Kaçırıldıysanız illa ki işkenceye maruz kalırsınız. Tamam buna bir itirazım yok; kendi kendinize işkence etmiyorsanız. Burada elim kolum bağlı şekilde oturmak içten içe beni çürütüyordu. İlk kez gördüğüm renkler bana farklı kokularda gelmeye başladılar. O kokuların ise farklı tınılarda sesleri bile vardı. Kimisi konuşuyordu. Arka fon simsiyah ve kafamın içinde disko...
Nedenini bilmediğim halde yetimhanede geçirdiğim zamanları, atıldığım zamanları anımsamaya başladım. Galiba hangi renkten geldiğini anlayamadığım iğrenç ayak kokusu beni berbat yıllarıma doğru itiyordu. Belki de kötü bir durumu, daha kötü hallerimle bastırıp anlık neşe duygusuyla iyi hissedip buradan kaçabilmek için yeterli bilincimi toplamaya da çalışıyor olabilir beynim. Beynim için çoğu şey olası ama her saniye daha da kalabalıklaşıyordum burada. Renkler yavaş yavaş insan silüeti oluşturmaya başladı. Kahverengimsi gri renkli babam, elinde hayvansı bir copla ahenk içinde sağlı sollu vurmaya başladı. Limoni renkli annem bir köşede hüngür hüngür ağlarken bir anda kahkahalara boğulup can çekişmekteydi. Oda alevler içinde yanmaya başladı. Parlak bir mor alevlerin arkasında volta atıyordu. Ancak paçası tutuşunca tanıyabildim yetimhane müdürü olduğunu. İkinci babam sayılırdı fakat ilkini pek de aratmazdı. Aratmazdı çünkü benim şu an burada, bu karanlık, köhne, rutubetli, beynimin her an kısa devre yapmasına sebep olacak yerde bulunmamın tek mantıklı açıklamasaydı.
Yetimhaneden atıldığımda ki atıldığımı söyleyen tek kişi benim, çünkü aslında ben yetimhanede hiç bulunmadım. Tam 4 yıl boyunca gerçekten ben yetimhanede bulunmadım. Geçmişime dair her izi silmişlerdi çünkü. Ben yirmi yaşıma kadar bir insan gibi doğup büyüdüğümü bilmiyordum. Çernobil’de bir kaza sonucu patlayan nükleer santralin sebep olduğu yüksek dozlu radyasyon sonucu ünlü bir tablodan fırladığımı düşünüyordum. Neyse ki bu saçma düşüncelerimi yetimhaneden beni kurtaran adamdan ustamdan sonra bir kenara bıraktım.
Ustam diyorum çünkü bu lanetimi bir avantaja çevirmeye çalıştı. Yasin Yaren yani ustam bir profesördü. Benim gibi olan çocukları yetimhanelerden toplayıp bizi bir silah haline getirmeye çalışıyordu. Gizli bir örgüt için çalışıyordu. Ben onunla 8 yaşımda tanıştım. İyi mi oldu kötü mü hala bu sorunun cevabını veremem ama o olmasaydı şimdiye kadar sefaletten otuz kere ölmüştüm. Gerçi onun yüzünden de yüzlerce kez ölümle burun buruna geldim fakat nasıl ölünmeyeceğini çok iyi öğrettiği için hepsinden sağ çıktım. Karmaşık hisler içindeyim ustama karşı.
Yetimhaneden ayrılacağım gün, yatakhaneye gelen kurbağa kokulu hademe beni müdürün odasına çağırdı. Odaya girdiğimde -ki genelde bu odanın bitişiğinde hep dayak yemişimdir- kalın çerçeveli gözlükleri olan ve rengini belli etmeyen siyah paltolu ve suikastçi çantalı bir adam vardı. Müdür :
"Evlat, senin diğer çocuklardan bir farkının olduğunu hep düşünüp durmuşumdur. Ve seninle çok büyük işler başaracağına inandığımız bu adamla yaşayacaksın bundan sonra" dedi fakat o zamanki kafayla düşündüğümde ne kadar net bir cümle olduğunu farketmemiştim.
"Anlamadım."
"Hademe, eşyalarını bir torbaya doldurup getirecek şimdi ve sonra buradan gideceksin. Bir daha geri dönmeyeceksin buraya."
"Peki müdür amca." diyebilmiştim. Ve ilk kez sözünde durmuştu. 5 dk içerisinde eşyalarım hazırlanmış ve yola koyulmuştuk.
Yağmurlu ve kara bulutlu bir günde çıkmıştık yola. Gökten yağan küçük perilerin, yağmur olduğunu öğrenmiştim o gün. Çok da bozulmuştum hani, öğrenince. Yasin Usta ilk o gün ağlatmıştı beni. Hemen arabayı sağa çekip şeker uzatmıştı. Sarı ile tanıştığım gündü.
Sarı benim annemdi. Kahverengimsi griyi bana çekilir kılan annemdi. Onun iyilik için atan kalbinin rengiydi. Sonraları daha da sararmıştı, aslında sararıp solmuştu, limoni olmuştu. Ama bunun sorumlusu bendim. Şimdi onu kaybettiğimden beri ilk kez bir sarı görmüştüm. Bu yüzdendir midir bilinmez, Ustama kızamayışım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asimetrik Aksilikler (Tamamlandı)
FantasyVarlık ve yokluk arasındaki ince çizgide hayali yaşantıların gerçek hayata yansımalarını tasavvur edemeyen emekli bir ajanın trajikomik hayat öyküsüdür. Roman içerisinde yaşanan olaylar tamamen hayal ürünüdür, ancak hiçbir zaman yaşanmayacak değildi...