20

135 16 12
                                    

"Hala buraya bakıyor." dedi Yugyeom arkadan.

"Güzele bakmak sevaptır, baksın." dedi Bambam.

"Kendini kastediyorsan hiç sanmıyorum bro." diye cevap verdi Yugyeom.

Chan o sırada Rose'yi Johnny ile dip dibe gördüğü için depresyona giren Changkyun'u teselli etmekle meşguldü.

"Üzme kendini. Eminim, ayrılacaklar." diyordu omzunu sıvazlarken.

"Hee, okey o zaman." diye kafasını kaldırdı Changkyun sıradan. "Kesin bilgiyse manzaranın tadını çıkartayım ben o vakit. Saadetlerini izleyeyim bi süre." Durdu ve dik dik Chan'e baktı. "Kanka ne diyosun sen de yapma ya. Bırak beni. Boşver. İyiyim ben."

Onlar arkada konuşurlarken Jungkook'a doğru biraz daha yaklaştım.

"Bize bakmıyor." dedi Jungkook  fısıldayarak. Sinirliydi. "Direkt sana bakıyor."

Kafasını salladım. "Farkındayım."

"Daha yakın olmamız lazım birbirimize." diye devam ettim. "Aramızdaki ilişkiyi net olarak anlaması lazım. Artık ona ait olmadığımı, beni bu şekilde rahatsız edemeyeceğini bilmeli."

Jungkook tekrar kafa salladı. "Kesinlikle." Sonra durdu ve bana döndü. "Sen ciddi misin?"

Şaşırmıştım. "Hangi konuda?" diye sordum kaşlarımı çatarak.

"Daha yakın olmak konusunda? Bir de 'ilişkimiz' dedin yanlış duymadıysam???"

"Jungkook... " dedim göz devirerek. "Bunları önemli şeylermiş gibi konuşmasak?"

"Ama önemliler." dedi gözlerini kocaman açarak.

"Olması gereken şeyler bunlar. O kadarda önemli değiller."

Uzun uzun baktı bana. Gözlerini kısıp bir süre de öyle baktı.

"Burcun ne senin? İkizler mi? Doğruyu söyle."

Kendimi tutamayıp gülerek kafa salladım. Bambi gözleri daha da büyüdü.

"Ciddi misin? İlk defa birinin burcunu tutturdum. Üstelik sev..."

Tereddütle durup bana baktı izin ister gibi. Bense devam etmesi için bekliyordum.

"... sevgilimin burcunu." diyerek bitirdi cümlesini.

"Dün öyle bugün böyle konuşmamın sebebi burcum değil." dedim. Sırada ona doğru biraz daha kayıp sıranın arkasına dayadığı kolunun altına girdim iyice. Dikkatlice beni izliyordu.

"Ne o zaman?" diye sordu. Aramızdaki yakınlığın onun tüylerini diken diken ettiğini görebiliyordum.

"Sen." dedim kısa cevap olarak.

"Ben mi?" diye sordu. Kafa salladım.

"O kadar güven veriyorsun ki bana başkalarının tozunu attırmak için aylarca çabalayacağı, etrafıma ördüğüm o kalın duvarları üfleyerek yıkıyorsun adeta. Gardımı bu sefer düşürmeyeyim, sana karşı da herkese olduğum gibi katı olayım diyorum ama içimden gelmiyor. Saçma buluyorum kendi kurallarımı. Aslında baya mantıklılar. Sadece sana karşı anlamsızlaşıyorlar."

"Bir de öp beni şimdi, huzurla şuraya kıvrılıp ölüvereyim." dedi gözlerimin içine bakarken. "Bu dünyada beni daha mutlu edebilecek başka bir şey kalmadı. Dünya gözüyle mutluluğun dibini gördüm az önce."

Göz devirdim. "Abartma." 

"Ciddiyim." dedi. "O kadar mutlu ettin ki beni şu gerizekalının bize dik dik bakması bile daha az sinirimi bozuyor artık."

𝐶𝐿𝐴𝑆𝑅𝑂𝑂𝑀 𝐶𝐻𝐴𝑇Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin