptığın gibi? sen de büyük değilsin ama aynı zamanda her şeye rağmen beni korumaya çalışanda sen değil misin?

biz evden hızlı bir şekilde ayrılırken minmin'i onun kucağına vermiştim. kapıyı kilitleyip onlara doğru döndüğümde yürümeye başlamıştık. "üşüttüğünü söylemiştin?" mırıldanarak onu onaylamıştım. "şimdi daha iyiyim." kafasını salladı. "çay yaparız sana eve geçtiğimizde." sesli bir şekilde gülerek kafamı sallamıştım. "şu günlerde çok fazla ayağına dolandım jimin hyung."

uzanıp parmakları ile burnumu kıstırdığında huylanırken kafamı geri çekmiştim. "ben şikayetçi değilim yoongi." omuzlarımı silkerek önüme döndüğümde ellerimi ceplerime sıkıştırmıştım.

"seninle olduğum zaman hiç olmadığım kadar mutluyum." söylediklerini şaşkınca dinlerken dudaklarım kıvrılmıştı hızla. muhtemelen hayatımın yarısında bile değildim ve ilk defa bu kadar mutluydum. bu his nedir bilmiyorum fakat daha önce hiçbir zaman böyle hissetmediğimi biliyorum.

"öyleyse, arkadaşlığımız hiç bitmeyecek?" kendi söylediğim şey yutkunmama neden olurken ona bakmıştım. onunda bana baktığını fark ettiğimde gülümsedim. normalde yapacağım şeyi yapmadım bu sefer, kaçırmadım gözlerimi. o da bana bakmaya devam etti bir süre ve hemen ardından gülümsedi. "bitmeyecek yoongi." 

bitmeyecek.

öyleyse bu gece ellerimi hiç bırakma.

evleri benim evime yakın olduğu için yolumuz fazla uzun sürmemişti. yolda saçma sapan birkaç şey daha konuştuktan sonra eve gelmiştik bile. o kapıyı açarken minmin'i kucağıma aldım ve karnını okşadım bir süre. "hayır, hayır." çatık kaşlarım ile ona bakarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. fakat kesinlikle hiçbir fikrim yoktu. "dalga mı geçiyorlar bizimle?" ona bakmaya devam ederken sinirle gülmüştü. "elektrikler yok."

söylediğine şaşkın bir şekilde gülerken onunla birlikte içeriye girmiştim. "hyung saçmalama." ışığı açıp kapatırken gerçekten de yanmadığını fark etmiştim. kaşlarım hızla çatılırken jimin'e doğru baktım. "ne yapacağız o zaman?" omuzlarını silkmişti. "aç mısın?" kafamı sallayarak onu onaylamıştım. "biraz." elimden tutup beni ilerletirken mutfağa gittiğimizi biliyorum. minmin hâlâ daha kucağımdaydı.

mutfağa vardığımızda biraz daha aydınlıktı burası. muhtemelen ay ışığı buraya vuruyordu. ben ne olduğunu anlamadan önüme koyduğu tabak ile irkilmiş ve ona dönmüştüm. "dışarı mı çıksak?" ona bakarak omuzlarımı silkmiştim. "bana uyar." karşıma otururken başını geriye atmış ve derin bir nefes almıştı. "vazgeçtim."

kaşlarımı çatarak yemeğimi yemeye devam ederken aklıma gelen şeyler ile ona dönmüş ve gülümsemiştim. "konuştuğun kişi ne oldu?" bunu beklemediği bakışlarından belli olurken birden omuzlarını silkmişti. "sevgilisi varmış. olmazdı zaten ondan, önümüze bakacağız."

caught in a lie, yoonminWhere stories live. Discover now