8. Lee Know gitti ve Minho geldi.

1.3K 219 106
                                    

İyi okumalar dilerim, ne istediğimi biliyorsunuz <3
______________________

Yumruk yaptığı elini tereddüt içinde ahşap kapıya vurdu. Vücudunu saran heyecan dalgası neredeyse bacaklarındaki tüm gücün çekilmesine sebep olurken burada olmak dahi kalbini zıvanadan çıkartmaya yetiyordu. 

Hyunjin'le konuştukları o gece aklını yine toparlayamamış, yatağında dönüp dururken sadece Minho'yu düşünmüştü ya da Lee Know'u... Her ne kadar olanlar kendisine tuhaf gelse de bir şekilde Hyunjin'in haklı olabileceği ihtimali sonradan kendisine o kadar da imkansız gelmemişti. Minho tam olarak izledikleri dizideki adamın özelliklerini gösteriyordu. Belli belirtiler onda da bariz bir şekilde vardı. Hatta daha fazla bilgi almak adına telefonundan yaptığı küçük çaplı bir araştırma gittikçe inancını yitirmesine sebep olmuştu. Saçmalık diye bahsettiği şey hiç de saçmalık gibi durmuyordu.

Daha sonrasında durdu ve düşündü. Kendi kendine "Bana ne bunlardan?" diye sordu. Niye onu düşünmek zorunda hissettiğini anlamaya çalıştı ama mantıklı hiçbir sebep bulamadı... Sadece içinde yanıp tutuşan bir arzu ve merak duygusu zaman geçtikçe sönmek yerine daha da alevleniyor, kendini onunla görüşmeye mecbur hissediyordu.

Dudaklarını ısırdı. Parmakları yavaşça telefonun ekranında gezip kaydettiği numarayı buldu... Lee Know arabayı sürerken arka koltukta kalan telefonuyla köşeye gömülüp kendini aramış sonra da arama kaydını silmişti. Aslında başta telefonda bir şifre olabileceği konusunda çok ümitsiz olsa da şans bu sefer ondan yana olmuştu.

Kapıyı alacaklı gibi çalmaya devam ederken düşüncelere daldığını açılan kapıyla fark etti. Yerinde küçük bir irkilmeyle yutkunurken karşısına geçen adam beklediği kişi değildi. O Lee Know'u bekliyordu. Kapıya açansa onun beklediğinin aksine o gece arabayı süren adamdan başkası değildi.

Sarı saçları bu sefer hafif kıvırcık bir şekilde alnına dökülür vaziyette duruyor, gözlerindeki yoğun uyku duygusu belli oluyordu. Üzerindeki sıradan kahverengi bol bir tişört ve gri bir eşofmanla bile son derece yakışıklı görünüyordu. Üstelik bol tişörtüne rağmen vücudunun kaslı yapısı fazlasıyla belli oluyordu.

Jisung gözlerini onun yüzünden indirmeyip sarı saçlı adamın konuşmasını bekledi.

"Bu saatte kim-"

Chan'ın cümlesi yarıda kesildi çünkü gözlerini açtığı gibi Jisung'u görmeyi beklemiyordu. Saçlarına daldırdığı elini çekip gözlerini zor da tamamen açık tutmayı başardı. Jisung ağzını dahi açmadı. Doğru düzgün düşünmeden aklına ilk geleni yapmıştı ve bundan sonrasında ne olacağı hakkında doğru düzgün bir fikri yoktu.

"Sen burada ne arıyorsun? Bu saatte kafayı mı üşüttün?" dedi sarı saçlı küçük bir sinirle. Keskin bakışlarını Jisung'a gönderdi.

"Ben..." Aralık olan kapıdan içeri bakmamaya özen gösterdi Jisung. Tekrar heyecanlanmıştı üste... avuçları terliyordu. "Lee Know'a bakmaya geldim. Burası onun evi değil mi? O gece biz buraya gelmiştik."

"Burası benim evim." Chan anında onun gelişinden hoşlanmadığını belli etti ki sabır dilenir gibi bir hali vardı. Onun bu durumdan en büyük rahatsızlığı kesinlikle uyandırılmış olmaktı. Sesini sabit bir tonda tutarak "Lee Know burada yok." diye ekledi.

Sarı saçlı düz bir surat ifadesiyle söylediğinde Jisung saniyeler içinde büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. En azından Minho'nun evini bildiğini düşündüğü için rahat hissediyordu ama şu an o rahatlık hissi kaybolmuştu. Yaşadığı hayal kırıklığını gizleyemezken Chan bunun gayet farkındaydı. Jisung'un Minho'ya karşı bu şekilde davranacağını zaten o gece tahmin etmişti. Ona göre Jisung, biraz takıntılı bir adamdı.

Who are you? | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin