🍁Otuzuncu🍁

5.9K 732 565
                                    

Odamın kapısının paldır kültür açılmasıyla fırladım yattığım yerden . Tedirgin bakışlarım hızlı nefeslerim arasında döndü kapıdan hışımla içeriye giren dayıma. Kanlanmış gözleri ardına kadar açılmış , öfke dolu bedeni kasılırken elleri yumruk halindeydi. Sertçe açtığı kapı ardındaki duvara aynı hızla çarpmıştı. Minik bir çığlık kaçmıştı dudaklarımdan. Neler oluyordu böyle? Dayım uzanıp kolumu canımı acıtarak kavramıştı.

-Seni ahlaksız ! Acıdık evimize aldık namusumuzu iki paralık ettin !' dedi avazı çıktığı kadar bağırarak. Gözlerim dehşetle açılmış, küçücük kalmış bedenim boşluğa doğru fırlatıp atılmıştı. Sertçe dütüm yere. Dayım sanki devasa bir boyla üzerime doğru adım atmıştı. Dizlerimi kendime doğru çevirip elimden geldiğince sakındım karnımı. Derken bir kahkaha geldi kapının olduğu yerden . Mihran sırtını kapnın eşiğine mağrur bir tavırla yaslamış, yaptığım poziti sonuçlu gebelik testini bana doğru sallıyordu. Bir anda yengem belirdi yanında. Yüzünde tiksinen bir ifade asılıydı. Başını cık cıklayarak iki yana sallayıp yüzüme tükürdü.

-Kim bilir kimden peydahladı ! Ekmeğini yediğin dayına hiç mi acımadın !'

Çınlıyordu sesleri kulaklarımda. Odanın köşesinde yere çökmüş ,hem kendimi hemde bebeğimi onlardan korumaya çalışıyordum . Gözyaşlarım yanaklarımdan sicim gibi akarken umut dolu bir adım attım dayıma doğru. Belki beni anlardı.

-Dayı !' dedim merhamet dilenir gibi. 'Dayı yemin ederim ahlaksızlık etmedim ben . Evlendim ! Evlendim, kocamın çocuğu bu karnımdaki !'

Mihran şeytani bir kahkaha daha patlattı. Delirmek üzereydim. Nasıl inandıracaktım bu insanları kendime? Nasıl ispat edecektim evlendiğimi ?  Hiç beklemediğim bir anda bir tomar saman yaprak fırlatıldı yüzüme . Öyle çoklardı ki nefes alamıyordum . Elimle yaprakları yüzümden çekmeye çabalarken kesiliyordu nefesim. Kararıyordu ortalık. Her yandan bir bağırış duyuluyor, Mihran'ın şeytani kahkahaları kulaklarımda çınlıyordu .

Ve birden ardına kadar açtım yaprak yeşili gözlerimi . Hızlı nefeslerim arasında bakındım sağıma soluma. Orada , yine çınar ağacının dibinde uyuyakalmıştım. Kabustu gördüklerim. Kollarım karnıma annelik iç güdüsüyle sarınmış, sabahın serinliğine rağmen her yanımı ter basmıştı. Bulmalıydım... Gitmek için bir çare bulmalıydım . Bebeğim ile ne yapardık bu zamanda ? Üstelik babası beşyüz küsür sene önce ölmüşken...

Çaresizce fırladım ayağa. Dünyadaki varlığım gibi sükunete bürünüp girdim o zindanım olan eve. Koridoru hızlıca aşıp odama attım kendimi. Yatağıma oturup aynadaki yansımamla göz göze geldim. Bir çıkış yolu olmalıydı. Yüce Rabbim kimseye dermansız dert vermezd. Madem benim imtihanım böyle bir mucizeden geçiyordu, vardı elbet bununda bir çıkar yolu. Başımı avuçlarım arasına aıp gözlerimi kapattım. Araştırmalıydım. Eğer gerçekten yaşadıysa mutlaka bir iz bırakmıştı bu dünyada. Bir eser... Bir yadigar ... Bir isim ... Bir mezar...

Aklıma düşen fikirle kalktım ayağa . Kimsenin uyanmasını, nazlarının işlerinin bitmesini bekleyecek halim yoktu. Hızlıca giyinip çıkacaktım bu evden . Param yoktu belki ama otobüs kartım beni şehr kütüphanesine götürecek kadar doluydu. Aylık biletin gözünü seveydim. Ay başında doldurmış olsam şimdi ya bursumu bekleyecek yada başımı önüme eğip dayımdan para dilenecektim. Ölürdüm de istemezdim... Ellerim üzerimdeki eşofmanın eteklerinden tutup tek hamlede çıkardı başımdan . Derken gözüm karşımdaki aynaya çarpmış, gördüğüm manzarayı bir an göz yanılması sanmıştım. Boğazımdan istemsizce bir yutkunma geçerken birkaç adımla yaklaştım aynaya . Karnım ... Karnım küçük bir tümsek gibiydi. Oysaki dün gece dümdüz olduğuna emindim. Yemek de yememiştim ki şişsin ! Avuçlarım korkuyla yaslandı onun üzerine ... Nasıl anlamazdım... Nasıl akıl edemezdim ? Bu çocuk geçmiş zamanın çocuğuydu. Burada geçen saatler orada belkide günlere tekabül ediyordu. Karnım sabaha dek büyümüştü. Daha da büyüyecekti. Yakında saklayamaz olacaktım göbeğimi...

"BERCESTE" 🍁 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin