𝑻𝒘𝒐 𝑳𝒊𝒕𝒕𝒍𝒆 𝑲𝒊𝒅𝒔

1.5K 101 66
                                    

~Giriş~

-Mischief Managed-

Küçük kız, dizlerine gelen siyah elbisesinin eteklerini düzeltti ve yine onun gibi siyah ama çok daha uzun bir elbise giyen annesinin elini tuttu. Hemen yanında duran babası ise takım elbisesinin yakasını düzeltip gururlu bir gülümsemeyle kızına baktı, biricik varisine.

"Nereye gidiyoruz baba?" Diye sordu kız ona dönerek. Babasının, iş için bazı davetlere katıldığını biliyordu, ama tekrar Rosier malikanesi gitmek istemiyordu. Özellikle de sürekli onunla uğraşan Evan Rosier varken.

Bunu babasına da söyledi. "Rosier'lere gitmek istemiyorum."

"Merak etme prensesim. Oraya gitmiyoruz." Dedi adam güvence vererek.

"Nereye gidiyoruz?"

"Sierra!" Diye kısık sesle azarladı onu annesi. "Çok fazla soru sormak yok dememiş miydim ben sana?!"

"Coraline." Karısını üstü kapalı uyaran adam kızın elini tuttu ve üçünü birlikte Black Malikenesinin önüne cisimledi.

Kadın huysuzca boynundaki pırlanta kolyeyle oynarken bahçeye doğru adımladılar.

Davetli oldukları için demir parmaklıklı kapıdan rahatlıkla geçerken içerideki ürkütücü heykellere kaydı Sierra'nın gözü. 'Burası Rosier malikanesinden daha korkunç' diye düşündü.

Babasının eline daha sıkı tutundu, çünkü olası bir durumda annesinden daha çok yardımının olacağını düşündü.

"Korkmana gerek yok." Aldrich White, kızına gülümsedi ve elini daha sıkı tuttu.

Malikanenin büyük kapısından geçerken onları Cygnus ve Orion Black karşılamıştı. İçerinin oldukça kalabalık olduğu belliydi. Giriş kısmındaki geniş alanda cadılar ve büyücüler abartılı elbiselerle ve ellerini süsleyen kadehleri ile sohbet ediyor, zaman zaman gülüyorlardı.

Hem içten hem de mesafeli birer gülümsemeyle tokalaştıktan sonra Walburga onları içeri davet etmişti. Hep birlikte geniş salona doğru ilerlerken ev cini onlara da birer bardak kırmızı şarap ikram etmişti.

Aldrich elinde içkisiyle birlikte diğer ikisine katılırken, Caroline asil adımlar atarak Walburga ve Druella'nın ortasında ilerlerliyor ve sağ elinden tutan minik kızına da göz kulak olmayı ihmal etmiyordu.

Salonun köşe tarafındaki koyu renkli koltuklardan birine yerleşti ve sağ bacağını diğerinin üzerine attı. Güzel bir sohbete başlamışken, annesinin hemen yanında oturan, ayakları yere değmediği için sallayarak kendince oyun oynayan minik Sierra'nın ise canı sıkılıyordu.

"Anne." Diye mırıldandı kadının kolunu dürterken. Az önce güzel bir espri yapıldığı için mutlu olan Coraline yüzündeki içten gülümsemeyle ona döndü.

"Efendim, bebeğim?"

"Etrafı gezebilir miyim?" Diye sordu kız utana sıkıla.

Tek kaşını kaldırarak etrafa emin olmayan bir göz attı kadın. Her ne kadar çoğu kişiyi sevse de tanımadığı, veya samimi olmadığı onlarca insan vardı içeride. Ayrıca kızının, ilk defa geldiği bu koca malikanede kaybolmasını da hiç istemiyordu.

"Bir şey olmaz, Cassandra." Diye lafa girdi Walburga. "İçin rahat olsun, çocuk sıkılmış olmalı."

"Pekala." Dedi derin bir iç çekerek. Ensesine uzandı ve pırlanta kolyesinin altında kalan, ucunda siyah, kaba bir taş olan kolyeyi çıkarıp kızına taktı.

DARKSTAR - SİRİUS BLACKWhere stories live. Discover now