Five

827 90 66
                                    

"Ben bakarım"

Dün gece Dae büyükannemlerde kalıp çok keyifli vakit geçirmiştim. Öyle ki kafamın içindeki düşünceler için vakit bile bulamamıştım.

Onlara rahat uyumaları için çay yapıp kendime koca bir bardak şeftali suyu doldurmuştum. Uyuyana kadar da onların nasıl tanışıp evlendikleri ile ilgili hikayeler dinlemiştim.

Tıpkı onların babamlara yaptığı gibi aileleri de onların evlenmesine karşı çıkmıştı. Büyükbabamın ailesi aşırı zengin ve kibirli olduğu için büyükannemi kendilerine yakıştırmamışlar. Onlar da ailelerini umursamadan evlenip ailelerine sürpriz yapmışlar. Üstelik tek sürpriz evlilikleri değilmiş çünkü büyükannem Namjoon babama hamileymiş.

Büyükannem "O kadar gençken neden senden çocuk yaptım ki?" diye söyleniyordu uyumaya giderlerken. İlgi çekici hikayelerini dinleyip yattıktan sonra güzel bir uyku çekmiştim ben de.

Sabah olduğunda ise daha onlar uyanmadan kalkıp diğer tarafa geçmiştim. Nam büyükbabam ve Soo Ah büyükannem erken kalkmaya alışık bir çiftti. Tüm günümü onlarla geçirmeyi planlıyordum. Onlara geçtikten sonra henüz kahvaltı yapmadıklarını fark edince on beş dakika boyunca burger sipariş etmek için ısrar etmiştim. Nihayet pes edip beni onaylamış ve sürekli hızlı yemeklerini övdükleri yerden hamburger sipariş etmişlerdi.

Şu an da siparişlerin geldiğini tahmin ettiğim için büyükbabamın cüzdanından kartını alıp kapıya gidiyordum. İkisi de ortalıkta görünmüyordu zaten.

Kapıyı açtığımda üstünden hiç çıkarmadığı siyah deri ceketiyle, kargo pantolonuyla ve elindeki paketlerle dikilen Jungkook'u görmüştüm.

Yeontan açtığım kapı aralığından bahçeye fırlayınca eğilip bahçe kapısı kapalı mı diye baktım. Jeon burada bir köpek olduğunu biliyormuş gibi kapıyı girerken kapatmıştı.

Bakışlarımı yüzüne kaldırdığımda bana değil de bizim evin bahçesine doğru baktığını gördüm. Yüzünde hoş bir tebessümle bizim evin bahçesini izliyordu. Neye baktığını merak ettiğimden eğilip oraya baktım ben de.

Joon babam bahçe koltuğunda oturur vaziyette bacaklarını önündeki sehpaya uzatmıştı. Tae babam ise kafası babamın kucağında sırt üstü koltuk boyunca uzanıyordu. Gözlerinin açık mı kapalı mı olduğunu göremediğimden uyuyup uyumadığını anlayamamıştım ama birazdan babamın uyumaması için Tete'yi öpeceğine emindim. Joon babamın elinde bir kitap vardı. Anlaşılan babama kitap okuyordu. Aynı zamanda evin içinden Arijit Singh'in romantik sesi duyuluyordu. Ben onların bu romantik sahnelerine alışıktım.

Jeon'un romantik bir adam olduğunu çizdiği resimlerden, etkinliklerde söylediği şarkılardan bile anlayabilirdiniz zaten.

"Güzeller."

Çok kısık bir şekilde mırıldanmıştı Jeon ama ben onu duymuştum. Hala gülümseyerek babamları izliyordu. İşte bu benim için alışılmadıktı. Çünkü ailem benim için her ne kadar dünyanın en güzel ailesi de olsa başkaları iki erkeği bu halde görünce güzeller demezdi. Jeon'un böyle düşünmesi beni çok mutlu hissettirmişti. Sonra utangaç bir mimikle başını eğmişti. Neden utandığını tahmin ediyordum ama bizim bahçeye baktım tekrar.

Az evvel tahmin ettiğim şey olmuştu. Daddy'm Tete'yi öperken sol taraf görmesin diye elindeki kitabı siper etmişti ama bu taraftan görünüyorlardı.

Ben kıkırdayınca Jeon sipariş getirdiğini hatırlamış gibi kafasını kaldırdı. "Sipariş-"

Beni görünce ortaya çıkan her zamanki şaşkın ifadesi level atlamış gibi duruyordu. Üç ev arası mekik dokunduğum için neden burada olduğumu sorguluyordu büyük ihtimalle. Tekrar kıkırdadım onun bu haline.

Rainbow / JiKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin