Hayatımın bu kadar güzel olmasına inanamıyor hala kendimi bir rüya da zannediyordum. Necmiye teyzemin eski konağında, arka bahçeye inen merdivenlerin ikinci basamağında Murat ile yan yana duruyorduk ve parmaklarımızda takılı nişan yüzüklerimiz birbirlerine kırmızı bir kurdele ile bağlıydı.
Arka bahçe kalabalıktı. Gülümseyerek bizlere bakan bu insanlar bizim dostlarımızdı. Kırmızı ceketi ile oldukça dikkat çeken Aydın, siyah kısa etekli elbisesi ile sevgilisi Aslı'nın omzuna kolunu atmıştı. Onların hemen yanında siyah bir takım elbise giyen Onur ile beyaz uzun elbisesiyle Sevgi yan yana duruyorlardı. İkisinin birbirlerini sevdiklerini biliyordum ama anlamadığım bir nedenden birbirlerine yakınlaşmıyolar, aralarında hep bir mesafe oluyordu. Bu konuyu Sevgi ile konuştuğum da Onur'a aşık olduğunu itiraf etmiş ama Onur'un bu şekildeki mesafeli duruşundan dolayı ona arkadaş gibi davranmak zorunda kaldığını söylemişti.
İstanbul'a ilk geldiğim vakit kaldığım otelde tanıştığım ve arkadaş olduğum resepsiyon görevlisi Mustafa, otelde düzenlenen balolarda giymeleri için kendilerine verilen papyonlu takımı sırtına geçirmişti. Ayrıca geçen ay ektirdiği saçları ile de oldukça değişmişti. Şimdi bizim sokağın genç kızlarından kilolu ama yeşil gözleri ile oldukça güzel görünen Züleyha ile bakışıyorlardı. Oğlunun bu bakışmalarının farkında olan Gülsüm abla da pek keyifliydi. Görünüşü göre Murat ve benim düğünümden önce Mustafa ve Züleyha'nın düğünü olacak gibiydi. Gülsüm abla bu fırsatı kaçırmaz ikisini hemen baş göz ederdi.
Okul takımını giyen - Ceketin önünde Selçuklu Lisesi yazıyordu - Recep, birlikte yazdığımız mektup sonrası arkadaş oldukları Makbule ile el ele tutuşmuşlardı. Geçen ay nişanlanan Hakkı ve Nermin de, birbirlerine sarılmış halde duruyorlardı; ikisinin birbirlerini bulmalarına ben vesile olduğum için kız çocukları olursa adını Zeynep koyacaklarını söylerlerdi. Zehra abla iki güzel kızı Ayşe ve Sonay'ın ortasında sevgi dolu gözleri ile bana bakıyordu. Takım elbise giymekten nefret ettiğini söyleyen Memduh baba benim nişanım için takım elbise giyinmişti. Aslında kırmızı kurdeleyi babam gibi sevdiğim Memduh babaya kendi öz babam Osman ile birlikte kestirecektim ama Memduh baba bu anların kız babaları için çok özel olduğunu, babam Osman'ın elinden böyle özel bir anı almasının doğru olmayacağını söylemişti. Bu arada babam ve üvey annem Melek nişan için Bursa'dan İstanbul'a gelmişlerdi.
Murat annesi ve babası vefat ettiği ve o işi yapacak bir yakını olmadığı için kendisi için bir babaya en yaķın insan olan Cevat Müdürü ile Bursa'ya gelmiş ve Babam Osman' dan beni istemişti. Buraya kadar bir sorun olmamıştı ama ben nişanı dostlarımın yanında İstanbul da yapmak isteyince baban küplere binmişti ama benden biran önce kurtulmaya can atan üvey Annem Melek artık nasıl yaptıysa babamı ikna etmiş ve nişanın İsanbul'da Necmiye Teyzenin evinde yapılmasına karar verilmişti. Benden kurtulacağı için pek keyifli olan üvey annem Melek de nişan hazırlıkları ile bizzat ilgilenmişti.
En önde duran masaların birinde Cevat Müdür ve Hastanemizin Başhekimi Fehmi Bey eşleri ve çocukları ile birlikte oturuyorlarken onların iki masa gerisinde Asayiş Şube Müdürlüğünden Osman, Vedat, Levent, Hakkı ve Murat'ın az önce tanıttığı ama benim isimlerini unuttuğum on kadar polis memuru oturuyordu. Yağmur'um ile aylarca ilgilenen 7.kattaki çocuk lösemi servisinde görevli Ayşe de eşi mimar Mithat Bey ve iki çocuğu ile oturuyorlardı. Ustura İbrahim'in elinden beni kurtarmak için papatya sokağını organizasyon eden Kerim ve Halim'i de nişanıma davet etmiştim. İkisi de şimdi kuran kursuna gidiyorlarmış. Kerim kırmızı şahini ile kaza yaptıktan sonra babası çok sinirlenmiş ve onu belki akıllanır umudu ile hafta sonları kuran kursuna gönderiyormuş. Sevgili dostu Halim de onunla birlikte gidiyordu.
Diğer masalarda ve ayaklarda papatya sokağı insanları oturuyor, sokağın çocukları aralarda koşturuyordu. Küçük Ali'm de Babaannesi Necmiye Teyzemin kucağında oturuyordu. Bu arada Sevgi ile Necmiye Teyze barışmışlar ve küçük Ali'm ile birlikte ikisi artık bizimle birlikte kalıyorlardı. Torununa kavuşan Necmiye Teyzem adeta on yaş gençlesmişti ve o eski huysuz hallerinden eser kalmamıştı. Küçük Ali'm de hala koltuk denekleri kullanarak yürüyordu ama birkaç ay sonra o değneklere de ihtiyacı kalmayacaktı. Beni üzen tek şey Elif'ti. Melih ile hakkında düşündüklerimden dolayı bana küşmüştü ve ne yaptıysam gönlünü almayı başaramamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR KEZ DAHA AŞK(Tamamlandı.)
RomanceÇok seveceğiniz bir hikaye daha sizlerle Zeynep ismindeki genç bir kızımızın aşk ve macera dolu dünyası sizi bekliyor. Çok seveceğiniz bu dünyaya dahil olmak için hiç düşünmeden birinci bölümü aç ve okumaya başla.