Gözlerimi kapatarak tencereye doğru eğildim ve derince bir soluk aldım. Yüzümdeki gülümseme ile doğrulurken 'Harika olmuş.' Diye düşünüyordum ve elimdeki kepçe ile büyük tencereyi karıştırırken ayaklarımla, mırıldandığım ve sözleri yalnızca 'Harika olmuş.' olan tamamen benim uydurmam olan şarkıya uyarak dans ediyordum:
"Yine tepiniyor." Diyen Necmiye teyzemin mutfağa girmesi ile tepinmeyi kestim ve omzum üzerinden bakarak:
"Necmiye Sultan bir aşure yaptım..." dedim ve yemekleri beğendiğimiz vakit, elimizin parmaklarını birleştirdiğimiz o hareketi yaparak:
"Immm ım. Harika oldu." Bastonuna dayana dayana yanıma geldi ve tencerenin içine baktı. Ekşiyen yüzü ile:
"Görünüşü pek bir halta benzemiyor ama hem bu kadar aşureyi kim yiyecek ha!"
"Mahalleliye dağıtacağım Necmiye Sultan."
"Olmaz! Ben tabaklarımı ona buna verdirmem." Diye azarlar tonda bağırdı. Kepçeyi bıraktım ve Necmiye teyzemin iki yanağını birden sıkarak:
"Sen hiç merak etme benim tonton teyzem. Senin tabakları kullanmayacağım."
"Aman çek o yapış yapış ellerini suratımdan!"
Masanın üzerinde duran karton kutunun içinden aldığım tek kullanımlık kaselerden çıkardım:
"Bak bunlarla aşureyi dağıtacağım. Yiyip atacaklar."
"Çöpe atacak bu kadar paran varsa bari kiraya zam yapalım."
"Sen nasıl istersen Necmiye teyzemmmm." dedim ve boynuna sarılıp, beni itelemesine aldırmadan yanaklarından öptüm. Ne dediği anlaşılmayan şekilde homurdanan Necmiye teyze, 'Ne halin varsa gör.' Dercesine elini salladı ve bastonuna dayanarak mutfak kapısına doğru yürüdü. Gülümseyerek tencereme döndüm ve kepçeyi elime alıp karıştırmaya başladım. Önce miniğim miyavladı. Sonra Necmiye teyze:
"Aman! Yine geldi satanistlerin kesecesi mendebur." Dedi. Ocağın cam kapağı duvara dayanmış halde duruyordu. Necmiye teyze görüntüsünün cama yansıdığından habersiz gizlice bana baktı. Sonrada elini cebine sokarak ön patilerini dizlerine dayayan miniğin önüne, kedilerin çok sevdiği kıtır mamalardan bıraktı. Gülümsedim. Ah Necmiye teyzem, benden sakladığını zannediyordu ama ben çok önceleri, sırf miniği beslemek için cebinde kedi maması taşıdığını biliyordum.
On dakika sonra kirli büyük tencere kazanın içini suyla dolduruyordum. Masa ve mutfak tezgahının üzeri, içi aşure dolu plastik kaseler ile dolmuştu. Ben aşureleri dağıtana kadar kazan bekleyeceği için lekelerin kurumaması için ağzına kadar suyla doldurup kazanı bir köşeye bıraktıktan sonra buz dolabından iri üç nar aldım ve kırmızı tanelerini bir tabağa çıkartıp, kaselerin üzerine serpiştirdim.
Bir kaç adım geriye çekildim ve kaselerimin güzelliğine bakarken ellerimi çırptım ama bir sorun vardı. Bu kadar aşureyi nasıl dağıtacaktım? Bu ince bileklerim ile bir seferinde en fazla dört kaseyi ancak taşıyabilirdim ve tepsinin her boşalmasında eve geri dönmem gerekecekti ama buda saatlerce sürerdi. Parmağımı dudağıma koymuş düşünürken gülümsedim.
***
Bu beşinci kez zili çalışım oluyordu ama hala kapıyı açmıyorlardı. Bir yandan da çift kanatlı tahta kapıyı yumrukluyordum. Aydın kesin yukarıda odasında uyuyor olmalıydı ama Onur neden kapıyı açmıyordu? Endişelenmeye başlıyordum. Acaba kötü bir şey mi olmuştu? Burnumu kapıya yanaştırdım ve içime derince hava çektim. Kaşlarım çatıldı. Gaz mı kokuyordu?
***
Burnumu kapıya yanaştırdım... yok gaz kokusu gelmiyor. Oh, Allah korusun. Kapıyı neden açmıyorlar acaba?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR KEZ DAHA AŞK(Tamamlandı.)
RomanceÇok seveceğiniz bir hikaye daha sizlerle Zeynep ismindeki genç bir kızımızın aşk ve macera dolu dünyası sizi bekliyor. Çok seveceğiniz bu dünyaya dahil olmak için hiç düşünmeden birinci bölümü aç ve okumaya başla.