dört

226 13 90
                                    

Perdenin arasından sızan kahrolası güneş, öldürmek istercesine ağrıyan başımı daha da tetiklemişti. Zorlukla araladığım gözlerim bulunduğum odayı tanıyamazken hızla yataktan kalktım. Hızlı hareketlerimden kaynaklı dengemi koruyamayıp sendelemiştim. Açılmamak için direnen gözlerimi ovuşturarak odayı incelemeye başladım.

Tamamı koyu renklerle dekore edilmiş bu oda Zayn'in evinde ki misafir odasından başka bir yer değildi. Saate bakmak için telefonumu aradığımda, odada ne telefonum ne de çantam vardı. Kendimi kaybedercesine içmekten nefret ediyordum. Dün bu aptallığı bile isteye kendime yapmış, şu an da alkolün kahredici etkisini iliklerime kadar hissediyordum. Elimi enseme atıp ovuşturdum ve ayaklarımı sürüye sürüye odanın içindeki tuvalete doğru ilerledim.

Aynadaki yansımamı gördüğümde önce dudaklarım hafif bir şekilde aralanmış ardından büyük bir kahkaha atmıştım.

"Sikeyim, berbat görünüyorsun." çatallı ve kalınlaşmış sesimle aynaya karşı konuştum.

Dünden kalma makyajım tüm yüzüme yayılmış, maşalı saçlarım birbirine girmiş ve kabarmış, gözlerim, dudaklarım, yüzümün her bir noktası patlamak ister gibi şişmişti.

Kendime gelebilmek için buz gibi suyu yüzüme çarptım ve bunu bir kaç kez tekrarladım. Kenarda duran havluyu alıp derimi yüzmek ister gibi yüzümü sildim. Acilen duşa girmem gerekiyordu. Basit bir yüz yıkamasıyla kendime gelecek gibi değildim.

Aynaya son kez bakıp, dünkü kıyafetimi olabildiğince düzeltmeye çalıştım. Pek bir şey farketmesede umursamadan banyodan ardından odadan çıktım.

Saat kaçtı?

Salona girdiğimde kimseyi görmemem üzerine mutfaktan gelen seslere doğru ilerledim. Kapının pervazına yaslanıp tezgahın başında bir şeylerle uğraşan ve kısık sesle şarkı mırıldanan Freya'yı gördüm.

"Günaydın."

Sesimi duyduğunda sıçrayarak arkasını döndü. Tanrım, bu kadın neden bu kadar korkaktı? Tamam korkutucu görünüyor olabilirim ama bu kadar korkacak kadar değil.

"Bayan Carter." elini göğüsüne koyarak sakinleşmeye çalıştı. "Ben sizin uyandığınızı bilmiyordum, kahvaltı hazırlamamı ister misiniz?"

Sorusunu es geçerek konuştum. "Saat kaç?" kol saatine bakarak kaşlarını çattı. Onun bu hamlesi üzerine sağ elimle sol bileğimi kavramış, dün bileğimde olan saatin yerinde var olan boşluğu hissetmiştim.

Kol saatimi kaybedecek kadar dağıtmış olamam her halde diye geçirdim içimden.

"İkiyi altı geçiyor efendim."

Gözlerim irice açıldı."Dalga mı geçiyorsun?" sesim kontrolsüzce yükselmişti. Boğazımı temizleyerek tekrar konuştum, "Normalde bu kadar uyumam, yani ben biraz şaşırdım kusura bakma." Anlayışla başını salladı. "Bay Malik çıkarken sizi uyandırmamı söyledi."

Bir şok daha.

"Zayn evde değil mi?" bu sefer kafasını olumsuzca salladı, "Erkenden çıktı efendim, kahvaltı hazırlamamı ister misiniz?"

Tanrım bu kadar uyuduğum için kendimden utanıyordum. İş hayatım boyunca ilk kez kendimi kontrol etmemiş, bilinçsizce davranmıştım. Disiplin hayatımın her köşesindeyken ben, bana yakışmayan bir davranış sergilemiştim. Freya'nın soran gözlerini fark ettiğimde onu yanıtladım.

"Hayır, benim için bir taksi çağırır mısın?"

Kafasını sallayarak telefona uzandı ve ben de mutfaktan çıktım. Salona girip kendimi koltuğa bıraktım ve beklemeye başladım. Kapalı olan televizyona boş gözlerle bakarken aklıma çantamı ve telefonumu Walls'ta unuttuğum geldi. Yanımda taksiyi ödeyecek hiç param yoktu ve arabamda oradaydı. Dün gece buraya Zayn'in arabasıyla geldiğimizi anımsadım. Sıkıntıyla nefes vererek salona girmiş olan Freya'ya baktım.

partnership || zmWhere stories live. Discover now