Asimetrik Aksilikler - 25

991 63 10
                                    

Krem renkli duvara sıçrayan ölü bir adamın kan damlacıklarıyla transa geçtim. Burnumdan ve ağzımdan çıkan duman, küçük mermi deliğinden gelen havayla dans ediyordu. Doktorun cartayı çekmiş hali daha mutluydu ve kim ne derse desin kırmızı daha çekici yapmıştı. Hayatı boyunca hiç olamayacağı kadar karizmatik bir ölüydü. 

Kırık bir akşamüstü süzülerek girmeye başladı odaya. Gürültüye uyanan kimsenin olmayışı aklımın zembereğini de boşaltıyordu. Acziyet ve uyuşukluk damarlarımdan iliklerime kadar inmişti. Sigaramın son nefesini çekip kanla sulanmış parkeye fırlattım. Doktorun muhtemelen bana doğrultacağı silahı alıp odadan çıktım. Yatakhanelerin bulunduğu üçüncü kata inmek için merdivenlere yöneldim. O sırada asansörden inen Özel Hareket timine enselenirken sakince diz çöktüm. Yanımdan koşarak geçip Doktorun ofisine girdiler. Şaşkınlığımı bile tam anlamıyla yaşayamadığımı fark ettim. Diz çöktüğüm yerden kalkıp merdivenlerden aşağıya indim. Odama kadar ayaklarımı sürükleyerek yürüdüm. Belimdeki silahı hala hissedemiyordum. “Ne garip” diye düşündüm. Gerçekten de çok garip.

Kapıyı iteledim odama girdim. Terliklerimi birbirine simetrik bir şekilde çıkarıp yatağa uzandım. Aklımdan neler geçtiği üzerine bir portre çizmiş olsaydım ancak Umberto Boccioni çakması bir eser olurdu. Duvarımda ise Monet’in gündoğumu. İç açıcı olması gereken bir tabloymuş gibi durmakta karşımda. Karmaşık düşüncelerimin üzerine bir sifon çekip yatağımda doğrulduğum anda odamın tuvaletinin kapısı açıldı ve pamuk yumağı odama doluşmaya başladı. Düşüncelerime çektiğim sifon da beynimin ne kadar faydacı çalıştığının göstergesiydi. 

“Nasılsınız efendim ?” dedi pamuk yumağı.

“Kulağımın dibinden vızıldayarak geçen bir sniper mermisinin Doktorumun kafasını gözümün önünde pudinge çevirmesi dışında; bilmem.” 

“Görüyorum ki seni öldürecek olan silahı almışsın”

“Her silah birilerini öldürebilir. Silahlara daha fazla amaç yüklemek ancak katilin içini ferahlatabilir.”

“Sizi buradan götürmem gerek”

“Sebep ?”

“İlaçlardan dolayı idrak edemiyorsunuz sanırım ancak Teşkilat biraz önce hayatınızı kurtardı! ”

“Albin ! Bana sesini yükseltme!”

“Efendim anlamıyo..”
 Cümlesini tamamlaması için yumruğu çenesine yemesi gerekti. Yerde bir müddet sürüklendikten sonra yüzüme boş boş bakmaya başladı.

“Neyi anlamamı bekliyorsun Albin. 3 aydır bok çukurunda kendi kendimi tüketiyorum. Salak bir projenizi çalmakla suçlanıyorum. Allah aşkına, benden herhangi bir şeyi anlamamı beklemeyin.”

“Sinek. Gitmekte özgürsün.” 

“Bu ne demek oluyor şimdi?”

“Sana karşı şüphelerimiz beyhudeymiş. Doktor, Führer’in adamı. Artık Führer de seni gözden çıkardı. Projeyi senin çalmadığını bildiğimizi öğrendi. E sen de Führer için çalışmayacağını garantilemiş oldun bunca zamandır hareketsizliğinle. Şuan sadece ayak bağısın.”

“Iskartayım yani. Buna gerçekten sevindim. Arrivederci”


Elbise dolabında ceketimi askısından ayırdım. Lavabo aynasının arkasına sakladığım son paket sigaramı aldım ve koridora doğru yürüdüm. Koridor giderek uzamaya başladı. Karşı pencereden kocaman kırmızı bir top üzerime doğru geliyordu. Silahımı çıkarıp ateş ettim. Arkasında kahverengi, sarı, turuncu… Tüm şarjörü boşaltana kadar gelmeye devam ettiler. Merdiven başına doğru koşmaya başladım. Zemin krem peynir kıvamında, koştukça batıyordum. Son top da pencereden zıplayıp üstüme gelmeye başladı. Daha da hızlandım ve kendimi merdiven boşluğuna fırlattım. Sanırım alt kata kadar yuvarlanmıştım. Sızlayan kemiklerimle gözlerimi yumdum.

Silahımdan fırlayan her Azrail bir faniye daha trajik bir nokta oluyordu. Yaşamını sonlandırdığım herkes birer birer peşime düşüyor. Kaçıyorum. Ayaklarım kıçıma vura vura koşuyorum. Uçurumdan atlayıp uyanıyorum. Uzun zaman önce gördüğüm rüyamdan yine bir hastanede uyanıyorum. Sol bileğim alçıda. Karşımda Fuat, elinde gazeteyle uyukluyor.

“Fuat”

“Kendine gelmişsin sonunda”
 dedi.

“Emin değilim. Koluma kırmama sebep olan şey de deliliğimdi”

“Hastanede aldığın ilaçlardan olabilir.”

“Nasıl yani. Deliliğimi geçirmesi için daha da delirtiyorlar mı ?”
 Yavan bir gülümsemeyle sanki beni onaylıyordu. Gazeteyi katlayıp yavaşça ayağa kalkarken diz kapakları çatırdadı. 

“Sinek. Seninle bazı gerçekler hakkında konuşmamızın zamanı geldi.” dedi.

“Şuana kadar yaşadıklarımızın yalandan ibaret olduğunu söylemen gerçekten iç açıcı. Hangi gerçeklerden konuşacağız ?”

“Ölü Ozanlar Projesi hakkında bilmen gereken şeyler var.”

“Reyting almak için uyuz bir şekilde sonuçları açıklayan sunucu kadar sıkıcısın.”

“Bu proje, yitip gitmiş değerli şahsiyetleri yeniden canlandırmak gibi uçuk bilim kurgusal bir proje değil Sinek. Dikkatlerimizi üzerimizden atmak için böyle saçma bir amaç olarak gösterdik tüm dünyaya.”

“Dikkatleri dağıtmak için mi? Ölüleri canlandırmak için devlet destekli bir proje gerçekleştirmek mi dikkat dağıtıcı?”

“Basit düşünme be adam! Türkler yine bir hiç için debeleniyor imajı oluşturduk. 4 yıldan fazla kimse bulaşmadı. Planım çok güzel işe yaradı.”

“Tebrik ederim. Bu zokayı cidden yutturduysan helal olsun. Ama bir dakika, Führer şuan hayatta ama”

“Nazilerin basit bir oyunu. Motivasyon olsun diye yapılmış basit bir taklit.”

“Fuat, ne işler çevirdin? Beni yormadan anlat”

“6 sene evvel yörüngeye bir uydu fırlattık. Bu uydu sayesinde dünya üzerindeki Nükleer Başlıklı tüm füzeleri kontrol altına alabilecek bir yazılım üzerinde çalışıyorduk.”
 Bir an kendimi hala uykuda sandım. Kırık kolumu hafif kıpırdatmaya çalıştım. Ayıktım.

“Fuat, sakın bana başardığınızı söyleme”

“Başardık. Yıllarımızı almış olsa da başardık. Hesaplarımızda olmayan başka bir şey de yakaladık. Nükleer füzeler dışında mutfak robotundan insansız hava araçlarına kadar tüm elektronik, çipli aletlerin kontrolü de bizde.”

“Ve sen bunu çaldırdın mı? Ahmak herif, sen bunu çaldırdın mı?” dedim. Karşımda kahkaha atıyordu resmen. 

“Saçmalama. Yazılım diye çaldıkları şey Süper Mario’nun Teşkilat versiyonu”

“Normalde ateşle oynuyorsun denilirdi ama seninkisi Güneşle oynamak gibi”

“Güneş balçıkla sıvanmıyorsa bu Tanrı’nın sorunu. Kalk hadi. Küresel bir savaşın başlangıcını sensiz izleyemem.”

“Keşke beni tımarhanede bıraksaydın” 

Asimetrik Aksilikler (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin