40- İyi Ki Varsın

32.5K 2.9K 2.3K
                                    

Adal, öğrendiklerinin ardından Ada'yı gördüğü anda onu kollarının arasına almıştı. Ada da abisinin kanatları altına memnuniyetle sığınmış, birkaç gözyaşının ardından iyi olduğunu söylemişti. Adal, geri çekilip de Ada'nın yüzüne baktığında tereddüt içinde geçirdiği birkaç saniyenin ardından ona nasıl yaklaşması gerektiğini çözmüştü.

Hassastı, bu ilginç bir şey de değildi. Kız kardeşine bebeğiymiş gibi davranıyordu, bunu veli toplantısında anlamıştım. Arkasında kapı gibi abisi olduğunu hissettiriyor ancak normalin dışına da çıkmıyordu. Her şeyin yoluna gireceğini hissettiren, güvenli bir tavrı vardı. Hatta Ada'ya karşı her şey normalmiş gibi davranıyordu.

Ancak Ada'nın fark etmediği, benimse gözümden kaçmayan o kaçamak bakışlarında acısını görebiliyordum. İçi parçalanıyordu. Öfkesi, ani hareketler yapmasına sebep olmayacak kadar kontrol altındaydı. Yine de dinmemişti.

Hâlâ oradaydı.

Oturma odasının kapısını kapatıp Ada, Arda ve Arya'nın seslerini arkamızda bırakırken Adal'la yavaş bir şekilde koridorda ilerlemiş, kapının önüne gelmiştik. Ada bugün benim evimde kalacaktı. Arya'nın varlığının ona ne kadar iyi geldiğini görünce kalması için ısrar etmiştim. Zor bir günün ardından Arya'yı kucağıma aldığımda kokusu, gülüşü, varlığı bana da ilaç gibi geliyordu. Ve onu güldürmek kadar beni iyi hissettiren hiçbir şey yoktu.

"Sana da zahmet oldu." Adal'ın mahcup çıkan sesiyle bakışlarımı onun yüzüne diktim, gözleri yorgun bakıyordu. Başımı iki yana sallayıp gülümseyerek "Saçmalama." diye mırıldandım. Onun da gülümsemesini yürekten istemişsem de dudakları iki yana kıvrılmamıştı.

Kapıyı açıp ayakkabıları giymesini izlerken ani bir kararla vestiyerden anahtarımı almış, ben de kapı önündeki terliklerimi giymiştim. Adal, sorarcasına yüzüme baktığında "Seni arabana kadar geçireyim." dedim.

"Gerek yok." diyerek zayıf bir itirazda bulundu. Tek omzumu silkip dış kapıyı arkamdan kapattım. Ada ve Arda'yı evde yalnız başına bırakmama takılmayacak kadar dağınıktı. Onu bu şekilde yollamak istemiyordum. En azından kendisini biraz toparlamasını sağlayabilirsem daha iyi olacaktı.

Beraber apartmandan çıkıp onun arabasının yanına doğru ilerlerken ellerini cebine sokmuş, bakışlarını yere dikmişti. Adımlarımızı arabasının önünde durdurduğumuzda bana dönüp ellerini cebinden çıkardı. Bir süre elleriyle ne yapacağını bilemedi. Birkaç saniye sonra çareyi parmaklarıyla oynamakta buldu.

"Bugün için teşekkür ederim." dedi kısık bir tonlamayla. Konuşurken gözlerime bakamıyordu.

"Rica ederim, ne demek..." İçime derin bir nefes çekip aramızdaki mesafeyi bir adım kısalttım ve elimi Adal'ın koluna koydum. Kahverengi gözleri bana döndüğünde başparmağımla usulca dokunduğum yeri okşuyordum.

"Ada zamanla daha iyi olacak."

"Orası öyle, bunu biliyorum ama..." Dişlerinin arasından sert bir nefes çekip öfkesini dizginledi. "Onu koruyamamış olmak... Yani ben..."

"İnan bana onu her şeyden, herkesten korumaya dair duyduğun isteği çok iyi biliyorum. Ama bu mümkün değil, Adal. Elbette canı yanacak, hayat böyle çünkü."

Kafasını onaylarcasına sallamış olsa da içten içe kendini kahretmeye devam ettiğinin farkındaydım. Elimi gerginlikten taş gibi olmuş kolundan çekerek kollarımı göğsümde bağladım ve konuştum. "Modellik yaptığım dönemde böyle tatsız olaylarla çok karşılaştım."

Dikkatle beni dinlediğini hissettiğimde anlatmaya devam etmiştim. "Yaşadığım ilk taciz değildi ve ne yazık ki son olmayacağını da biliyorum. Çirkin bir dünyada yaşıyoruz. Elbette düşününce canımı sıkıyor ama yaşadığım andaki gibi de değil. Çünkü bunu güvendiğim insanlara anlattım, onların desteğini aldım. Ada'nın zamana ihtiyacı var. Ve tabii ki bu konuyu rahatça konuşabileceği birine."

OYUNBOZAN | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin