23

2K 187 117
                                    

"onun kötü bir insan olduğunu düşünmüyorum jungkook." jungkook sakince nefesini verdi.

"kötü biri olmadığını biliyorum. sadece-"

"sadece ne?" jungkook elindeki kahveden bir yudum daha alırken sakince yürümeye devam etmişti.

"böyle konuşup bana vicdan azabı çektirmek hoşuna gidiyor olsa gerek." karşısındaki çocuk gülerek ona bakmıştı. elini omzuna yerleştirdi ve okşadı. "sen de kötü biri değilsin jungkook. belki de ondan özür dilemelisin."

"belki de."

&

"yoongi! seni ne kadar özledim haberin var mı?" gülerek hoseok hyung'a sarıldığım sırada bedenlerimiz bir sağa bir sola doğru sallanıyordu. "ben de seni özledim hyung! özlemişim yani." sırtımı sıvazlarken geri çekilmişti. "neden yanımıza gelmedin?" omuzlarımı silkerek ona doğru baktığım sırada ensemi kaşıyordum.

"bilmiyor musun?" hızla suratı asılmıştı. "elbette biliyorum. jimin ile kavga etmeniz değil mi? her şeyi biliyoruz. o tam bir şapşal. fakat yine de bize seni öz-" birden duraksadığında cümlesi yarıda kesilmişti. ardından hiçbir şey olmamış gibi devam etti.

"bugün lunapark gezisi yapmayı planladık yoongi. sen de geliyorsun." hoseok hyung önüme geçip yürümeye başladığında hızla peşinden koşarak ona bakmıştım. "hoseok hyu- hoseok hyung? hey? hoseok hyung. hoseok hyu- ben gelemem, hoseok hyung." sesimi ona duyurmaya çalıştığım sırada cebinden çıkan biletlerden birini elime tutuşturdu aniden. beni dinliyor gibi görünmüyordu. kesinlikle görünmüyordu.

"yemek yemeyiz diye düşündüm ama elbette bir şeyler atıştırırız!"

beni gerçekten dinlemiyordu!

"jimin gelecek mi?" soruma karşılık gözleri hızla bana dönerken sırıtmıştı. "gelmesini mi isterdin?" o sesli bir şekilde gülmeye başladığında kaşlarım olabildiğince çatılmıştı. "elbette hayır? yani ev- bilmiyorum."

"oh, özlemden düşüp bayılacak gibisin yoongi!" o yürümeye devam ederken olduğum yerde durup ellerimi bacaklarıma vurmuştum. "o nereden çıktı hyung? onu görmeye hazır olduğumu düşünmüyorum." düşündüğüne dair mırıltılar çıkartırken elini alnına koymuş ve kafasını sallamıştı.

beni anladığını düşünerek derin bir oh çektiğimde sessizliği bozan taraf o olmuştu.

"kendim için roller coaster bileti almadım çünkü siz bindiğinizde sizi çekip eğleni-"

"hoseok hyung!"

&

"jimin giyer misin şu pantolonu?" jimin umursamadan izlediği filme bakmaya devam ederken hoseok sinirle elindeki kıyafetleri yüzüne fırlatmıştı. "bu yüz ne kadar değerli haberin var mı!"

"geliyor musun gelmiyor musun jimin?" jimin inadından vazgeçecek gibi durmuyordu. kafasını tekrardan olumsuz anlamda iki yana sallarken hoseok her şeyi kabullenmiş bir şekilde koltuğa oturmuş ve telefona sarılmıştı. hızla namjoon'u ararken bacaklarını titretiyordu.

bu çocuk planını bozmaktan başka bir şey yapmıyordu.

"namjoon, jimin planlarımı bozuyor ve onunla daha fazla uğraşmak istediğimi düşünmüyorum tamam mı? eğer istiyorsan gel ve bu aptal ergeni yatağından çıkarıp bizimle beraber lunapark gezisine gelmeye ikna et!"

jimin sakince fısıldadı. "seni duyuyorum."

"oh, gerçekten duyuyor musun? öyleyse bir daha duy. sen aptal bir ergensin!" jimin karşısındakini sinir etmenin verdiği hisle sessizce gülerken hoseok sabır dilercesine namjoon ile konuşmaya devam etti. namjoon cevap verdi. "hoseok, en kötüsü üçümüz beraber eğleniriz. onu zorlama." hoseok anlarcasına kafa salladığında oturduğu yerden kalkmış, kısa bir vedalaşmadan sonra telefonu kapatmıştı.

caught in a lie, yoonminDonde viven las historias. Descúbrelo ahora