𝑭𝒊𝒓𝒔𝒕 𝑫𝒂𝒚 𝒐𝒇 𝑵𝒆𝒘 𝑳𝒊𝒇𝒆

1.1K 93 30
                                    

~3~

Kulenin iki tarafına da aynı korku hakimdi, hem ilk günün heyecanı, hem de ailelerinden gelecek tepkinin korkusu.

Yatakhanesinde onunla birlikte kalan diğer beş kızla çok iyi anlaşmıştı, Sierra.

Dorcas, Marlene, Lily, Mary ve Alice'di kızların isimleri. Hepsi de, gece huzurla uyurken Sierra defalarca kez stresten uyanmıştı.

Saat 7'yi vurduğunda çoktan uyanmıştı, ama canı hiç yataktan çıkmak istemiyordu. Belki göreceği muameleden, belki de korkusundan dolayı üzerine bir halsizlik çökmüştü.

Sonrasında, dün akşam bin yıllık bir şapkanın onu Gryffindor'a koyduğunu hatırladı. 'Korkaklık yapmanın zamanı değil.' Diye düşündü ve kalkıp üzerini giyindi. Diğer kızlarda çoktan kalkmıştı.

Cübbesini giydi, saçlarını taradı, ama toplamayı beceremediği için salık bıraktı. Bir türlü bağlamayı öğrenemediği kravatını da Marlene'in yardımıyla taktıktan sonra asasını alıp büyük salona indi.

Koridorda karşılaştığı diğer dört çocuğa da el sallayıp yanlarına ilerledi. Dün ortak salonda Peter Pettigrew adında bir çocukla karşılaşmışlardı, o da yanlarındaydı.

Konuşarak ortak salona geldiklerinde, Slytherin masasından Sierra ve Sirius'un üzerine hücum eden bakışları yok saymayı seçtiler. Yeşil ve gümüş renkli masaya sırtlarını dönüp oturmak ise kesinlikle bilinçli yapılmış bir hareketti.

Kahvaltı oldukça normal gidiyordu, postalar gelmeye başlayana kadar.

İkisi de içlerinden, kendilerine mektup gelmemiş olmasını umdu. İkisinin de dileği kabul olmuştu aslında, Sierra'ya hiç mektup gelmedi. Sirius'a gelen ise, keşke mektup olsun dedirtecek seviyede bir çığırtkandı.

Walburga Black'in keskin çığlıkları kalenin içinde yankılanırken Sirius ilk defa, hiç doğmamış olmayı diledi. İlkti, ama son değildi.

Ağır hakaretler bulunduran mektup kendini yok ettiğinde, Sirius da salonu  çoktan terk etmişti. Hemen arkasından kalkan James de diğer alaylı bakışları umursamadan ona yetişmek için koştu.

Sierra, kalkarken göz göze geldiği Evan Rosier'e iğrenir gibi bir bakış atarak diğer iki arkadaşının peşinden ilerledi.

Salondan çıktıktan sonra karşılaştığı koridor, henüz yemek saati olduğundan boş sayılırdı. James ve Sirius'u bulmak için nereye gitmesi gerektiğini bilmiyordu. Koridorda ilerlemeye karar vererek koşmaya başladı.

Koridor sol tarafa kırıldığında, köşeyi dönerken hızını alamadığından sağ omuzunu, sert kolona çarpmıştı. Keskin bir inlemeyle duraksarken ilerlemeye devam etti.

Koluna bakmaya çalışarak yürürken omuzunun kanadığını fark etmesi pek zaman almamıştı. Cam kenarlarında olan boşluklardan birine oturdu ve kravatını gevşetti. Üstten iki düğmesini açarak kanayan kısma baktı, gömleğine de bulaşan kan, yüzünü buruşturmasına sebep olmuştu.

Kısık kısık gelen bir ses duyduğunda omuzunu boş verip sesin geldiği yere ilerledi. İki kez sola saptıktan sonra, cam kenarında oturan iki çocuğu görmek pek zor olmamıştı.

Adım sesleri boş koridorda yankılanırken James ve Sirius da kimin geldiğine bakmak için oraya döndü. "İyi misin?" Diye sordu Sierra, aralarında iki metre kaldığında.

"Asıl sen iyi misin?" James hayretle kızın kan içindeki gömleğine bakarken. Bu kadar kan akması normal değildi aslında, ama Sierra'nın yaraları hep normalden fazla kanardı. Kız alışmıştı, ama durumdan haberi olmayan iki çocuk için fazla korkutucu görünüyordu.

DARKSTAR - SİRİUS BLACKWhere stories live. Discover now