𝟬𝟱| 𝗼𝘇𝗲𝗹 𝗱𝗲𝗿𝘀

939 85 50
                                    

Lyra ve Sirius sonunda barışmışlardı ve James bundan çok memnundu. İkizler için endişeleniyordu ve Sirius'un Lyra'yı bıraktığı için ne kadar mutsuz olduğunu biliyordu. Sirius sadece ikiziyle yeniden konuşmak istemişti ve şimdi eski haline dönmüştü. Eski şapşal haline.

Lyra da daha mutlu gözüküyordu, James için önemli olduğundan değil ama insanları üzgün görmeyi sevmezdi.

Şimdi ders sona ermişti ve James ile Lyra arkadaşlarını ararken beraber yürüyorlardı. Profesör Slughorn'un ''Bayan Black, Bay Potter biraz konuşabilir miyiz?'' demesiyle durup profesöre odaklandılar. Ve Zindanlardaki sınıftan çok uzaklaşamadan geri girdiler.

''Evet, Profesör?'' dedi Lyra fakat James dinlemiyordu.

''Sizden Bay Potter'a özel ders vermenizi rica edecektim, Bayan Black'' 

Lyra'nın gözleri büyüdü ''Ne? Neden? Başka biri yapamaz mı? Evans ya da Snape ya da herhangi biri.''

''Eh bildiğiniz gibi sınıfın en iyi öğrencilerinden birisiniz, öyle davranmasanız bile, Bayan Black'' diye açıkladı ''Ve Bay Potter'ın notlarının pek parlak olmadığını da biliyoruz. Düşündüm ki verdiğiniz diğer örneklerle arası pek iyi olmadığı için en iyi özel öğretmen siz olabilirsiniz.''

Lyra'nın karşı çıkmak üzere olduğunu görünce de ''İtiraz kabul etmiyorum Bayan Black'' diye ekledi.

Sıkıntıyla nefes verdi ''Peki''

''Nerede ve ne zaman?'' diye sordu Lyra

''Burada ve her perşembe'' Lyra ve James kafa salladı.

''Tamam bu kadardı. Bir sonraki derste görüşürüz''

-

Ve sonunda Perşembe gelmişti, Lyra ürküyordu. Evelyn ve Evan'a söylediğinde sadece gülüp şans dilemişlerdi. Aslında, pek yardımı olmamıştı. Ama yapacak bir şey yoktu, kapıyı yavaşça açtı ve James'in çoktan gelip onu beklediğini görünce şaşırmıştı.

''Yani her derse geç kalırken şimdi vaktinde mi gelmeye karar verdin?'' diye sordu sesindeki sinir olmuş tınıyı gizlemeden.

''Evet, seni sinir etmek için daha çok zaman.'' James, Lyra oturur oturmaz Ayaklarını masaya uzatıp, alayla konuşmaya başlamıştı.

''Gerçekten mi?''

''Evet gerçekten''  diye cevap verdi

''Ayaklarını masadan indir, Potter!'' 

''İndirtsene'' diye, yüzündeki sırıtışla meydan okudu James. Lyra ise sadece kaşlarını kaldırıp ona bir 'ölüm bakışı' attı.

James teslim olmuş gibi ellerini havaya kaldırdı ''Peki, peki''

Ayaklarını indirirken de ''Gördün mü? İndirdim'' dedi

''Her neyse, hadi başlayalım ki bitsin ve burada kurtulabileyim.''

-

''Kafam karıştı''

''Yine mi?'' Lyra iç çekti. Bu son yarım saattir James'in en az 4. kez kafasının karıştığını söylemesiydi.

James kafa salladı.

''Tamam, nereyi anlamadın?'' diye sordu Lyra. James az önce Lyra'nın anlattığı yeri parmağıyla gösterdi. Lyra aslında James'e Slughorn'dan bir şey anlamadığı için hak verdiğini itiraf etmeliydi. Slughorn'un anlatım şekli gerçekten saçma sapandı. Her zaman konuyu tam kavramlarla anlatmıyordu ve bu çoğu kişi için kafa karıştırıcı oluyordu. James'in şuan Lyra dan bir şeyler anlaması ise hayret ediciydi.

Lyra anlatmayı bitirince James kafa salladı ama deftere bakmıyordu, doğrudan Lyra'nın yüzüne bakıyordu.

''Yüzümde bir şey mi var?'' dedi eli dalgınlıkla yanaklarına gidderken.

''Ha?'' dedi şokla sarsılırken. ''Hayır, hayır yok''

''Ah'' dedi, durdu. Hala neden yüzüne baktığını anlamamıştı ''Peki''

Çalışmaya devam ettiler ama Lyra hala üstünde James'in bakışlarını hissedebiliyordu. Paranoyakça hala yüzünde bir şey olduğunu düşünüyordu ama zaten yüzünde bir şey olmadığını söylemişti. O zaman neye bakıyordu?

Ama bu sorunun cevabını öğrenemedi, sormadı, görmezden geldi. Sadece sıradan bir 'görüşürüz' ile ayrıldılar.

-

Lyra'nın hala James hakkında kafası karışıktı. Yakın sayılmazlardı. Zar zor konuşurlardı. Ah Merlin! Neden bakmıştı o zaman? Her neyse, Lyra düşüncelerini kafasından uzaklaştırdı. Açıkça fazla düşünüyordu. James yüksek ihtimalle ona bakmıyordu bile, yine fazla kafayı takmıştı.

Odasına geldiğini bile kafasını kapıya vurmadan anlamamıştı. Yüksek bir ses çıkmıştı.

''Ah!'' kafasını okşarken ''jelibon solucanları'' diye mırıldandı. Hiç dikkat etmeden çantasını bir tarafa fırlatıp yürüdü ama ona gülen Sirius'u görmeyi beklemiyordu.

''A? Sirius?'' dedi çantasını geri alırken.

''S-sen az önce kapıya k-kafa mı attın?'' dedi kahkahasını durduramadan.  ''Ah, Siktir git''

''Neden burdasın?'' diye sordu Lyra

Sirius sırıttı ''Biricik, canım kardeşimi görmeye gelemez miyim?''

''Ne istiyorsun, Sirius?'' dedi ikizinin yanına otururken.

''Biraz sorun yaşıyorum''

''Sen? Sorun yaşamak? Rüya mı görüyorum?'' diye alay etti Lyra. Sirius ise sadece gözlerini devirdi.

''Ne? Sen ve McKinnon mu?''

''Yaklaşamadın bile''

''E kim o zaman?'' dedi kaşlarını kaldırarak.

Sirius yutkundu ''Söylemesem daha iyi. Ama onu sevdiğimi nasıl ona söyleyeceğimi bilmiyorum. Ondan gerçekten, gerçekten çok hoşlanıyorum. Ve onun benden hoşlandığını sanmıyorum. Ah, o da benim McKinnon'dan hoşlandığımı sanıyor -ki öyle değil. Sadece arkadaşız.''

''Bana kim olduğunu söylemek zorunda değilsin Sirius. Ama git ve 'Black çekiciliğini' kullan. Ona ne hissettiğini söyle.'' diye önerdi. ''Ya da McKinnonla sadece arkadaş olduğunuzu anlamasını sağla''

''Haklısın sanırım. Senin Jamsie'yle özel dersin nasıl geçti?'' diyerek sırıttı

''Hoşlandığın kişinin o olmadığından emin misin?'' deyip kıkırdadı, Sirius kafa sallayınca da devam etti ''İyiydi,evet ama kesinlikle iksirde iyi değil. Yarım kalan her şeyi açıklamak zorunda kaldım''

''Eh haklısın, Slughorn hayatını kurtarmak için bile öğretemez. Ayrıca gerçekten dersi dinlediğimizi mi düşünüyorsun?''

''Doğru bir nokta'' dedi gülerek.

''Yine de, geçen sene McGonagall'In derslerini sevmiş gibi gözüküyordunuz'' diye hatırlattı Lyra.

''Sadece Minnie'yi sevdiğimiz için''

Lyra güldü ''Duygularınızın karşılıklı olduğunu sanmıyorum. Sizden tiksiniyor''

''Bu doğru değil!''

''Öyle!''

-

Satır arası yorumlarınızı bekliyorum^^

✰'a basmayı unutmayıın <3

𝐄𝐏𝐈𝐏𝐇𝐀𝐍𝐘 | James Potter- Türkçe ÇeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin