8.Bölüm Rüyalardaki Yabancı

4.3K 363 9
                                    

Keyifli okumalar ♥️♥️♥️


Veliaht Prens Edward

Gözlerimi açıp etrafıma baktım. Tahmin ettiğim gibi kaçmıştı. Tutulan boynumu ovalayıp yerimden kalktım. Başımın altından birşeyin düşmesiyle yere baktım. Elimde Isabella'nın taktığı beyaz çicekli şapka vardı.

Başım acımasın diye burada bırakmış olmalı.

Günün yorgunluğunu atmak için açık bir yere gelip biraz dinlenmek istemiştim. Dinlenmemi bölen hırsızı kalkıp yakalayacakken bir taşın üstüne atılmasıyla şaşırmıştım.

Taşı atan kişinin peşinden gittiğimde de tanıdık minik bir beden ve o bedene ait gül kokusu burnuma dolmuştu.

Burada ne işi var bu kadının? Hem de tek başına ne kadar tehlikeli olabileceğini bilmiyor mu? Birde üstüne hırsızlara bulaştı. Ben olmasam ne gelirdi başına kim bilir!

Gereksiz bir öfke içime dolmuştu. Tam gerçekten ona kızacakken cevap vermek için bana döndü. Yüzünü görmemle nedense sinirim gitmiş, ona sataşma isteği duymuştum. İnsanlarla bu kadar uğraşmazdım bile. Niçin bu kadına farklı davrandığımı bende bilmiyordum. Belki de tanıdığım herkesten daha garip olduğu içindi.

Başkentte yaklaşan balo nedeniyle kıyafet almaya geldiğini söylemişti. Ama kuzeninin burada olmadığını gayet iyi biliyordum. Eğer öyle olsa Thomas yerinde duramaz, başımı şişirirdi. Yine de sebepleri olduğunu düşünüp üzerine gitmemiştim.

Endişeyle bakan yakutları andıran masum gözlerine ve ısırdığı zarif, minik pembe dudaklarına baktım. Onu sorgulamamdan korkuyordu.

Ve yine beni şaşırtarak uyumamı istemişti. Başta isteğine anlam veremesemde bunu kaçmak için yaptığını hareketlerinden anlamıştım.

Ama nedensizce biraz dinlenmek istemiştim. Küçük omzuna başımın ağırlığını fazla vermeden, kokusunu içime çekerek gözlerimi kapadım. Birkaç gündür ne kadar çabalasam da uyuyamadığım halde o dakika kendimden geçmiştim.

Bıkkın bir nefes verip şapkayı da yanıma alarak parktan çıktım. Saray buraya yakın olduğundan yanıma atımı almamıştım.

Saraya doğru yola koyulup, bitirmem gereken evrakları halletmek için ofisime çıktım.

- Nerde kaldın, ağaç oldum!

Hah kardeşinin nerede olduğunu bilmeyene bak, dünyadan haberi yok.

Bıkkın bir nefes verip üstümdeki pelerini ve şapkayı tekli koltuğa koydum. Gömleğimin bir kaç düğmesini açıp ofisimeki masama ilerledim.

-Sen niye burdaydın ki?
-Lütfen şaka yaptığını söyle!
-Yoo, gayet ciddiyim.
-Eğer prens olmasaydın seni çoktan öldürmüştüm. Toplantı var majesteleri!!

-Ha o mu? Tamam.
-Tamam!? Başlamasına bir saat var ve konu hakkında muhtemelen hiçbir fikrin yok. Bu ne rahatlık!

-Senin buradaki görevinde bana anlatmak değil mi?

Bana öldürücü bir bakış atıp, saçlarını çekiştirdi.

-Biliyor musun senden cidden bazen nefret ediyorum. Bir insan bu kadar sorumsuz olamaz.

Bakışlarımı kağıtlardan kaldırıp öldürmek istercesine Thomas'a baktım.

-Bana diyene bak. Sorumluluk sahibi abi!
Dediklerimle üzerine bir hüzün çöktü. - Gerçekten Isabella üzerinden mi üstüme geliceksin? Nasıl bu kadar vicdansız olabiliyorsun?

Altın Kaşıkla Doğan Prenses Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin