Asimetrik Aksilikler - 31

771 39 6
                                    

Not: Bu bölüm "Anatolia Efsaneleri" kitabının yazarı Ozan Yılmaz'a bana ithaf ettiği yazısına teşekkür için ithaf edilmiştir...


Kaderinizden kaçamazsınız sevgili dostum. Olması gerekenler bir şekilde tam karşınızda oluverir. Bazen bir bedene bürünür bazen içi dolu bir kadehe. Bazen vücudunuza hızla yaklaşan bir mermidir bu. Hissedilebilecek en anlamlı şey, gövdenizde karıncalanmadır. Hafif bir titremeyle devam eden karıncalanmalar. 

Kaderiniz karşınıza çıktıysa sonucunda mutlu olmaya çalışmalısınız. Hayat, üzüntü duymak için çok kısa. Zira hayat sizsiniz. Siz, siz olduğunuz için ben buradayım. Etrafınızdakiler siz olduğunuz için varlar. Fakat yine de ben buradayım. Beyazlamaya yüz tutmuş saçlarımı, sakallarımdan ayıklarken yanı başımdaki kahvenin kıvrak buharıyla, sigaramın asil dumanı sevişiyor. Bu ben olduğum için oluyor. Üstünüze alınmayın.

Uykumun en atraksiyonlu yerinde telefonum zırlamaya başladı. Titreşim sesi, yastığa gömülü olan kulağımı da kemirebilmek için yastığımı çekiştiriyordu. Battaniye altından zar zor çıkardığım sol kolumu komodine savurup telefonu yakaladım. Hayatımın özlemi beni aramaktaydı. Soğuk duş etkisiyle yataktan fırladım. Kalbim delicesine çarparken konuşabileceğimi sanmamakla birlikte açtım.

"Sessizliğine karşı büyük bir hayranlık besliyorken şimdi de bunu mu bozacaksın?" dedim.

"Saplantılı bir aşk hayatın olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım" dedi. Saç diplerime kadar titredim. "Ağzının tadını gerçekten biliyormuşsun. Midesizliğine de ben hayran kalmak üzereydim ki bunu mahvettin. Muazzam bir estetik anlayışın varmış"

"Benden ne istiyorsun?" Beynimi parçalayan tiz bir nota uzayıp gitti.

"Artık senden bir şey isteme aşamasını geçtim Sinek. Hedef panomu, zayıftan zora doğru sıraladım. Korkarım ki ilk sırada sen varsın."

"Kızı rahat bırak. Benden bir şey istemeyecek olsaydın bu konuşmayı hiç yapmazdık. Sabah kapımı açtığımda yarimin başını görürdüm."

"ASİ'ye adım atmamalıydın. Benim safıma katılmıyorsan karşıma da geçmemeliydin."

Elimde koz yoktu. Olasılıkları hızla derleyip en akıllıcasını düşünmeye çalıştım. "Bekle" deyip telefonu kapattım. Karşı tarafı şaşırtmak, baskın rol oynamak bu durumlar için en iyi seçenek olabiliyordu. Yüzümü yıkamak için lavaboya yönelirken ağzımın içinin küllüğe dönmüş halini şapırdatıyordum. Musluktan akan buz gibi suyu avuçlarıma doldururken tüm vücudum titremeye başladı. Önce yüzümü yıkadım sonra ağzımı çalkaladım. Uykudan uyuşan beynim yenice ayılmaya başlamışken yaktığım sigara, sis perdesini yeniden örtmüştü. Çizgili pijamalarımı değiştirip dışarıya atıldım.

Sanırsınız Dünya Güneşten uzaklaşıyordu. Her geçen gün daha da soğuyor, ceketimin yakalarını kaldırıyorum. Yörüngesine oturamadığım, kaşına gözüne kurban olduğum, çayımın demi kahvemin telvesi, hayatına ilişemediğim kadının en son elimde yüzükle kovalandığım kendi halindeki kafesine doğru yürümeye koyuldum. Cadde başına yaklaştıkça parmak uçlarım kaşınmaya; kalbim hararetli bir titreşime başlıyordu. Sebepsizce bağlandığım ve kalbimdeki, beynimdeki, hayatımdaki tek güzel şey o idi. Biz erkekleri bilirsiniz, mutlu olmayı beceremeyiz. Yaratılış gereği kırıp dökmeye programlı oluyorduk. Evliliğin ikinci senesinden sonra evine maydanoz, marul dışında çiçek getirmeyen güruhtan ne bekleyebilirdiniz ki. Mevcudiyetimizde evrim geçirmemizi beklediniz. Yumoş reklamlarındaki pembe ayıcık gibi bir erkekle ömür geçirmek istediğinize inanamıyorum. Tamam, size nutuk atacak, akıl verecek değilim. Heyecanımı atabilmek adına kafa şişiriyordum sadece. Kafenin içindeki kalabalığı görebiliyordum. Kısa adımlarla yaklaşmaya devam ettim. O içerideydi. Peki telefonuyla beni arayan kimdi?

Karşı kaldırımdan O'nu izlemeye koyuldum. Beni şuan görmemesi hayrıma olacaktı. Sigaramı yeniden ateşledim. Aman Yarabbi, kendimi o kadar genç hissediyordum ki, kanat çırparak uçabilirdim. Bir kitapta okumuştum, "Peygamberin otlattığı kuzular kadar sakindi". Camış bakışlarım ve kuzu melemesi sesimi takındım ve bismillah çekerek kafeyi adımladım. Göz göze geldik; evren tüm anlamını beynime zerk ediyordu. Elindeki bardak ve tabakları tezgaha güzelce bırakıp bana yaklaşıyordu. Saliseler ile ifade edilebilecek kısacık zamanda, yokluğu ve hiç var olmayışı, adeta hücrelerin onarımı gibi, beynimdeki açıklıkları kapanıyordu. Sahte anılar ise bambaşka bir haz veriyordu. Son adımını burnumun dibine savurdu ve derin bir nefes aldı. 

"Nasılsın görünmeyeli?" dedi. Görünmemiş olmama bir sitemdi sanırım bu. Seviyor mu yoksa o da?

"Son görüşmemizde bir daha karşıma çıkma demedin. Ben de yeniden karşına çıkabilecek cesaretimi topladım"

"Ecel kapıya dayanmamıştır inşallah yeniden?"

"Ecel kapıya senin silüetine bürünerek dayanır. Ben ayaklarına kadar geldiysem merak etme, sadece su üstüne çıkıp derin bir nefesle yeniden dalacağım. Sakin bir yerde konuşabilir miyiz?" dedim. Elimden tutup mutfağa çekiştirdi. Elimden tutmasaydı konuşmanın selameti eminim bozulmayacaktı.

"Seni dinliyorum!"

"Son günlerde gariplikler seziyor musun? Takip edildiğini sanmak, ilginç müşteriler, yabancı numaralardan aranmalar gibi."

"Senin dışında bir gariplik olmadı ama bu konuşma hakikaten rahatsız edici ilerledi"

"Özür dilerim, amacım seni korkutmak değildi. Bak, sabah bir telefon aldım. Senin numarandan aranıyordum. Açtığımda ise tehdit aldım senin üzerinden. O kafayla neden buraya geldim bilmiyorum ama içimde hep senin iyi olduğuna dair hislerim vardı. Ben seni başka sevdim be" Freni patlamış kamyona dönmüştüm iki dakikada.

"Koray! Uzatmayalım istersen he. İşim başımdan aşkın, bak gördün hem, iyiyim ben." Ve duvara tosladım.

"Sana görünmeden bir müddet daha buralarda gezinirim. İçin rahat olsun. Rahatsız ettiğim için tekrardan özür dilerim" dedim. Gözlerini kısıp başını hafifçe sağa eğdi. Parmakları ile güle güle dediğinde ayaklarım ondan uzaklaşmaya başlamıştı bile. Vücudum yeniden titretici soğuğun koynuna girmişti. Bu meseleyi açıklığa kavuşturmaya kararlıydım. ASİ'ye giderek Fuat ile bunu konuşmalıydım. Yarım işlerin bu denli bir göz korkutma ile temelinin atılacak olması üzücüydü. Bereketsizlik fışkırıyor dört bir taraftan. Huzursuzluk soluk soluk ciğerlerime doluyordu. 


Asimetrik Aksilikler (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin