Jungkook:
Selam
Yine ben:)
Yine rahatsız ediyorum fakat okuldaysan sana bir soru sorabilir miyim?
Sınavdan çıktığını gördüm ama hala okuldasındır diye umut ediyorum
Okuldayım
Sınav sorusuyla mı ilgili?
Evet
Hocaya da sorabilirsin
Sordum
Vakti olmadığını, sana sormamı söyledi
Pekala
Kantinde oturuyorum
Ama baştan söylemiş olayım çok vaktim yok
On dakika içinde çıkmam gerekiyor
Tamamdır
Koşarak geliyorum
.
.
.
.
"Selam"
Yanımdaki sandalye çekilip tam karşıma yerleştirildiğinde kafamı kaldırıp bakma zahmetine girmedim. Sorunun çözümünün en kritik noktasındaydım. Bu konsantrasyonla giderken dikkatimi hiçbir şey dağıtmamalıydı.
"Ha tamam işin var galiba. Sen bitirince şey ederiz." diye kendi kendine konuştuğunda hesap makinamı elime alıp bana sonucu verecek formüldeki değerleri bir bir hesaplamaya başladım.
Birinci noktadaki basınç eşittir atmosfer basıncı artı yoğunluk çarpı yer çekimi ivmesi çarpı yükseklik eşittir yüz altı virgül yedi.
Kontrol ettim. Cevabım doğruydu. Kafamı kaldırıp karşımdaki bedene baktım. Ben ona bakınca tavşan dişlerini çıkartarak gülümsedi.
"Kolay gelsin."
"Teşekkürler."
Masaya doğru eğildi. "Ne çalışıyorsun?"
"Rölatif olarak dengede bulunan sıvılar."
Suratıma anlamamış gibi baktı. Derslerde işlediğimiz konulardan bile haberi yokken benden ona özel ders vermemi istiyordu bir de. Matematik yapabiliyor muydu acaba?
"Akışkanlar mekaniği." diye açıkladım.
Anladığını belirtir bir kafa hareketiyle arkasına yaslandı.
"Soruna bakalım istersen." dedim bileğimdeki akıllı saatten saate bakarken. "Gitmem için 10 dakikam var."
"Tamam." deyip ellerini cebine attı ve bir şey aradı. Bir süre ne yapmaya çalıştığını anlamak için onu izledim. Ardından omuzlarını düşürerek mahcup bir şekilde gülümsedi.
"Kalemim arka cebimdeydi, sanırım düşmüş. Seninkini kullanabilir miyim?"
Şaşırarak kaşlarımı kaldırdım. Sınavlara sadece kalemle mi geliyordu cidden? Onu da arka cebinde taşıyıp kaybediyordu üstelik.
Gönülsüz olarak elimdeki kalemi ona uzattım. Eşyalarımı benden başka birinin kullanmasından pek haz etmezdim. Uzanıp kalemi elimden aldı ve üzerindeki kitaplarımı yana çekerek masanın yüzeyini ortaya çıkarttı. Kalem onun elinde masanın üzerine karmakarışık bir kimyasal tepkime yazarken kaşlarımı çatarak tersten yazılanları okumaya çalışıyordum.
"Bak şimdi..." diye açıklamaya başladı. Tepkimenin girenler kısmından bir bileşiği daire içine aldı. "Bunun..."
"Potasyum permanganat." diye düzelttim onu. Kafasını salladı.
"Evet." Ardından çıkanlar kısmından bir bileşiği daire içine aldı "...bununla..."
"O da fosfor iki sodyum bi oksit."
Şaşırtıcı bir şeymiş gibi kaşlarını kaldırıp kafasını salladı. "Öyleymiş" Sonra tekrar önüne döndü "...bunun bununla bir araya gelmesinden oluşan şu bileşik..."
"O ikisi bir araya gelemez yalnız."
Kafasını bana çevirdi.
"Neden?"
"Zaten bundan bu oluşuyor. Bu denklemde bir araya gelmeleri imkansız."
Durdu ve yazdığı denkleme baktı. Ardından kaşlarını çatarak arkasına yaslandı.
"E o zaman hoca sınavda bize neyi sordu?"
Göz devirdim. Şaka gibiydi. Ona ne sorulduğunu bile bilmiyordu ki bana ne soracağını bilsin. Bir de bunun üzerine uzun uzun düşünüyordu sanki bulabilecekmiş gibi. de Bir şey demeyip düşünmesi için bekledim. Bu süre zarfında tekrar tekrar masanın üzerindeki formüle bakmaktan başka bir şey yapmayınca da bileğimdeki saati kontrol ettim ve ardından masanın üzerindeki eşyalarımı toplamaya başladı.
"Kusura bakma. Geç kalıyorum, gitmem lazım."
Ayağa kalkıp çantamı koluma astım ve kitaplarımı kucağımda topladım.
"Sen soru üzerine biraz daha düşün. Belli ki sınav heyecanından kafan karışmış. Sorunun ne olduğunu hatırladığında tekrar konuşuruz."
Kafasını kaldırıp bana baktı ama hiçbir şey demedi.
"Olur mu?" diye sordum nazik ve sabırlı kalmaya çalışarak.
Başını salladığında "O zaman sonra görüşürüz." diyerek kalktığım sandalyeyi masaya doğru ittirdim ve kantindeki diğer masaların arasından sıyrılarak çıkışa yöneldim.
Bu kadar okuldan bağımsız bu insanlar bu fakülteyi nasıl kazanabilmişlerdi aklım almıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐶𝐿𝐴𝑆𝑅𝑂𝑂𝑀 𝐶𝐻𝐴𝑇
Fanfiction"Çünkü senin varlığını fark ettiğim ilk günden beri hep yanında olmak istedim. Bir kez olsun beni görmen için kendimi rezil etmeyi bile dert etmedim. Yolda yürürken yanından geçmeyi, arkanda kalan parfüm kokusunu solumayı kendime şans saydım. G...