ÖZEL BÖLÜM 2 : Dişi Kurt

6.9K 597 72
                                    


Yağmur ince ince çiseliyor açık camdan içeriye sesini mırıltıdan ibaret edip sokuyordu. Genç adam gözlerini damlaların düştüğü yere şu an karanlığın altında kalmış yemyeşil yapraklara dikti. Burun deliklerinden içeri huzur niyetine süzülüyordu toprakla buluşan yağmurun kokusu. Yağmur sesine karışan mırıltıları duyunca omzunun üzerinden oğlunun beşiğine baktı. Bir ay göz açıp kapamaları kadar hızlı geçmişti. Oğlu gözlerinin önünde büyürken Diyar iki çocuğunun arasında istemsizce yıpranmıştı, yorgun düşmüştü. Gündüz kızıyla ilgileniyor gece de oğlu gündüz uyuduğunun acısını çıkarır gibi nöbeti devralıyordu. Hiç bişeyden haberi olmayan oğlunu azarlar gibi konuşunca birgün Diyar uğruna dünyaları yakacağı gözlerini doldurup adeta cırlamıştı kocasına.

"Gündüz ve geceyi ayıramıyor uğraşma benim oğlumla !"

Genç adam o günden beri ağzını açamıyordu kıçı bezli veledine. Gerçi açmaya kalkarsa ne diyecekti Berrin'e söz geçiremezken oğlunu hesaba bile katmıyordu. Beşiğinde huysuzlanıp ufak ufak ağlamaya başlayan oğlunun yanına hızla vardı.

"Şişşt...annen uyuyor küçük adam, biraz daha sessiz ol."

Bu gece uyku tutmamıştı onu. Önce yatağında durmuş karısını izlemişti daha sonrada usul usul yağan yağmurun sesine kanıp yataktan çıkmıştı. Kendini açık pencerenin önünde bulmuştu. Madem uyumuyordu bir işe yarayıp karısının dinlenmesini sağlayabilirdi. Oğlunu kucağına sıcak bağrına çekip odadan dışarı çıkarken beşiğinin yanındaki çantasını da almıştı. Odanın kapısını sessizce kapatıp dışarı çıktığında karanlık koridorda cılız gece lambasının ışığı yanmıştı. Berrin kabarmış saçlarını kaşıyarak bir gözü kapalı bir gözü açık o ışık hüzmesinin içinden çıkmıştı.

"Baba ne oldu ?"

"Kardeşin uyandı kızım bişey yok. Hadi uykun açılmadan yatağa gir."

Berrin durmaksızın ağlayan kardeşi Ertuğrul'a kinli kinli baktı. Annesini paylaştığı yetmiyor gibi birde babasına konmuştu Ertuğrul. Ayrıca sürekli ağlıyordu.

"Hüff gene mi ağlıyor bu ?" Alparslan kızının tepkisine gülmek istese de kendine mani oldu.

"O çok küçük kızım konuşmayı bilmediği için ağlayarak iletişim kuruyor."

"Konuşamıyor diye niye benim kafamı ağrıtıyor ya? Madem konuşamıyor böyle böyle eliyle göstersin. Yeter ben uyuyamıyorum."

Alparslan kızının sallanan tahtını elinde tutma çabalarını görüyordu. Halbuki bir bilseydi Ertuğrul'da o da gözünün nuruydu biri diğerinden farksızdı ama Berrin bunu bilmek istemiyordu. Her kardeş gibi daha şimdiden bir kavgaya tutuşmuşlardı.

"Haklısın babacım ama abla olmak kolay değil biliyorsun."

Berrin babasının mazeretlerinden sıkılmış gibi kapıyı suratına kapatırken söylemesine devam etti.

"Sanki ben dedim abla oluyum diye."

Berrin'in gidişinden sonra kucağındaki huysuz oğluna döndü.

"Gördün mü velet senin yüzünden yedik paparayı." Oğluna velet dedikten sonra istemsizce odasının kapısına baktı. Karısıyla heleki lohusa karısıyla ters düşmek istemiyordu. Aşağı salona inip oğlunun altını terleyen tulumunu değiştirdi. Minik oğlan çocuğu birkaç dakika sussa da tekrar ağlamaya başladığında Alparslan onun asıl derdini biliyordu. Oğlu acıkmıştı ama çaresi onda yoktu. El mecbur karısını uyandırmamak için kaçtığı odaya geri döndüğünde. Yatakta yatan karısına aşkla baktı. Üzerinde bir pijama altı ve ince ipli bir atlet vardı. Ertuğrul süt isteği için geceleri iç çamaşırını kullanmayı bırakmıştı. Atletin izin verdiği kadar gördüğü dolgunluklar oğlu kadar onunda iştahını kabartıyordu. Ertuğrul başını sağa sola sallayıp bak ağlarım dercesine huysuzlandığında Alparslan hızla harekete geçti. Karısının dönük olduğu taraftan yatağın yanına yaklaştı. Diyar'ın boşta olan atlet askısını indirdi. Oğlunun başını eliyle destekleyip koluna yatırdı. Bir eliyle Diyar'ın göğsünü kavrayıp ucunu parmakları arasına aldı.

Yüreğimdeki Kan İzi ❄️ #wattys2020Where stories live. Discover now