10.BÖLÜM - TEŞEKKÜR

2.9K 181 18
                                    

Asansörün içindeydim. Danışmadaki polis memurunun söylediği gibi 4.kata çıkıyordum ve elimdeki kutunun içinde elmalı kurabiyeler vardı.

Dün beni, boğazıma bıçak dayayan manyak adamın elinden kurtardığı için Murat komisere ve Osman'a teşekkür etmek için bugün öğlenden sonra Emniyet Müdürlüğüne gelmiştim. Dün Doktor Burak Hocanın grubunun acil servisteki son gündüz nöbetiydi ve bugünde dahil üç gün izinliydim. Sonra gece nöbetlerimiz başlayacaktı.

4. Katta asansörden indim. Asansörün iki yanında da merdivenler vardı ve sağ taraftaki aşağı inerken soldaki yukarı çıkıyordu. Yerleri ve duvarları gri mermerler döşeli, bir evin salonundan biraz daha geniş bir holdeydim. Holün bir yanında pencereler diğer yanında duvara asılı 3 tane pona vardı. Gözlerimi kısarak panolara baktığımda 'Dolandırılmayın.' yazısını okuyabildim. Bizim acil sevisteki panolar gibi buradaki panolarda da bilgilendirici broşürler asılı olmalıydı.

Asansörün karşısına gelen cam kapının ardında uzun bir koridor uzanıyordu. Kapıya doğru yürümeye başladım ve yaklaştıkça üzerindeki yazıyı okuyabildim. Mavi renkli çıkartma harflerle 'Asayiş Şube Müdürlüğü ' yazıyordu.

Cam kapıdan girdim ve iki yanında yalnızca kapılar olan koridorda yürümeye başladım ama kapılar hep kapalıydı. Üstelikte bizim hastanenin kapılarında olduğu gibi odanın hangi amaçla kullanıldığını yazan bilgilendirici tabelalar, bu koridorda yer alan kapılarda yoktu. Bu yüzden ne yapacağımı, hangi odaya gireceğimi bilemiyordum. Koridorun sonundaki pencerelere yaklaşırken solumda bir açık kapı görünce durdum.

Açık kapıdan beyaz renkli duvar ve duvara monte edilmiş televizyon görünüyordu. Televizyonda bir haber kanalı açıktı. Kafamı içeri doğru uzatınca uzun dikdörtgen bir oda olduğunu gördüm. Zemin ahşap döşeliydi ve televizyonun karşısına gelen duvarın önünde arkasında deri bir koltuk olan geniş bir masa vardı ve bu masanın üzerinde bilgisayar, resim çerçevesi, kalemler ve siyah deriden bir ajanda duruyordu. Masa ile televizyon arasındaki boşlukta ise iki sağda iki solda karşılıklı dizilmiş deri sandalyeler duruyordu.

Siyah kumaş pantolon ve beyaz gömlek giyinmiş bir adam, masanın önündeki sandalyelerin arasında durmuş yeri paspaslıyordu. Gri saçlı, sarkık yanaklı, gözlüklü bir adamdı. Hademe olmalıydı. Hafifçe öksürdüm. Adam kafasını hızla kaldırdı ve bana baktı. 'Burada ne arıyorsun' der gibi bakışları sertti. Murat Komiseri bu hademeye sorabilirdim:

"Kolay gelsin hademe abi." Dedim ama gözleri kısılan adam, sanki inanılmaz bir şey söylemişim gibi bir ifadeyle ve ses tonuyla:

"Hademe mi?" Dedi.

"Hademe mi dedim ben? Ah kusura bakmayın temizlik görevlisi diyecektim ama kolay gelsin temizlik görevlisi abi deyince de biraz uzun ve garip oluyor sanki, o yüzden hademe dedim."

Gülümsedim ama adam çatık kaşları ile bana bakmaya devam ediyordu. Bir an önce bu adamın yanından gitmek için:

"Murat Komiser buralarda mı acaba?"

"Saygısız. Defol!"

"Zeynep." Bu şaşkın sesi tanıyordum ve arkama döndüğümde yanılmadığımı anladım:

"Murat komiserim."

"Burada ne arıyorsun?" Elimdeki kutuyu kaldırdım:

"Dün hayatımı kurtardığınız için teşekkür etmek istedim ama" dedim ve hademeyi göstererek:

"Ama bu temizlik görevlisi sizi sorunca bana bağırdı." İhtiyar temizlik görevlisi:

"Murat şu kızı al götür evladım. Elim ayağım titremeye başladı!" Gülümseyen Murat Komiser:

BİR KEZ DAHA AŞK(Tamamlandı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin