II. ~Bileklik~

27K 1.1K 99
                                    

Şarkı;
[ Mert Şenel; Şaraplar ve Kadınlar]

                                    🍃

Çizimler sadece insanların hayal gücünden mi ibaretti?
Kâğıda çizilmesi ile mi sınırlı olmak zorundaydı?
Asla gerçek olma ihtimali olamaz mıydı?
Eğer öyleyse sizi çizmemin ne anlamı vardı?

Yaklaşık yarım saattir aynı yerde portrenin yüzünü yerleştirmeye çalışsam da sanki yeteneğim yok olmuştu .Öküzün trene baktığı gibi yüzsüz Ares'e bakıyordum. Sinirim bozulmuştu açıkçası. Fırçayı yerdeki kabın içerisine attım.

Sonunda pes edip balkona çıktım. Arka cebimden çıkardığım sigara paketinden bir dal alıp dudaklarımın arasına sıkıştırdım. Ucunu yaktığım sigaradan derin bir nefes alındığımda gözlerimden akan yaşa engel olamadım tabi peş peşe gelen öksürüğe de.

Çok fazla sigara içmezdim ama arada canım sıkkın olduğu zaman yakardım .

Bileğimde farklı farklı taşlardan oluşan bilekliğe baktığımda yüzümde buruk bir gülümseme oluştu.

Annemden kalan tek hatıra. Tek bir dileğe mahsus olan bir bileklik.

Ne kadar annemin geri uyanmasını dilediysem bir türlü bileklikteki taşlar kararmamış dileğimde gerçek olmamıştı. Ama öncesinde de resimlerin gerçek olmasını huzurlu hayat sürmeyi, annem ile İtalya'da yaşamayı da dilemiştim. Ama bu boktan bileklik hiçbir sikime yaramıyordu. Annem lisenin başlarındayken değişik bir yerden almıştı. Satıcı aynı bir büyücü gibi korkutucu bir kadındı.

Siyah çarşaflar arasındaki lacivert gözleri beni ilk günkü gibi hala ürpertiyordu. Kadın anneme verirken bilekliği bana bakıp konuşmuştu.

'Ne dilediğine dikkat et küçük, bu bileklik çok kincidir. Sen ondan bir şey alırsın ,o da senden...'

Sırf mor taşları sevdiğim için anneme ısrar ile zorla aldırmıştım. Çünkü arkadaşlarımın kollarında değişik çok güzel taşlı bileklikleri vardı. Çocukluk aklıydı işte. Benimki daha özeldi gerçi. Dilek taşları ile oluşan bir bileklikti sonuçta . Ama yanılmıştım, hiçbir boka yaradığı yoktu. Ne bana bir şey vermişti ne de benden bir şey almıştı.

Böyle batıl inançlara inanmazdım gerçi de işte bir umut.

Annem kanserden öldüğü gün bu hayatta tamamen yalnız kalmıştım. Yaşım çoktan yirmi olduğu için devlet bana bakamazdı. Sadece biraz maddi destek sağlardı o kadar. Üst üste üç sene sınıfta kalmıştım. Devlet annem öldüğü için ve kimsem olmadığı için bir sene daha mühlet vermişti. Bu sene de kalırsam atılıyordum. Pek umurumda değildi ama o saçma diplomaya ihtiyacım vardı.

Yaşıtlarım şimdi üniversite hayatlarını yaşarlarken ben sınıfta kaldığım için geri kalmıştım. Ve üstelik annemin ölümü beni çok sarstığı için bir daha derslerimi düzeltemedim. Düzeltmek de umurumda değildi bu saatten sonra.  Pes edeli çok olmuştu.

Bu saatten sonra dünya yansa umurumda olmazdı. Bu acı varken içimde kendimi bile düşünmeyi bırakmıştım.

Sadece uzun bir sessizliğe bürünmüş, kırgınlık içinde, resimlerim ile yaşıyordum işte.

En büyük hayalim ünlü bir ressam olup annemle birlikte sanat şehri olan İtalya 'da yaşamaktı. Ama olmamıştı. Bende bütün hayallerimden vazgeçmiştim çoktan.

Sigaramın uzayan külünü balkon demirinden aşağıya düşmesini sağladığımda artık düşünmeyi bırakıp karşıdaki binalara baktım.

Aynı bizim apartın yüksekliğindeki balkonda çocuğuna sert bir tokat vuran baba içimi bir değişik etmişti. Benim babam...

MAHPERİ IV +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin