40. Bölüm: "İyi ki doğdun Zeynep Maral!"

37.8K 2.1K 167
                                    

Bazı insanlar evinize dönmüş gibi hissettirir. Her şey yerli yerindeymiş, olmanız gereken yer orasıymış gibi.

Bu evin tüm düşüşlerini biliriz, her adımımızda bir anı saklıdır. Çünkü orayı el ele biz inşa etmişizdir. Gün gelir oradan ayrılmak zorunda kalırız fakat bilirsiniz bir gün herkes evine döner...

Gözlerim alyansıma takıldığında istemsizce gülümsedim. Egemen'in belimin etrafından dolayıp karnımı okşadığı eli duraksadı ve hafifçe eğilip yüzüme baktı.

"Ne oldu?" sesindeki meraklı tını içimi ısıtırken başımı omzundan kaldırıp güzel yüzüne baktım.

"Farkında mısın yine başa döndük!" biçimli kaşlarını çatarak yüzüme eğildiğinde işaret parmağımın ucunu çatılmış kaşlarının tam ortasına değdirdim. Elimi avucuna alırken yüzümdeki her mimiği dikkatle inceliyordu, hafızasına kazımak ister gibi...

"Bak yine nişanlıyız!"

Bu onun benim kaderim olduğunu bir kez daha anladığım andı. Kaç kere ayrı düşersek düşelim hayat bizi hep bir araya getirecekti. Ben hep yenilecektim ona ve bin kere veda etsemde bin birinci kez dönecektim ona.

"Dünyanın en küçük kelepçesi." derken tepkimi ölçercesine yüzüme bakıyordu. Gözlerimi kısarak yüzüne baktım ve alyansımı çıkarmak için hareketlendim fakat beni durdurdu.

"Ama çok güzel kelepçe." diyerek düzelttiğinde haklı bir gururla sırtımı geniş göğsüne yaslayıp rahat bir pozisyon aldım ve yayılmaya devam ettim, bacaklarımı uzatacakken ayağım orta sehpaya çarptı. Hafifçe eğilip ayağıma kısa bir bakış attım, acımıyordu. Geri çekilip tekrar Egemen'e yaslanacağım sıra hiç istemediğim bir şey oldu.

"Zeynep bunlar..." Egemen eğildiğim için açılan belime dokunduğunda irkilerek doğruldum.

"Bakma.." dedim kısık bir sesle,

"Aç." dedi keskin bir tonda,

"Aç, sen açmazsan ben açarım."

Ben alışmıştım bunlara. Kansızlıktan oluşan morluklara, halsizliğe, yorgunluğa hatta saç dökülmelerine bile... Ama Egemen?

Oflayarak nefesimi dışarı verdiğimde dediğini yapacağını biliyordum. Bu yüzden kapuşonlümün eteklerinden tutup üzerimden sıyırdım, karşısında yarım atletimle kaldığımda utanmaktan çok gergindim. Koyu bakışları bedenimde gezindi. El bileklerimin üstünden başlayan sarı, yeşil morluklardan omzumda, karnımda, sırtımda, bacaklarımda, dizlerimde de vardı.

Adem elması sertçe hareket ettiğinde gördüklerinin canını yaktığını biliyordum. Yüzüme kısa bir bakış attığında dolu gözlerime iç çekerek baktı ve parmak uçlarını gözlerimin altına değdirdi. Aramızdaki kısa mesafeyi kapatıp boynunu hafifçe eğdi ve omzumu öptü.

Dudakları şifalıydı.

Beni omzumdan öpüyordu, yüküne ortağım der gibi...

"Bulacağım bir çare." dedi kısık bir sesle, dudaklarını omzumdan çekmeden.

"Hata yapıyorsun." dedim umutsuzca,

"Yolun sonu belliyken evlenelim diyorsun, hileli bir kumar bu. Kaybedeni belli. Yapma bunu kendine Egemen, lütfen..."

Her gece umudu fısıldadığım adamın yüzüne bakamıyordum şimdi.

"Kaybetmeyeceğim." dedi benim aksime güçlü bir sesle.

GÜZEL ZAAFSIN! (Tamamlandı) Where stories live. Discover now