beş

207 11 82
                                    

"Lütfen, çok üşüyorum." sarılı olduğum battaniyeyi üstümden çekiştirmeye devam etti ve oflayarak bana baktı.

"Erin, ateşin var ve düşmesi için battaniyenin üzerinde olmaması gerekiyor. Neden inat ediyorsun?"

Pes ederek yavaşça battaniyeyi üzerimden atıp ve sandalyede daha rahat bir pozisyon aldım. Dün yağmurun altıda ve sonrasında buz gibi su dolu küvetin içinde çok uzun süre kaldığımdan sabah Zayn'in beni, uyuduğumu düşünüp zorla uyandırdığında fark etmiştim ateşimin olduğunu.

Evet, Zayn'le beraber uyumuştuk.

Daha doğrusu ben onun üstünde uyumuştum. Uyandığımda hala uyuyordu. Kolları bedenimi tamamen sarmıştı ve o uyanana kadar tepkisini merak ettiğimden kıpırdamamış, uyuyor taklidi yapmıştım. O sırada kusursuz yüzünü inceleme fırsatım olmuştu.

Tanrı tarafından öyle güzel yaratılmıştı ki. Bakmaya kıyamayacak, baktıkça doyamayacak nitelikteydi. Her bir kirpiği özenle yerleştirilmiş, muhteşem ela gözlerini büyük bir mükemmellikle çerçeveliyorlardı. Dudakları pembenin en güzel tonuna sahipti. Elmacık kemikleri adete görsel şölene yol açıyordu. Keskin çenesini kirli sakalları örtüyor, güzelliğine güzellik katıyordu. Kokusu sadece ciğerlerimi değil, bütün bedenemi sarmalamıştı ve sonsuza dek göğüsünde yatmayı arzulayacak kadar mükemmeldi.

Kokusu, kalbimde ince bir sızı oluşturuyordu.

Buna engel olamıyor, engel olamadıkça sızı gün geçtikçe daha fazla hissettiriyordu kendini.

Güzeldi. Çok güzeldi. Ona tapan kadınları şimdi anlıyordum. Öylesine güzeldi ki, bu durum kadınların birbirlerini parçalamasına sebep olacak kadar tehlikeliydi.

Her bir zerresini tüm detaylarıyla incelediğim sırada kaşlarını çatarak gözlerini kırpıştırmıştı. O da benim yaptığımın aynısını yapmış, uyandığını belirten bir tepki göstermemişti. Ara ara parmaklarını saçıma götürmüş, belli belirsiz okşamıştı. Göğüsüne, yüzüstü yattığımdan kalp ritmini çok net hissetmiştim. Düzensiz ve hızlı atıyordu. Elini yanağıma götürüp biraz okşadıktan sonra anlamıştı ateşimin olduğunu. Aceleyle beni kaldırıp duşa girmeye ikna etmişti.

Duştan çıktığımda kahvaltı hazırladığını görmüştüm. Şimdi ise, beraber kahvaltı yapıyorduk. Ona baktığımda kirpiklerinin altından beni izlediğini gördüm.

Tek kaşımı kaldırarak baktığımda çarpık bir şekilde gülümsemiş dudakları aralanmıştı, "Bir şey soracağım."

"Dinliyorum."

Gülümsemesi daha geniş bir hal aldı. "Sen," başını yana eğdi, "Kilo mu aldın?"

Ne? Dalga mı geçiyordu?

Kaşlarımı çattım, "Hayır?" sorar ses tonuma karşılık dudaklarını birbirine bastırarak gülüşünü bastırmaya çalıştı. Cevap vermemesi üzerine tekrar konuştum.

"Neden sordun?" Gülüşünü hala bastırmaya çalışıyordu ve bu beni daha da sinirlendiriyordu.

"Neden sordun Zayn?"

Ağzına bir parça peynir attı. "Dün gece," güldü "Dün gece üstümde uyuduğundan bana öyle geldi."

Ağzı dolu bir şekilde konuştuğunda elime bir zeytin aldım ve ona doğru fırlattım. Zeytini eliyle yakalayarak ağzına atmış ve alayla gülerek bana bakmaya devam etmişti.

"Almadım diyorum sana!" sinirle konuştum. "Ayrıca benimle uyumak zorunda değildin evine gidebilirdin."

"Sen de değildin, ama kollarımda uyumayı tercih ettin."

partnership || zmWo Geschichten leben. Entdecke jetzt