27.BÖLÜM

80 45 1
                                    


Bir Hafta Sonra…

  Işıl Abla hastaneden çıkmış odasında bebeğiyle beraberdi. Her ikisini de merak ettiğim için odalarına gittiğimde kapının kulbunu indireceğimı sırada benden önce kulp indi ve babam belirdi karşımda. Onu görünce içeri girmekten vazgeçtiğim için arkasını dönüp gideceğim sırada babam kolumdan tutup beni durdurdu.

“Nefes, kızım lütfen. Bir haftadır yüzüme bile bakmıyorsun. Lütfen kızım artık bitsin bu küslük.” dediğinde bıkkın bir nefes verip ona döndüm.

“Bitsin öyle mi? Ne bitecek ya ne bitecek?” dedim yüzüne baktığımda.

“Kızım…” dediğinde sözünü kestim.

“Bana ikide birde kızım diyip durma.”

“Lütfen Nefes beni bir dinle ondan sonra ne istersen yap. İstersen bir daha asla konuşma.” Hala ne söyleyecekti ki bana? Annemi nasıl öldürülmeye mecbur bıraktğını mı?

“Seni dinlemek istemiyorum.”

“Kızım lütfen. Annen için…”

“Sakın, sakın bir daha onun adını ağzına alma.”dedim işaret parmağımı üzerine tehdit eder gibi sallayarak.

“Tamam, almam ama onun için dinle beni, lütfen.”

“Tamam. Seni dinleyeceğim ama bir şartım var.”

“Tamam ne istersen kızım.”

“Işıl Abla’mda duyacak söylediklerini.”

“Tamam, tamam kızım sen yeter ki dinle beni.”
   
Odanın kapısını açarak içeri girdiğimde babam da beni takip ederek odaya girdi ve kapıyı kapattı. İkimiz de Işıl Abla’ya bakarken o da bize bakıyordu şaşkınlıkla.

“Abla bize anlatacakları varmış.” dedim yanına giderek. Işıl  Abla her ne kadar istemediğini söylese de onu benim için dinlemesine ikna ettim ve ona dönüp anlatacaklarını beklemeye başladık.

“Bu anlatacaklarımdan sonra ister hala bana küs kalın ister barışın. Ama şunu bilin ki ben sizi sevmekten asla vazgeçmeyeceğim.”

“Kısa keser misin artık?” dedi Işıl Abla. Onu asla affetmeyecek gibiydi. Keza ben de öyle ama bu küslük de sonsuza kadar gitmeyecekti.

“Ayşegül’ü ben öldürmedim ama ölmesine vesile oldum evet ama bilmediğiniz çok şey var.” dediğinde durdu. Yüzümüze baktığında ikimizden de ses çıkmayınca devam etti. “Yıllar önce birini kurtarmak için bir günaha girdim ama onu kurtaramadım. İşte o zaman iyi yanım öldü ve bir daha iyilik yapmayacağıma yemin ettim. Yapmadım da zaten. Ama Ayşegül beni değiştirdi. Lakin yıllar önceki kadın öldü, öldürüldü ve bunun suçlusu da Mu…”

“Bu kadar mı?” diyerek sözünü kestim babamın.

“Daha cümlemi tamamlamadım kızım.” dediğinde gözlerinde hüzün vardı babamın.

“Gerek yok!” diye kestirip attım.

“Gerek var kızım. Nasıl bir adamla evlisin biliyor musun sen?” Ne saçmalıyordu? Topu niye Tahir’e atmıştı şimdi?

“Sen ne saçmalıyorsun be? Tahir’le annemin ne alakası var?.”

“Tahir’le annenin değil benim alakam var.” Ne demeye çalışıyordu? Neden dolaylı yoldan anlatıyordu?

“Şunu doğru düzgün anlat Fırat!” dedi Işıl Abla bağırarak.

“…”

“Ne oldu sustun?” Neden susmuştu şimdi? Neden söyleyeceği şeyin yarısını söyleyip sonunu söylememişti?

“Baba?” dedim bir kez daha. Anlamıyordum, bütün olan bitenin Tahir’le ne ilgisi vardı bilmiyordum.

“Siz beni affedin sadece. Onun bir suçu yok.” dedi kestirip atmak ister gibi.

“O zaman neden Tahir’i andın baba?” diye çıkışmamla babam elini kaldırıp durdurdu beni.

“Boşver kızım. Şimdi söyleyin bana beni affedebilecek misiniz?”

“Baba, biz seni affedecek kadar büyük değiliz. Seni artık önce Allah sonra da annem affetsin.” dedim onun yüzüne nefretle bakarak. Bu konu da burada kapanmayacaktı. Bir şekilde öğrenecektim.

“Peki siz benimle konuşucak mısınız?” dediğinde alayla gülümsedim. Tek derdi buydu işte. Bencil bir insandı benim babam. Suçsuz birini paçayı kurtarmak için suça ortak edecek kadar bencildi.

“Sen benim babamsın. Işıl Abla’mın da kocası. Seninle nereye kadar konuşmayalım?” dedim öfkeyle. Değiştiremiyordum bu gerçeği.

“Peki beni affettiğinizi kendi ağzınızdan söyler misiniz?”

“Nefes dedi ya anlamadın mı hala? Biz affedecek kadar büyük değiliz. Seni Allah affetsin. Ha bana soracak olursan seninle bir dakika bile durmam ama Nefes ve Onur Polat için sana katlanacağım.”

“Bebeğimin adı Onur Polat mı?” dediğinde kaşlarını kaldırdı babam.

“Evet, hastanedeyken Nefes koydu.” dediğinde sesinde öfke ve kırılmışlık vardı Işıl Abla’mın.

“Çok güzel bir isimmiş kızım. O zaman ben çıkayım.” Derken arkasını döndü babam.

“İyi olur.” demesiyle Işıl Abla’nın da odadan çıktı. Kapının kapanmasıyla Işıl Abla bana döndü.

“Hadi gel kuzum. Onur’da seni özledi sanırım. Ne yapsam susturamadım.”demesiyle bakışlarımı kapıdan çekip yanlarına gittim.

“Abla, babam ne demek istedi?” dedim Onur’u kucağıma alırken.

“Ne hakkında Nefes?”

“Tahir…” dedim dudaklarımdan fısıltı halinde çıkarken adı.

“Bilmiyorum kuzum. Ama bence bunu Tahir’e sormalısın.” dediğinde başımı salladım.

“Soracağım abla, bilmediğim ne varsa hepsini tek tek öğreneceğim.” dediğimde gözümden bir damla yaş aktı.
   
  Bulacaktım… Her ne olursa olsun, nasıl bir durumla karşılaşırsak karşılaşalım bulacaktım. Pes etmeyecektim. Acılarla bu denli yüzleşmişken bir acıyla daha yüzleşebilirdim. Tahir’le annemi ilgilendiren şeyin ne olduğunu bulacaktım. Er ya da geç bulacaktım…

Fırtına Öncesi Sessizlik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin