7 - Nane Limon

358 17 25
                                    

Küçük bir çocuk gibi kendime çektiğim dizlerim ve elimde tuttuğum kocaman kupayla Meriç'in sırtıma örttüğü montumun altında konuşmaları dinlerken hafifçe öksürdüm. Ardından buruşan yüzümle acıyan boğazımı dindirmek adına yarısını çoktan hüplettiğim nane limonumdan bir yudum aldım.

Şey... Behçet beyin gidişinin hemen arkasından masadaki herkese kahve getirilirken bana nane limon getirilmişti, üstelik kocaman kupayla, şimdi ikinci nane limonumu içiyordum bu koca bardakla.

Böyle bir talebim olmamıştı ama işte, tahmin edebiliyoruz kimin şey ettiğini...

"E o zaman bu kadar?" dedi Ufuk meraklı bakışlarını üzerimizde gezdirerek. Tanıdıkça çok arkadaş canlısı ve komik mizaçlı biri olduğunu anlamıştık, önyargım tamamıyla suya düşmüştü. "Sonrası yarına, değil mi?"

"Evet," dedi Murat bey onu onaylayarak, önündeki dosyayı kapadı. Onun hakkında yargım hâlâ yerli yerindeydi, karakterini tam çözemesem de hâlâ gıcık biri olduğunu düşünüyordum. "Bugünlük bu kadar. Yarın prova için burada yine toplanacağız."

"Tamam o zaman," dedi Aslı derin bir nefes alarak. Uzun parmaklarını alnına götürürken buruşan yüzüyle orayı ovaladı. "Emir gibi ben de nane limon hüpletseydim keşke... Başımı ağrıttı bu curcuna."

Masumca elimdeki bardağı ona iteklediğimde hafif bir tebessümle başını iki yana salladı.

Utanıyorum ama lütfen şey etmeyin.

Murat bey de işkillenmiş, sonra biz yokken Behçet beyin yanında ne kadar ıksırıp tıksındıysan adam herkesi hasta etme diye sana nane limon göndermiş! diye kendince yanlış ama kulağa çok doğru gelen bir nokta atışında bulunmuş, ben de ehe diye kabullenmiştim.

ADAMLA ÖPÜŞTÜN EMİR!

Hayır ya! O beni öptü! Valla ben bir şey yapmadım!

Kendini mi ikna etmeye çalışıyorsun mal?

Çoktan ılıdığı için büyük büyük yudumlarla nane limonumu yarıdan aşağı indirdiğimde Murat beyin homurdandığını duydum ama umursamamaya çalışarak çıkardığım ehhh sesiyle bardağı paaat diye masaya koydum. Gören de fondip yaptığımı falan sanacaktı.

Kalkıp ben de montumu giyindiğim sıra diğerlerinin çoktan hazır hale geldiğini fark ettim ve aceleyle montumun fermuarını çekip sırt çantamı taktım.

Toplantı ofisinden çıktığımızda herkes sessizdi, sabahtan beri bır bır her şeyi konuştuğumuz için bu sessizlik gayet makuldü. Yok efendime söyleyeyim, şu müzik çeşidi olur, yok Emir bunu piyanoda çalabilir misin, yok Meriç bunu kemanda şey edebilir misin, yok Aslı bunu Viyolonsele dökebilir misin...

Murat beyin şunu bunu yapabilir misin sorularının sonuna Meriç'in amına bile koyarız yeter ya demesiyle bir sessizlik, sonra tartışma çıkmış ama Ufuk'un iki tarafı da sakinleştirmesiyle olay orada ŞÜKÜR Kİ kapanmıştı.

"Göt ya," diye önden giden Murat beyin arkasından homurdandı Meriç. Aslı gülerken, "Biraz sakin ol ya," diye omzuna vurdu Meriç'in hafifçe.

"Adama pezevenk dedin kızım ben mi sakin olayım?" dedi Meriç homurdanarak. "Ama mesela sen haklıydın pezevenk demekte, ben sana bir şey dedim mi?"

"Ağzınızdan sürekli küfür kaçırırsanız böyle olmaz," diye fısıldadı Ufuk. Yabani bakışlarını, bakışlarını bizim üzerimizde merakla gezdiren, büyük ihtimalle çoğu mimar olan çalışanlarda gezdirdi. "Kovuluruz."

"Değil mi Ufuk ya?" dedim ona katılarak ve çatık kaşlarımı Meriç ve Aslı'nın üzerinde tuttum. "Küfür etmeyin."

"Oy sen sinirlendin mi..." diye yürüdüğümüz yolun sonunda benim yanaklarıma uzanmaya çalışan Aslı'ya homurdanırken kendimi çocuk gibi hissettiğim için daha çok homurdanarak çantamın kollarına asıldım.

NEFESSİZ: KALANLARWhere stories live. Discover now